İLLA Kİ TARAF OLMAK MI LAZIM?..

Yok öyle, mahalle baskısıyla, taraf olmak!? Ne insani, ne vicdani, ne rahmani ne de hukuki ve adildir?.. Ve ne de kimsenin haddidir; illa ki bizim tarafı tutacaksın, ya da haklıdır demeyi dikte etseniZ?.. Denilmez, denilmemeli?…

***

Tüm bunları neden ifade ettim!?.. Geçtiğimiz hafta itibariyle, ülke gündemine düşen Kulp’taki, Kaymakam ile İmam arasında, gelişen hadiseden dolayı.. Önceki yazımda, aktardım “ne iki doğru hareketten bir yanlış, ne de iki yanlıştan bir doğru çıkmaz..” Hele ki, iki hadsizlikten bir had bildirme de, olmaz?!..

***

Ne var ki, iki tarafın da denir ya hışmına uğradık!.. Bir kesim mülkiyeliler “illa da bir tarafı tutmanız gerekir, yüzde yüz de haklıdır demeniz lazım” gibisinden, sözler.. Bir kesim Diyanet camiası da, “yüzde yüz haksızdır demekten neden çekiniyorsun, imtina ediyorsunuz” gibisinden, laf sokmalar!..

***

İyi de zat-ı muhteremler!.. Siz istediniz diye, sizin nam-ı hesabınıza haklı ya da haksız demek zorunda değilim ki?!.. Bir vakıa olmuş.. Ve hakkaniyet ölçüsünde, doğrular nedir onu görüp, ona göre tavır almamız, mesleki yönde en büyük objektifliktir.. Kaymakam Burak Akeller.. İmam Mahsum Koçağa.. İkisi arasında vuku bulan, kamuoyuna da yansıyan söylemler ışığında fikri beyanımdaki analiz şu!.

***

İsteyen katılır, isteyen katılmaz!.. Ki beni pek de bağlamaz, hakikat vaki iken.. Şunu net beyan ediyorum ki;

BİR.. Eğer ki Diyanet’in resmi hutbesinde şehitlere dair bir ibare var ise.. Ki vardır.. O’nu mimbere çıkan İmam, okumak zorundadır.. Okumakta imtina ediyorsa..  İster ideolojik olsun, ister ortamın hassasiyetine binaen olsun hiçbir gerekçe, kabul edilemezdir.. Hele ki, bu ülke ve bu millet için, şehadet şerbetini içen vatan evlatlarını şehit görmüyorsa o, ne çıktığı mimbere yakışır, ne de İmam vasfına.. Ki o kişi de imam olamaz..

***

İKİ.. Eğer ki, Diyanetin resmi hutbesine vakıf iseniz!.. İster sıradan bir vatandaş, isterseniz de Kaymakam olun.. İmamın, hutbe metnindeki şehitler bölümünü atladığını, okumadığını, söylemekten çekindiğini fark ettiyseniz; sizin yerden, göğe kadar itiraz etme hakkına sahipsiniz.. Etmez iseniz, sizde vatan ve millet hassasiyetinde, yüksek derecede bir keyfiyet ve acziyet söz konusudur.. Bu nedenle; cami adabı şartıyla, itiraz hakkı yerli yerindedir?..

***

ÜÇ.. Gelirsek, işin şiddet boyutuna!.. Eğer ki, Kaymakam haklı olduğu itiraz boyutunu İmamı darp etme boyutuna taşıyarak, şiddet uygulamışsa.. İşin adli ve idari yönü, henüz kesinlik kazanmadı.. Sonuç, ne çıkar, ne çıkmaz bilmeyiz.. Ki bilahare teferruatı açısından, kelam ederiz.. Ama, o darp, hakaret ve mikrofon mevzusu gerçek ise, hiç bir şekilde, haklılık payı olamaz, kabul edilemez de.. Yüksek sesle dillendirmek de, mesleki sorumluluğumuzdur?

