KARNELER ALINDI…

Evet..

Yarıyıl tatili başladı..

Dün karneler dağıtıldı..

Sevinenler.. Üzülenler..

Hele ki, takdirle, teşekkürle "hava" atanlar..

Düşünüyorum..

O karne..

O öğrencinin "bizatihi" kendisini yansıtıyor mu?

Doğrusu; cevap zor..

Özellikle günümüz açısından..

Başarı da..

Başarısızlık ta; "kimin?"

Öğrencinin mi,

Öğretmenin mi,

Bakanlığın mı,

İl Müdürlüğü'nün mü,

İlçe Müdürlüğü'nün mü,

Velilerin mi,

Okul yönetiminin mi,

Ya da sistemin mi?

Diyeceğim şu.. Bilaistisna; "hepsi" dahil..

Ölçütler, belli kriterler içerse de..

Özü itibariyle; "herkes" sorumlu..

 

Ayrıca.

Bir ders zayıf..

Bir ders başarılı; kriteri de "iyi okunmalı?"…

Avukata..

Doktora..

Mühendise..

Alime..

Bilim insanına; ihtiyacımız olduğu kadar…

Sporcuya da..

Sanatçıya da..

Tamir ustasına da..

Esnafa da..

Meslek erbabına da; "ihtiyacımız" var?..

Bence!..

Çağ itibariyle; "karneleri" bu kulvarda; hazırlamalıyız?..

Tabi ki eğitim sistemini de..

Yoksa!..

Çocuklarımızı "harcamış" oluruz!..

Hem biz..

Hem onlar; "hayal kırıklığı" içerisinde kalırız..

***

 

Şu sınıf geçme..

Yıl tekrarı…

Bütünleme..

Hep tartışma konusu olmuştur…

Ki edenlerdenim..

Kalkmamalıydı..

Caydırıcılığı vardı.. Şöyle ki; öğrenci de, veli de, öğretmen de kaygı içerisindeydi..

Özellikle; yıl tekrarı..

Ya da sınıfta kalma hali..

Eğitime daha bir ağırlık verildi..

Ama şimdi..

Geçen geçene.. 8 zayıfı var; "bir üst sınıfa" geçiyor..

Hal böyle olunca..

Eğitimdeki başarı grafiği de; “karne” notuna odaklı, dip yapıyor..

***

 

Ödev!…

Bakan Selçuk açıkladı; "ödev- mödev yok?"

İyi mi, oldu, kötü mü oldu?..

MEB'e..

Okulların yönetimi.

Öğretmene..

Hatta öğrenciye.

Veli dahil sorun yok "canıma minnet" der bir fikriyat var..

Doğru mu, değil…

Sonuç itibariyle; "eğitimde" öğrenci kazanımı olmalı…

Karne değil..

Ne yazık ki, "karne" deyip duruyoruz..

Yoksa..

Diyarbakır'da Sultan Şeymus M. adlı öğrenci…

Usta bir "Hacker" kesilmezdi..

MEB sistemine girmezdi..

Orada; 10 sınıf için hazırlanan "karnesindeki zayıfları, değiştirmezdi?"..

Polis..

Okul..

MEB te "Ayağa kalkmazdı?"..

***

 

Netice itibariyle..

Eğitim.. Eğitim.. Yine eğitim derken..

Nerde..

Bizim özbe öz; "eğitim mufredatımız" demeye de devam edeceğim..

Çünkü, bir asırdır hep "batının, batıl müfredatına" mahkumuz!…

Kendimiz değil, birilerinin, kendileriyiz!?..

Velhasıl..

Öğrencilerimize, öğretmenlerimize iyi tatiller diyoruz!!!..

***

 

734 BEBEK CEZAEVİNDE?…

Doğru!..

Bakanlığın istatistiği bu yönde diyor…

Ve herkesin ağzında..

Tabi ki; menfi yönde..

Sanki..

O bebekler "suç" işlemiş..

Yargılanmış..

Suçlu görülmüş.. Kelepçe takılmış.. "Cezaevine" atılmış..

Bu yönde bir algı üretimi var…

Barbarca!…

Lakin doğru değil, hakikati içermiyor!…

Kimse..

Özellikle dilinden düşürmeyen muhalefet..

CHP baş aktör…

Tabi ki FETÖ de..

O bebeklerin "cezaevinde" bulunuşunun "gerekçesini"..

Ve Annelerinin "işlediği" suça dair; tek bir kelime, etmişlikleri yok!…

Konuşulmuyor?

Bebeklerin annelerinin yüzde 70'inin "FETÖ" terör örgütü üyesi olduğu..

Yani, "darbe girişiminden" dolayı; cezaevinde bulunan binlerce kişiden birileri olduklarını…

Sanki, "binlerce insan" darbe girişiminden..

