‘DEVLET DE YOK ARTIK.. KİMİ SUÇLAYACAKSINIZ?’

Diyarbakır’ın son 10 yılında daha önce hiç alışık olmadığımız bir tartışma yaşandı. Bölgenin özel yapısından dolayı devletin ilgili birimleri Diyarbakırspor’a yakınlık gösterdi. Bugünlerde meşhur Şemdinli Davası’nda yargılanması gündemde olan dönemin 7.Kolordu Komutanı Yaşar Büyükanıt’tan bu süre içerisinde görev yapan valilere, bakanlardan bürokratlara, emniyet müdürlerinden diğer güvenlik amirlerine kadar Diyarbakırspor herkes için önemliydi !. Bunların içinde kulübün maçlarını kaçırmayanlardan kulübe fahri başkan ilan edilenlere dek bir çok enteresanlığı görmek mümkündü. Doğrusu bu ilgi, o zaman bölgenin özel konumu hakkında yeterli donanıma sahip olmayan küçük yaştaki bizleri şaşırtmıştı. Hani biraz da şöyle bir havaya sokmuştu :”Diyarbakırspor büyük bir camia. Bu kadar seveni ve sahibi var.

En kötü zamanda bile sihirli el değer.”Gerçekten öyle olmadı mı?.Her defasında yaşanan maddi krizler, engeller bizim dahlimiz olmadan çözülmedi mi?. Diyarbakırspor’u sevdikleri için sahip çıktıklarını düşünüyorduk. Oysa yıllar sonra anladık ki bunlar Diyarbakırspor’u sevmekten felan değil, Diyarbakırspor’u bölgede oynanan kirli siyasi hesaplar için sahiplenmişler. Öyle ya ;gerçekten sevmiş olsaydılar milyonlarca para kendi atadıkları kukla yöneticilerin cebine akmaz, kulübe tesisler ve kalıcı değerler kazandırırlardı. İçi geçmiş futbolculara hak etmedikleri rakamları vermek yerine bunlarla en azından iyi bir alt yapı oluşturur ve modern otobüs alınırdı. 

Diyarbakırspor hem bugününü hem de yarınlarını kurtarırdı. Meğerse bunlar iyilik yapmamış, ihanet etmişler. Bunu derken  kişileri değil, bu kirli sistemi uygulayan anlayışı yeriyorum. Bizi kullandılar, dugularımızla, değerimiz olan Diyarbakırspor’la oynadılar. Peki tek suçlu onlar mı?. Bir de bu anlayışı bahane ederek Diyarbakırspor’un kuyusunu kazıyan karşı anlayış oldu. Diyarbakırspor’a devlet takımı yaftası vurup halkı soğutmak için uğraşan,başarısızlığı için olmadık yollara başvuran zihniyet. Biz de sandık ki bunlar Diyarbakırspor’un sözüm ona devletin kirli siyasetine alet olmaması için çaba harcıyor. Maalesef onlar da Diyarbakırspor’a tezgah kurmuş. O devlet işini bitirip Diyarbakırspor’u biçare, sahipsiz ve yetim şekilde sokak ortasına attı. Onlar gelip ‘buranın sahibi biziz ‘ diyerek Diyarbakırspor’u kucaklamak yerine ‘iyi olmuş. Diyarbakırspor’a ne gerek var?’  dediler. Ellerini ovuşturarak kenarda koca çınarın devrilmesini izlemeyi tercih ettiler. Kısacası ;her iki taraf da Diyarbakırspor sevdalısı değilmiş. Her şey siyaset, memleketin en büyük değeri üzerinde hesaplar yapmak üzerineymiş. Diyarbakırspor’u bir o yana bir bu yana çekiştirdiler. Bu arada gelen kukla yönetimler de ceplerini ve egolarını tatmin etti. Şimdi herkes mutlu ama Diyarbakırspor’a hakiki anlamda gönül veren kesim kan ağlıyor. 43 yıllık mazinin tarihin tozlu raflarına karışmak üzere olmasını izlemekten başka şansları yok. Çünkü Diyarbakırspor’a öyle bir darbe vurmuşlar ki bir değil birden fazla basamaklı uçurumun dibine yuvarlandı. Tekrar düzlüğe çıkması için hem Allah’ın yardımına, hem de uzun soluklu bir mücadeleye ihtiyaç var.
Diyarbakırspor’un bu noktaya geliş hikayesini bildiğim için şu anki yönetime yüklenmeyi anlamsız buluyorum. Ya onlar gelmeyecek kulüp bu sorunlar altında kapanacaktı, ya da onlar gelip bir süre daha geçici oksijen vereceklerdi. Onlar ikinci yolu tercih etti. Başarılı olurlar mı olmazlar mı zaman, şartlar ve gösterecekleri olağanüstü mücadele belirleyici olacak. Her zaman dediğim klişe bir laf var ;Diyarbakırspor’un sorunu para değil, yönetme ve vizyondur. Bunlar da parayla değil, aklı kullanmakla olur. Günümüz dünyasında para aklı yönetemezken, akıl parayı da vizyonu da belirler. Benim için bu yönetimi değerlendirmenin esası şu olacak.  Eğer hayata geçirilmesi mümkün projeler ve başarılı olması muhtemel planlarla kulübü sağlam temeller üzerine oturtup kurum haline getirirlerse. Diyarbakırspor’u herkesin sorunlarla bildiği kulüp olmaktan geleceği olan bir yapıya dönüştürürlerse. Diyarbakırspor’u tüketen ve kişilerin borç verip sonra faizleriyle parasını almaya çalışırken batan bir kurum haline gelen kulüpten, üreten ve mali disiplinin sağlandığı örnek bir şirket misaline getirirlerse.

Diyarbakırspor’u uzun vadeli ama günümüz çağdaş kulüplerin  sportif planlamasına uygun hale taşırlarsa. İşte o zaman başarılı bulur, alkışlarım ve her türlü desteği veriririm. Tüm bunları göz ardı edip çağdışı yöntemlerle, günübirlik başarılarla ve kendilerini kurtarmak yoluyla tribünlere oynarlarsa takımı Süper Lig’e dahi çıkarsalar benim için bir şey ifade etmez. Ben borcu olmayan, kurumlaşan, tesisleşme, alt yapı ve mali yapılanmada sorunsuz olan ancak 2.Lig’de mücadele eden  bir Diyarbakırspor’u, Süper Lig’de olduğu halde kırık-dökük bir kulüp binası ve idman sahası olan üstelik bunların da kendisine ait olmadığı, 25 milyon borcu olan, kendisine ait hiçbir taşınır ve taşınmazı olmayan Diyarbakırspor’a tercih ederim. Şimdi bu satırlardan dolayı bana kızanlar olabilir ama biraz geniş düşünsünler bakalım haksız mıyım?

Senelerce geçici başarılar peşinde koştuk, peki bunlar bizi bugünkü cehenneme düşmekten kurtarabildi mi?. Ya doğruları yapacağız ya da endüstrileşen ve aynı ölçüde çağdaş yapıya kavuşan günümüz futbol dünyasından silinip gideceğiz. Kimse bu kör kuyuya gelip parasını atmaz. Eskiden olduğu gibi bu işe servetini akıtacak kimseyi bulamazsınız. Artı değer yaratırsak o zaman hem gelmek isteyen para babaları olur, hem bir anlamda onlara da gerek kalmaz.