NİYE UZAYDAYIZ!…

Soruyu bir başka açıdan da sorabiliriz?!.. Mesela, uzayda olmamızı gerektiren etkenler nedir, neler olabilir diye?… Yanıt noktasında ise çok şey sıralayabiliriz.. Ki bunun için, kitap dolusu sayfalar gerektiğini söyleyenim!?..

***

Şöyle ki.. İçteki ve dıştaki, düşmanla baş etmen için… Sınırlarını teknolojiyle korumak için..  İnsansız hava araçlarını üretmen, kullanman ve hakimiyeti elinde tutman için.. İletişim alanında, güvenli ve istikrarlı bir altyapı ile veriye sahip olman için..

***

Dahası… Tarımda, sanayide, katma değeri yüksek ürünler elde etmek için.. Yerli ve milli otonom robotları, üretip, yaşama sunmak için.. İşsizliği, yoksulluğu, geri kalmışlığı, ortadan kaldırmak için.. Milli gelirini artırmak için..

***

En önemlisi.. Eğitimde, öğretimde, sağlıkta, dünya normlarına ulaşabilmek için.. Medeniyetini, kültürünü, örfünü, yaşam değerlerini üstün tutmak için.. Ve bin yıllık tarihine, aba ecdadına, layık olan torun ve evlatlar olmak için.. Gururlu bir millet olabilmek için..

***

İşte tüm bunlar ve ötesi için, uzayda olmamız gerekir!.. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruluşunun 100. yılında, bu ülkenin ve bu milletin evladı olan Astronot Alper Gezeravcı uzayda!.. Mükemmel ve kusursuz bir uçuşla, demirledi?.. Ne diyor Gezeravcı; “İstikbal göklerde..”

***

Önceki gece, bu tarihi bir milat niteliğindeki, Türkiye’nin, inşa ettiği uzay limanının ilk adımı atıldı.. Umarım, bekleriz ki duamız da bu minvaldedir.. Bir kaç yıl sonra, kendi araçlarımızla, daha kapsayıcı, geniş bir kulvarda, uzay limanımıza seferler yapar yeni alanlar inşa ederiz?!..

***

Öyle ya, yıllarca denilmedi mi; Türkiye açısından!.. “Eller aya, biz yaya?” Diye.. Hatırlar mısınız bilmem?.. Yıl 2021 idi.. Yani iki yıl önce.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin uzay misyonuyla alakalı hedefleri aktarırken, muhalefet bunlar lafı güzaf demişti!..

***

Biliyorum!? Diyeceksiniz ki, daha bir kaç gün, hatta saatler öncesi, neler denilmedi ki?.. “Millet aç, perişan, ülke sefalet içerisinde, siz uzaya gitmenin yelkenini açmışsınız diye?”.. Ki arsızlığın boyutunu, “Astronot Gezeravcı’yı uzay turisti” diyebilecek noktaya taşıdılar..   

***

Denir ya böylesi yıkıcı, ürkütücü ve korkutucu muhalafet anlayışına rağmen, şükürler olsun ki; gelişebilmekteyiz!.. Her başarıyı kirtletmeye, aşağılamaya meyil etmiş, bu alanda  gayret ve hareket içerisinde olanlara, rağmen; uzaydayız!..

***

Saat 00.49’daki o ilk adım; çok şey ifade gelecek açısından.. Tıpkı, yürümeye kalkışan bebeğin ilk adımı gibi.. Bundan sonrası yürümedir, koşmadan ve yüksek dozajlı bu minvalde verimliliği artırma, maratonudur!…

***

Bundan yarım asır önce bilenler bilir!.. Hatırlarlar.. ABD’nin uzaya dair serüvenine ilişkin.. Büyük bir heyecanla, günler öncesi konuşulurdu.. Siyah Beyaz televizyonlardan, izlerdik, Amerikalıların uzay mekiğini ve astronotlarının hal ve hareketlerini. Hatta derdik, bunlar Ay’a, Uzay’a gitmiyorlar film çekiyorlar diye!..

