KAYMAKAM VE İMAM MEVZUSU!..

Kulp’ta vuku bulan, idari ve adli incelemeyle netlik kazanacak hadise herkesin malumu!? Ki mevzuyu sağır sultan bile duydu.. Tabi, Kaymakam ile İmam arasındaki mesele haklı, haksız noktasını aşmıştır.. Hele ki sosyal medyadaki cepheleşme fecaat!.. Meslek taassubuna yönelik, hesaplaşma korkunç bir şekilde dozaj artıyor, artırılıyor?!..

***

Biliyorum diyorsunuz ki, iyi de siz ne diyeceksiniz ki?.. Benim cephemden söylenecek iki kelimelik bir cümlem var!.. O da şudur..  Ne iki yanlış bir doğru eder? Ne de iki doğru bir yanlışı ortaya sürükler.. Pek tabi ki, iki hadsizliğin de bir had bilmek ya da bildirmek etmeyeceğini zikretmek gerekiyor!?..

***

Kaldı ki, sosyal medyaya bakıyorum; Mülkiyeliler ile Memur-Sen üyeleri arasında, inanılmaz bir vatan, millet, bayrak sorgulaması yapılıyor..  Laf etmeyen kalmadı.. Bu gidiş ve söylemlerin şekli, hiç de hayra alamet değil.. Meselenin özü, haddi aşar noktanın da ötesine doğru gidiyor?.. Biz nokta koyalım… Çünkü; “mevzu hassas, bağımlıları, körüklemesin!…”

***

Bİ İDRAK EDEBİLSELER!..

Ama nerde!?.. Çünkü öylesine zaafiyet ve keyfiyetin zehrini tüketiyoruz ki, ülke ve millet hakikatlerine göz kapatır olduk?!.. Ne tarihi okuyoruz, ne de geleceğin analizini yapabiliyoruz!.. Her şey anlık ve saniyelik duygunun, esaretine mahkum!.. En vahimi de, dört bir yanımızda vuku bulan, iç ve dış milli meseleleri tarihin süzgecinden geçiremiyoruz!.. Zira, özümüze ırakız edildik bir hale gelindi?

***

Ortadoğu’nun, hal-i pür melali.. Bugüne özgü gelişen, vuku bulan hadiseler sarmalı içerisinde yangın yerine dönmedi!.. İki asır önce, ekilen ve bugün fitne tohumlarının filizlenmesiyle vücut bulan operasyonel çöküşün ikinci perdesi aralanıyor!?. ABD, Batı.. Özellikle de, İngiliz ve onun akıl koordinasyonu, Osmanlı’yı hangi, argümanlarda yıktı?!.. Stratejsi; böl, parçala, küçük lokma yap!…

***

Arap ırkçılığını işte bu minvalde körükledi!.. Akabinde, Osmanlı İmparatorluğunu çökertme adına; kopardı.. 21 ayrı devletçikler kurdu.. Sözde özgürleştirilen devletler!!!.. Ama yok!.. Çünkü yönetimlerine, kendilerine biat eden, kukla, liderler tahsis etti.. Kendi eğitim ve öğretiminden, müfredatından geçirdiği elek üstü kalanları, baş etti.. Zaten onların ne devlet olma dertleri oldu, ne de devlet adamlığı olma gibi bir  gayretleri?…

***

Yeğlediler; siyonizmin aparatı, emperyalizmin de emir eri olmayı.. Aşağılanmayı, küçük görülmeyi, ezilmeyi, kabul ettiler; haçlı anlayışına karşı.. Ülkelerindeki yer altı ve yer üstü zenginliklerini; aman bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın aklıyla teslim ettiler.. Ne kendilerini yenilediler, ne güçlendirildiler, ne de sanayi ve teknoloji alanında, gelişmeyi hedeflediler.. Düz mantık koltuk saltanatı..

***

Kendi ırkına, dindaşına, kardeşine haset ettiler!.. Kini ve nefreti, ona karşı kullanmaya başladılar.. İnkarı ve asimilasyonu, kurtuluş olarak, kendinde gördü ve yapılan aşılamayla; tek çözüm budur aklına teslim oldu?. Kendilerine göre; devlet ve millet böyle olur ve böyle yönetilir!.. Baş kaldıran lider ve ülke olunca da; iç müdahalelerle darbeler ihdas ettiler!..

***

Her darbe sonrasında; ötekileştirilenler stratejisiyle diller ve renkler, ırklar üzerinden de; demokrasi, insan hakları, hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük gibi kavramlarla yanaklara bal çaldırarak, körüklendi!… Tüm bu oluşturulan atmosferde gelinen aşamanın ikinci perdesinde; ittifak faslıyla toprak işgali başladı..

***

Ve bu fasıl gösterdi ki, İslam dünyası, Ortadoğu’daki devletçikler, şu 21 kukla Arap devletleri, bir avuç siyonist İsrail'e boyun eğecek kadar çaresiz, güçsüz, zayıf ve iradesiz kalmış..Biat eden, kendi kardeşini öldüren, soykırımdan geçiren anlayışa sükut kesilen bir hale gelinmiş?. Dönüp arkalarına baksalar, Filistin’den önce kendileri aslında virane olmuşlar!..

