YERELDE SEÇMENİN TAVRI DEĞİŞMELİ?..

Biraz erken olacak ama, bu minvalde şimdiden zihin jimnastiği yapmak yarınlar açısından önemli..

Yaşadığımız kent, ilçe, belde için, kazanç adına lazım, böylesi bir beyin fırtınasının seçmen tarafından icra edip, sergilenmesi gerekiyor!!!…

Ana fikri beyanım şu…

Seçmen oy tercihindeki” konsepti geniş kapsamlı bir adil terazide tartarak, artık değiştirmeli ölçülerini yenilemelidir!.. 

O bildik, klasik, ezber odaklı “tercihsel oy kullanımını” terk-i diyar etmesi gerekir ve elzemdir..

Bunu da kent milliyetçiliği, şehri ve ilçesi, beldesi adına, yapması lazım..

***

Yaşadığı yerin şehr-i emirini belirlemedeki geçmişin tabularını yıkması gerek..

Geçmişin hatalarına düşmemek lazım..

Eskiden yapılan neydi?…

Ya da, nasıl bir tercih yolu benimsenirdi?..

Konsept şuydu..

Hiç tartışmasız, sorgulamadan biat edici noktada partimden şaşmam, partim kimi istese, kimi derse, kimi aday olarak, önüme getirirse, tereddütsüz ona oyumu veririm..

Yeter ki partimden biri olsun…?

O kişinin vasfı, yeterliliği, iş bilirliği, ehil mi, liyakat sahibi mi, eğitimli mi, eğitimsiz mi, gün görmüş mü görmemiş mi bakılmaksızın ona oy verilirdi?

Dini, dili, rengi, ırkı dikkate alınmazdı..

Özetle tabiri caizse, kütük dahi olsa tercih şaşmazdı, ona oy verilirdi..

Yerli mi, yabancı mı, kentli mi, değil mi bakılmazdı..

***

Tabi bir de, aile faktörü ve belediyecilikten anladığı bir durum var mı?..

Kent adına geçmişte bıraktığı, yaşattığı halk deyimiyle bir prezesi bulunuyor mu?”.

Zerre-i miskal, alaka gösterilmeden; “radikal bir siyasi ve ideolojik tavırla” sandığa gidilerek, biat oyunu kullanırdı…

Kaldı ki, meclis üyelikleri için de, aynı konsept geçerliydi..

Peki bu konseptin kazanım sağlayıcı yönü var mıydı?..

Doğrusu geçmişe baktığımızda pek de “salih bir sonuç” alabildiğimizi söyleyemiyorum..

Ki, çok siyasi, çok politize edici, çok da ideolojik takıntılar oldu…

***

Gün söylemsiz, eylemsiz geçmedi..

“Kısır kavgaların, kısır döngülerin” söz sahibi kesildiği dönemler ve yıllar, heba edilip bugünlere gelindi?..

Bu da, ülke için, kentler, ilçeler ve beldeler için iki yönlü handikapları ateşledi..

Çözüm değil, çözümsüzlük ikmale geldi?!..

Kangrenleşen sorunların yereldeki ana nedeni de işte bu biat edicilik konsepti?

***

Gelinen aşama itibariyle!..

Tercihsel yönde değişime gidilmesi elzemdir?..

Ana tema şöyle bir konsept geliştirmesi gerekir..

Parti, siyasi ve ideolojik söylem ve eyleme takılmadan, aday profiline odaklanılmalıdır..

Partilerin seçmenin huzuruna servis ettiği aday her kim olursa olsun vasıflarına bakmalı..

O aday şehrine, ilçesine, mahallesine, sokağına hizmet edebilecek, kapasiteye sahip olduğunu irdelemelidir??…

***

Hak, hukuk, adalet, eşitlikçi karaktere sahip mi?..

Proje üreten, üst ve alt yapıya zihin yorabilecek, kapasiteye sahip mi?..

Şeffaf ve samimi, ihlaslı bir geçmişi bulunuyor mu?..

Kapısı herkese açık, dürüstlük ölçüsü yüksek mi?..

Parti ve ideolojik sınıfsal tercihle hizmet üretmeyi değil; herkes hizmete layıktır düşüncesini benimseyen mi?..

Bunlar gibi nice vasıflar noktasında ben bu kentin emir eriyim diyebilecek, inandıracak kişiye odaklanılması lazım?!..

***

Hiçbir parti gözetilmeden; böyle bir profile seçmenin odaklanması yaşadığı kent açısından, kazanç sağlayıcıdır.. 

Yani ceket ve parti odaklı tercihe değil, hizmet üretici, yapıcı, yaşadığın coğrafyayı yaşanır kılan icracı adaya odaklı tercih benimsenmelidir..

Bugün, kentlerin en büyük kaybı ve kangrenleşen sorunlarının çözümsüz kalmasındaki temel neden; kent milliyetçiliği anlayışı ve konseptinin geri planda, kalmasıdır!…

***

CHP’NİN EN BÜYÜK EKSİKLİĞİ!…

Elbette ki, öz güven eksikliği..

Kendine olan güveni yok..

Sürekli bir iç çekişme, bunalım ve psikolojik, dağınıklık içerisinde..

Rakiplerine karşı “eziklik” yaşıyor..

“Öz güvensizliğin” getirdiği bir handikap da, yol yürümek istediği kişilerin de, kendisine kuşku ile bakar olması!..

Şöyle, son seçimlere bi bakalım!..

Her seçim öncesi öz güven yitikliğiyle; ittifak arayışına girdiğini görüyoruz..

Ve her ittifakta yol yürüyecekleriyle çelişki içerisinde, kuşkulu atmosferde siyaset icra ediliyor…

Ya kaybedersem, ya aldatılırsam misali?..

***

Ki bugün bile, aynı handikap içerisinde, debeleniyor?..

İstanbul için, Ankara için, Antalya ve Mersin ile Adana için kapı kapı dolaşıp, ittifak arıyor..

Çaldığı her kapıdan gelen mesaj, “kuşkuluyuz size karşı..”

O zaman size bir şey verelim..

Bir de; “o geçmişin dava sahipliği yok, koltuk ihtirası olduğu için, kim kime dua duma..”

***

Ne diyor yeni CHP başkanı..

“CHP’nin ne para sorunu, ne insan kaynakları sorunu, ne de iktidar olma sorunu var..

Özgüven sorunu var, onu da hep beraber aşacağız..

Örgüt ayağa kalkarsa parti ayağa kalkar..”

Devşirilen değil, değişen olmak; öz güveni inşa eder diyerek, notu düşelim…

***

SIRA PARAYLA..

Siyasetin ruhunda var; çıkar odaklı anlayış!..

Vaziyet bugüne özgü değil..

Siyasetin var olduğu tarih itibariyle; hep var olmuştur Milletvekili kontenjanı ya da sıralamasının, belli bir bütçe karşılığı, icra edildiği..

Dün, altın ile liraydı, bugün dolar bazlı bir milletvekili sıralaması satılıyor..

Yöntem aynı, değişmezdir; “liderin raişi önemli..”

***

GÜNÜN SÖZÜ

Anlamasını bilmez, sürekli konuşursan dilin de zihnin de deliye döner…