***

Ve en önemlisi, hadisenin vahim derece sosyal medyada, siyasi, ideolojik ve kutuplaştırıcı bir kulvara sokulmasıdır.. Bir tarafta imamlar diğer tarafta mülkiyeliler.. Satırlara dökülen öylesine dehşetli cümleler var ki; en kanlı kavgada bile söylenilmeyecek, laflar.. Bayanlar, baylar, bi sakin olun ya?.. Hal-i vaziyetiniz, devletin ulvi makamlarına halel getirmektesiniz”yakışmıyor, ciddiyeti zaafiyete düşürüyorsunuz?.. 

***

Yazıya nokta koyarken, MHP’den mesaj geldi.. Devlet Bahçeli Kaymakam’a dair; alnından öpüyorum demiş.. Bu beyana karşılık yaratılan hava, AK Parti ne diyor?.. Henüz bir tavır koyduğu yok!.. Ama İçişleri Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı konuyu incelemek üzere müfettiş görevlendirildi.. DEM de İmam’a sahip çıktı?..  Eee, şimdi ne olacak?..

***

 

 

 BAŞAK KAYBETTİRECEK?..

Başak Demirtaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı noktasındaki, teklif gelirse düşünürüm beyanı, siyaseti hayli gerdi diyebilirim!.. Dün sormuştum, bu çıkışın DEM’le, cezaevinde hal-i hazırda tutuklu bulunan eşi Selahattin Demirtaş’la, bağlantılı mı, bir ön nabız yoklama mı, CHP’ye işbirliğinde ayar çekme mi?..

***

Görünürde, sorulara somut yanıt yok ise de; esen rüzgar çok şey ifade ediyor.. Şunu net beyan edebiliriz.. Başak İstanbul’dan aday olursa, CHP’nin adayı, Ekrem İmamoğlu, büyük bir hezimete uğrar ve sandıktan seçimi kaybeden kişi olarak çıkar.. Bu da, çok kapsamlı İmamoğlu’nun siyasi hayatına, dinamit olur..

***

CHP’nin bu çıkışa karşı, refleksi ne olabilir?.. Ya da, sergilediği tavırla partinin Eş Genel Başkanı olarak görülen İmamoğlu, ne tür refleks geliştirebilir.. Muhtemelen, görüşme trafiği yoğunlaşır, ziyaretler çoğalır.. 28 Mayıs’taki seçimlerde olduğu gibi, Ümit Özdağ’a vaat edilenlerden daha kıymetli bir pazarlıkla; DEM’in ikna edilebilirliği olabilir?.. Ne istiyorsanız; alın?!..

***

Bu pazarlık, ikna edici olur mu?. Doğrusu sahada esen rüzgar, illa ki aday çıkarılması yönünde.. Parti bu rüzgarı tersler mi?.. Her türlü karar DEM için, ikilem yaratıcı olacak?..

***

 

GAFFAR’I ANARKEN..

Ali Gaffar Okan.. “3310’dan tüm birimlere.. Ben ali Gaffar Okan.. Diyarbakır halkına eziyet edeni yakarım..” diyen, Gaffar’ın bugün, şehadetinin sene-i devriyesi!.. Beş arkadaşıyla şehadet şerbetini içti..

***

O ki, dil, din, renk, ırk, siyasi ve ideolojik, hiç bir kutuplaşmaya girmedi?.. Bölge insanıyla, iç içe, nefes nefese bütünleşti.. Dert ortağı oldu..

***

Devletin kadifeli, demir pençesi gibi!.. Bu yolda çığır açtı, bütünlük sağladı.. 7’den 70’e gönül sırdaşı oldu.. Tarihte hiç bu kadar etkileşim olmamıştı devlet ile vatandaşın birliği..

***

Ne var ki, Okkan’ın tarihsel bir değişim, ulvi olan bir yol ve çığır, eli kanlı, silahlı katillerini rahatsız etti!.. Diyarbakır’ın kalbinde; onu kendi karanlık dehlizlerinde organize ettikleri suikastle katlettiler!..

***

Evet, bugün şehadetlerinin 23. sene-i devriyesi.. Kendisini ve beş silah arkadaşını rahmetle anıyoruz.. 

 

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Hakikati meslek taassubuna galebe çalarsanız, adil olamazsınız!..