***

Saddam nerde?. Peki, Irak’ın hal-i durumu nice?.. Ya Kaddafi.. Libya ne alemde?.. Esad.. ve Suriye’nin per-ü perişan, yangın yerine dönmüş, coğrafyası!.. Mısır mı?. Ne güçleri, ne liderleri ne de milletleri; esameleri okunmuyor, okunamaz hale gelinmiş!.. Paramparça bir zilletlik!.. Geliştirilen, büyütülen örgütler var ki o da; böğrüne, böğrüne inip, kan akıtıyor?!..

***

Netice itibariyle!.. Siyonizmin ağa baba kesildiği, Emperyalizmin de biat ettiği İsrail’in, arz-ı mevud projesi ilmik ilmik, nakşediliyor, bu coğrafyada..  Kendilerince kurulan ve bundan sonra da kurdurulmanın planı yapılan devletçikler idrak içinde değiller, tüm müştemilatlarıyla birer aparat olduklarının!?. Kantonlaşmalar!.. Ve bunların başındakilerin de birer, lawrenceler olduğu!..

***

Çok eskilere gitmeye gerek yok!.. Diyorum ki, sadece ve sadece son çeyrek asrın zaman dilimine bakalım!.. Hatta, 10 yıl öncesini baz alalım!.. Ortadoğu’daki devletçiklerin o günkü hali ile bugünkü hali arasında ne fark var?. Dünden beter bir virane olmuşluk var.. Ki hala bölünüp, parçalanan devletçiklerin kukla yönetimleri kendilerini devlet olarak görüyorlar!..

***

Bir halk deyimidir!?. “Burnunun önünü göremeyene, görmek istemeyene yol tarifi, nafiledir.. Ki yapılmaz.. O da idrak etmez.. Maalesef bugünkü hal böyle.. Sormak isterim; yaşadığımız bu topraklarda havayı soluyanlar bir gün dahi olsun huzurla, istikrarla, barışla ve güvenle yaşayabiliyor mu?.. Ya da yaşama gayretleri var mı?!.. Yok!?.

***

Şimdi, ikinci perde aralanıyor!.. O da, Türkiye’yi 100 yıldır iç kanamalara rağmen, dış organizasyonlara dair ekonomik ve siyasi ambargoların yıkımlarına rağmen; dize getiremeyişinde, fasıl değiştiriyor.. Suriye, Irak ve İran sınırlarındaki çok yönlü hareketlenme bunun bariz örneğidir?.. Çarşamba'nın gelişi Perşembe'den bellidir!?.

***

Peki, iki asırdır gaflet ve delalet uykusundan uyanmayan, İslam ülkeleri siyonizmin ve emperyalizmin çizmeleri altında ezilmekten kurtulmak, yeni kurbanlar vermemek için; ne yapmalı?! Aslında her şey nettir!.. O da; bölge ülkelerinin birbirlerine karşı, haseti, kini, nefreti terk etmesi, el ele verip, bir olmaları gerekir!?. Söylenecek söz; ya ümmet olacağız, ya da bitip, tükeneceğiz!..

***

NE VEFASIZ BİR KOLTUK?..

Siyasetin kişiye ikbal olarak kazandırdığı, koltukta ahde vefa diye bir olgu yok!.. Varsa da ben vakıf olmuş değilim!.? Niye mi, böyle bir kanaat oluştu?. İşte, Yılmaz Büyükerşen!.. Dile kolay; beş kez Eskişehir Belediye Başkanlığı görevini yapmış!.? Ve her seferinde, Partisinin “isteğiyle”.. CHP’nin en gözde ki artık işiyle, özdeşleşmiş!…

***

Peki, bugün durum ne?!.. Partisi, onun altıncı kez Belediye Başkanlık isteğine, onay vermedi!.. Yerine ter-u taze bir isim açıkladı.. Vay sen misin.. Büyükerşen, bir anda CHP zihniyetine hasetle, konuşmaya, sorgulamaya başladı.. Anlatımlarından çıkardığım sonuç.. Geçimsizlik, anlaşmazlık, kıskançlıklar, iftiralar, ters yorumlar, birbirinin ayağının altına karpuz kabuğu koyma gibi eğilimler ne de çok yaşanır olmuş, CHP’de!…

***

Vay ki vay..  Yıllarca ortağı, öznesi olduğu bir hareketi.? Ki kendisini sırtında taşıyan olması münasebetiyle, partisini elden giden koltuğa feda ederek, yerle yeksan noktasında gömmesi, hiç de sıradan vakıa değil.. Trajik bir hal!?.. Ama ne diyeceksin; insanoğlu bu!?.. “İkbalini siyasetin koltuğunda” alanların karakterinde bu özellik var; akrep misali!..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Sen onun dostluğunu, altındaki makam koltuğunu çektiğinde gör!?