***

Hasılı kelam!.. Açılan bu yelken, Türkiye’nin değişim ve dönüşümünün yolculuğudur; gururun ve sevincin, mutluluğun, huzurun ikmalidir.. Tuttuğumuz nefesleri bırakıp, derin derin nefes alarak, artık uzaydayız!.. Tebrikler Türkiye!..

***

EĞİTİME DAİR!..

İki kelam etmezsek olmaz!.. Dün Yarıyıl tatili start aldı.. 20 milyon öğrenci, karnesine kavuştu.. Notlar hanesine girmiyorum, ki ebeveynlerin de girmemesi gerekir.. O karne; her yönüyle, herkesin kendisini bir ölçüde, çek etmesine dairdir..

***

Takılalım öylesine!.. Milli Eğitim artık çocukları okulda, oyalamak ayak altından uzak tutmak adına, uğraş veriyor.. Özeller dışında, ekseriyeti okullar böyle.. Eğitim ve öğretim mahrumiyeti yüksek..

***

Peki öğretmen!.. Ağır bir eleştiri olacak, ama hakikatin ifadesi.. Ekseriyeti hala, üniversite sıralarında, öğrendikleriyle sınırlı!.. Gelişen, bilgi donatımını yenileyen yok.. Diyeceksiniz ki, müfredat öyle.. Hala tarih öncesi, bilgiler sunuluyor..

***

Ne inanç, ne değer, ne çağın gereksinimi ve ne de tarihsel hakikat!.. Ancak eli öpülesi öğretmenler de yok değil.. Varlar ki, kendini bilen nesil evlatları var?. Hep derim, öğrenci sırasında, öğrenciye dokunan sistem değil, eli öpülesi öğretmenin öğrettiği, yaşam karakteri!..

***

Çünkü, "bilginin kaynağı okulların dışına çıkarıldı?..” Nitekim araştırmalarda mevcut.. Öğrencilerin elde ettiği, kullandığı, yaşamına uyarladığı bilgilerin yüzde 50’sinden fazlasını okul dışında alıyor.? Ya da dijital ortamda elde ediyor.. Günün birinde; ülkenin ve milletin idaresini eline alanlar bu alanda; efor sarf ederler mi?. Meçhul!..

***

Evet.. Yalansız, dolansız, makam, mevki ihtirası içerisinde olmayan bir eğitim düzeni şart.. Olabilir mi.. Ya da parasız eğitim diyebileceğimiz, bir nizam dizayn edilir mi?.. Zor diyorum.. Çünkü, daha dün bile okul idaresinden velilere iban numaraları atarak, para isteği aktarıldı… Velilerin en çok da muzdarip oldukları şey; kitap konusu?..

***

Dediklerine göre!.. “Kitapları devlet veriyor" denilse de, kimi öğretmenler “yardımcı kitap” satış çarkıyla, o kitapların ilk sayfasına bile bakıp, açmıyor? Veliler aile toplantılarına korku ve endişe içerisinde gidiyorlar.. Ya öğretmen para ister, ya da para isteğine yok dediğimi orda ifşa eder!..

***

Bu arada, sınıf anneleri kalktı diye bir uygulama da sahada yok!.. O biçim; hala iş başındalar.. İşin patronu da Okul Aile Birlikleri.. Gelirsek, okul çevrelerine.. Aman ha pür dikkat.. Bağlar, Yenişehir ve Sur bölgesinde, hala cirit atan torbasında her türlü melanet olan vampirler gizici!.. Neyse; yarı yıl tatili sonrası; herkes bir çek etsin kendisini.. Belki bizim bu hatırladıklarımızdan bir netice alınır?.. Sizce..

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Ülkesiyle ve milletiyle gurur duymayanın, kendiyle bir sorunu vardır?!..