Akıtılan kandan..

Yıkılan hayallerden..

Yok olan hayatlardan; "sorumlu" olarak cezaevinde değillermiş!!!…

O bebekler de..

Cezaevinde bulunan, "kadınların" çocukları değillermiş...

Dahası..

Annelerinden "ayrılamadıkları" için; o bebeklerin cezaevinde kalmaya mecbur bırakılmamışlar gibi!…

Niyet hiç de "hayır" içermiyor..

Şer ve fitneden başka!…

Eğer ki..

O bebekler annelerinden ayrılmış olunsaydı..

Şefkatinden..

Sütünden..

Anne kucağından, mahrum edilseydi!…

İşte o zaman; "vicdansızlık" denilebilinirdi?

Ama değil...

Tabi ki; hiçbir vicdan "bir bebeğin annesiyle" cezaevinde tutulması..

Dört duvar arasına "mahkum" edilmesi..

Rıza göstermez..

Ki olamaz..

Ancak, suçun da..

Suçlunun da; "cezasız" kalmaması gerekir..

Ki kimse; rıza gösteremez!…

Sonuç derseniz…

Vebal ağır..

İşte o vebalin vebalizesi olmamamız lazım!…

***

 

ZİHNİN KRİPTOSU!…

Zamanın birinde...

Çin’in Guangzhou kentinde bir banka soygunu gerçekleşir…

Ki, "en güvenlikli" bir banka.. İtibarı da yüksek..

Neyse!..

Soygunculardan biri bankadakilere bağırır…

“Kımıldamayın. Bu bir soygundur..

Bilesiniz ki, para devletindir, ama hayatınız sizindir…”

Herkes sessizce yere yatar…

***

 

Peki, bunun tanımı nedir? Elbette ki; “Zihin Değiştirme Kavramı…”

Alışılmış düşünce tarzını değiştirmek…

***

 

Bu arada müşterilerden bir kadın bir masanın üzerine yatmıştır.

Ama bacaklar ortada…

Soyguncu bağırır…

“Edebini takın.

Bu bir soygun, ırza geçme değil!” diyerek uyarır…

***

 

Buradan çıkan ders..

“Profesyonelliktir…"

Yani; "İşin neyse onun üzerinde yoğunlaş!.. Başka kulvara dağılma..

***

 

Soyguncular paraları yüklenip eve kapağı atarlar…

Daha genç olanı (MBA derecelidir) daha yaşlı olanına (ki bu ise 6 yıl ilkokuldan sonra terk) konuşurlar..

“Abi, hadi şu paraları sayalım,” der.

Daha yaşlı olanı der ki:

“Çok aptalsın be. Bu kadar para oturup sayılır mı?

Bu akşam zaten TV haberlerinde kaç para çaldığımızı öğreniriz.”

***

 

İşte buna da “Deneyim” derler!

Günümüzde deneyim kağıt diplomalardan çok daha önemli değil mi?....

Sizce…

***

 

Soyguncular bankadan kaçtıktan sonra Şube Müdürü, Şube Şefine hemen polisi aramasını söylemiş.

Şef demiş ki:

“Durun hele Müdürüm.

Alacaklarını aldılar.

Biz de bir 10 milyon daha alıp daha önce iç ettiğimiz 70 milyon dolara ekleyelim, ne dersiniz?”

***

 

İşte şeytani; "zihin.."  Buna “Dalgayı yakalamak” derler.

Berbat bir durumu kendi lehine çevirmektir bu!

***

 

Müdür der ki;

“Yahu, her ay bir soygun olsa harika olurdu.

Ne eğlenirdik!”

***

 

Yani, buna “Sıkıntılardan kurtulmak” derler.

Kişisel mutluluk işinden çok daha önemlidir.

***

 

Neyse!…

Akşam TV haberlerinde; bankadan 100 milyon dolar çalındığı duyurulur!..

Çaldıkları paranın çok daha az olduğunu bilen soyguncular oturup saymışlar parayı…

Tekrar tekrar saymışlar.

Bakmışlar hepi topu 20 milyon!

Çok kızmışlar bu işe;

“Biz hayatımızı tehlikeye atıp 20 milyon çalabildik.

Banka Müdürü bir el hareketiyle 80 milyon götürdü.

Galiba soyguncu olmak yerine doğru dürüst eğitim görmek daha iyiymiş!”

***

 

Netice… Bu da “Bilgi altından daha değerlidir” demektir…

Banka Müdürü çok mutludur.

Özellikle bir süre önce borsada kaybettiklerini geri alabildiği için.

***

 

Peki, buna ne dersiniz?.. Eee; “Çalıyor ama çalışıyor” derler.

Sizce!…

***