VAZİYETİ İDARE ET?!..

Ne yazık ki, bu sakat anlayış çok yaygın bir şekilde, kendini idame etmeye devam ediyor!.. Bir dönem sıkça, dile getirilirdi.. Özellikle devlet yönetiminde görev ifa eden kimi zat-ı devletliler için, kullanılırdı.. Denirdi ki; “İhmal-i mesuliyet yoktur, icra-i mesuliyet vardır..”

***

Ne demek bu!?. Vaziyeti idare et, sorunları, problemleri de halının altına süpür, öyle bırak.. Çok da, işin teferruatına girme.. “Siyaset üret..” Günümüz ifadesiyle tanımlarsak, “iş yapmak yerine, iş yapıyormuş gibi görün..” Gelişen operasyonel algı reklamını bir çok kurumda görüyoruz!…

**

Tabi, görevini layıkıyla yapanları tenzih ediyorum, ediyoruz!.. Ki onların sayesindedir, bugün devletin bir çok kurumunun, işler halde olması.. Ahalinin dertleriyle alakadar olması.. ancak bazı kurumlarda öyle idareciler ve yetkililer var ki ehil ve liyakat ölçüsüzlükleri illâllah dedirttiyor..

***

Sağlık mı, Milli Eğitim mi, Üniversiteler ve Belediyeler mi derseniz?.. Hayli yaygın.. Ki son zamanlarda vuku bulan hadiseler zinciri de bunun ifşasıdır.. İcraat yerine reklam organizasyonlarıyla ahali, nasıl da uyutulmuş..!

***

İşte bu kısır anlayış maalesef ülkenin ve illerin temel problemini teşkil ediyor.. İdare-i maaslihat.. Bundandır ki, ahali de, devlet-i aliye de, siyaset kurumu dahil, sorunlar yumağıyla boğuşur haldedir.. Bunun farkına varılması lazım; “kim icraatçı, kim reklamcı..”

***

YERLİKAYA’NIN HESAP VERİŞİ?…

Dedik ya, devlet idaresinde idare-i maaslihatcılık anlayışını çökertmek gerekir.. Görev devdi edilenin hem icraatçı, hem de hesap verici olması lazım.. Türkiye’nin bu minvalde, kısır kaldığını söyleyebiliriz.? Ki buna dair nice örnekler var..

***

Kim icraatçı, kim reklamcı!.. Bakınız, önceki gün İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, basınla buluşup tabiri caizse 180 günlük görev süresinin bir ölçüde, şeceresini ortaya koydu.. Muhasebesinde bulundu.. Ve hesap verdi.. Ki bunu 90 gün ve ardından 120 gününü doldurduğu zaman dilimi içerisinde de aktardığını biliyoruz…

***

Üçer ay aralıklarla, neler yaptığını, neleri hedeflediğinin son halkası, 180’inci gün oldu... Aktardıklarını canlı olarak izledik.. Ortaya çıkan tabloya baktığınızda, organize suç çeteleri mi, zehir tacirleri mi, terör örgütleri mi, yolsuzluk, usulsüzlük, rüşvet çarkı kuranlar mı?. Halk deyimiyle bilumum suç örgütlerine karşı amansız bir mücadele  var..

***

Ki bu hummalı ve becerikli faaliyetin rakamsal verilerine baktıldığında, binlerle ifade edebiliriz.. Kaçakçılar, tefeciler, şu TikTok fenomenleri mi, Dilan Polat mı, Seçil’in Fatih Terim Fon vurgunu mu?.. Say say bitmez, binlerce gerçekleştirilen operasyon..

***

 

Tüm bu icraatlar noktasında ne diyor Yerlikaya.. "Sizin, ailenizin, evlatlarınızın rahatsız olduğu ne varsa, bilin ki bunlarla ilgili olarak devletin ve milletin gücünü göstermeye kararlıyız…”  Yani,  7 gün 24 saat esasıyla iş başındayız…

***

Demek ki, î?i ehline teslim ettiğiniz de,  O işten hayır, hasanet elde edersiniz.. Ama “idare-i maaslihatçılara” makam ve mevki tedavi ederseniz, elde edeceğiniz, “ihmaller bataklığı” olur… Ne diyor Yerlikaya söz konusunda.. “Temel referansımız hukuk ve insan hakları?”…

***

ADAY OLUR MU?..

Laf Yerlikaya’nın icraat mesuliyetinden açılmışken, kendisine sorulmuş, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday mıyısınız” diye. Malum bir süredir, medyanın ağzında sakız, oldu, olacak diye..

***

Neyse, Yerlikaya buna dair net ve kısa, öz bir yanıt verdi.. “Gündemimizde böyle bir şey yok?..” Tabi, Yerlikaya ketum.. Bu biliniyor.. Yani ser verip, sır vermeyen biri.. Ama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla İstanbul’ı kazanmak istediğini biliyoruz?..

***

İMAMOĞLU UYUYAMIYOR?…

Niye mi diyeceksiniz?.. Fiziki ve sağlık noktasında bir sorun yok.? Mevzuu siyasi!.. Hesaplar giderek bozuldu, rakamlar birbirini tutmuyor.. İyi Parti yok.. Eee, HEDEP’te kısm-i olarak yokum diyor.. CHP’deki çok başlılık deseniz, kar topu misali yuvarlandıkça büyüyor.. İşte bu hal-i vasiyet içerisinde; Ekrem İmamoğlu’na uyku gelir mi?..

***

Sağa sola da laf atıyormuş!.. Neymiş, HEDEP İstanbul’da aday gösterirse, nankörlük edermiş.. O kadar iyiliğimiz oldu, kıyaklık yaptık.. Hatta yargılandık, başımıza belalar açtık, sorgulandık, İçişleri Bakanlığı müfettişleri sorguladı, raporlar tutuldu.. Tabi, el altında görüşmeler de devam ediyor; aman yaman, bahtınıza düştük diye…

***

HEDEP ikna olur mu?.. Aday belirlemede ve ortaya konulan siyasette, kent uzlaşı konseptinden taviz verilmez ise; ikna olunmaz, aday çıkarılır?.. Ki bu hal, İmamoğlu’na “sandığı çok ama çok dar eder..” Ama sınır ötesinden gelen bir ses o darlığı genişletebilir…

***

Gelirsek, İyi Parti’ye!.. Kesin bir şekilde ittifaka kapısını kapattı.. GİK böyle münasip gördü.. Ama, bu münasiplik “kesin bir karar kılıçı olur mu?” O biraz meçhul.. Ki bir önceki yazımda dile getirmiştim, Akşener bu “üst akıl” komutu, onu çok şeylere yöneltebilir.. Ki, siyasetin ruhunda var, “her an herşey olabilir” diye?..

***

Neyse!.. Ekrem İmamoğlu hal-i hazırda çok ama çok sıkıntılı ve dar ölçekli bir destek profiline sahip.. Telaş var, panik var bir o kadar da öfke seli var ki, bundan dolayı da psikolojik yönde uykuları kaçıyor?.. Bir de, İyi Parti’den CHP’ye geçiş olabilecek milletvekili beklentisi de vardı?.. Galiba bu kulvarda sular duruldu gibi.. Ne hazin; evdeki hesap çarşıya bir türlü uymuyor?!

***

GÜNÜN SÖZÜ

Mahir olmayanın icraatı da, zikri de olmaz!..