‘KİRLETENLER TEMİZLESİN’

Spor kulüpleri, temsil ettikleri kentlerin hatta ülkelerin en önemli tanıtım aracıdır. Dünyanın binbir etkinliğini bile düzenleyerek sağlayamayacağınız reklamı sportif bir başarı ile kolaylıkla elde etmeniz mümkündür. Bir de işin etiket,marka ve temsiliyet boyutu var. Bugün Barcelona deyince akla İspanya iç savaşının en acımasız halini yaşayan Katalonya bölgesinden çok dünyaya nam salan FC Barcelona’nın spordaki muazzam başarısı gelmiyor mu?. 200 bin nüfüslü Trabzon’un ne kadar sanayisi ve ticaret hacmi var?. Peki Trabzonspor’un ismi geçince insanların gözleri faltaşı gibi açılmıyor mu?. Ya Bursaspor’a ne demeli?.Bursa’da sanayi ve modern kentleşme senelerdir var, Bursaspor şampiyon olmayana kadar ne kadar insan Bursa kentini konuşuyordu?. Barcelona,Trabzon ve Bursa sadece birer örnekti. Bunların sayısını çoğaltabiliriz. Gelelim Diyarbakırspor’a. Tarihi, kültürel değerleri, siyasi ve coğrafik önemi nedeniyle daima gündemde olan Diyarbakır’ın kötü olarak lanse edilen imajını sporla düzeltmek mümkünken rahmetli Gaffar Okkan’ın 12 yıl önce yapmaya çalıştığı Diyarbakırspor projesi ne yazık ki bu kent tarafından yeterince anlaşılamamıştır. 2000’li yıllarda binlerce kişinin maçlarına akın ettiği, bir o kadarının da balkonlarda, stat çevresinde heyecanla odaklandığı Diyarbakırspor bugün ayaklar altına alınmışsa burada sorgulanması gereken son 10 yıldaki yönetimlerdir. Spor sosyal olguları kontrol etmede ve kullanmada çok önemli bir araçtır. Planlı ve projeli çalışma yürütürseniz, buna uygun vizyon ve marka değeri geliştirirseniz muazzam sonuçlar yaratır. Tersini yaptığınız takdirde ise toplum için sorun haline gelir. Diyarbakırspor maalesef kötü yönetim tarzları ve bilakis kötü emeller uğruna harcanarak bugün toplumun yanaşmak istemediği, ‘benden uzak olsun’ dediği hale gelmiştir. Son günlerde bakıyorum herkes birbirini suçluyor. Beyler aklımızı başımıza toplayalım. Bugün ortada bir gerçeklik var ; o da Diyarbakırspor’u elbirliğiyle bu hale getirmemizdir. Bu kentin seçilmişlerinin, atanmışlarının, STK’larının, taraftar gruplarınun, yerel basının ciddi anlamda payı var. Her zaman suçlanan iş adamlarının suçlanması gereken en son kesim olduğunu düşünüyorum. İş adamlarının son 10 yılda en fazla para verdiği kulüp tartışmasız şekilde Diyarbakırspor’dur. Devletin verdiğini iddia ettiği paralar dahi onların cebinden çıkmıştır. Bu paralar sağlıklı şekilde kullanılmamışsa bu kentin atanmışları ve  seçilmişlerinin  atamayla getirdiği yönetimler sayesinde olmuştur. Bugün ne hikmetse o seçilmişler ve atanmışlar sanki babalarının hazinesinden para vermişler gibi, ‘Yıllarca yaptık artık yeter ‘ diyerek göz boyamaya çalışıyor. Evet artık yeter elinizi çekin ama önce bu kentin paralarının yedirdiğiniz göbek bağınızın bulunduğu modern hırsızlardan (!)  hesap sorun. Müfettişler ve devletin ilgili birimleri neden kulüp hesaplarını incelemiyor?. Çünkü böyle bir şey olsa gerçekler tek tek ortaya çıkacak ve kimin Diyarbakırspor’u hortumladığı ortaya çıkacak. Taraftar grupları, STK’ları ve basını neden bu işe dahil ettim?.Kabul edelim, bizler de bu kadar talan, vurgun ve yanlışlar yapılırken ya görevimizi tam yapmadık ya da gücümüz bazı şeyleri aşmaya yetmedi. Soruyorum herkese ;iş adamları neden sahip çıkmıyor diyoruz. Peki son 10 yılda para alınmayan,kesinti yapılmayan iş adamı kaldı mı?. Gayri resmi rakamlara göre son 10 yılda bu kulübün en az 600 milyon geliri olmuş ama sonuç hüsran. O halde bu kulübü kim düzeltecek?. Diyarbakırlının hayalindeki Diyarbakırspor temiz ve kirlenmemiştir. O yüzden Diyarbakırlı seçilmiş ve atanmışlara diyor ki öyle sağa sola kaçmayın,bu kulübü kendi adamlarınız vasıtasıyla nasıl bu hale getirdiyseniz şimdi de temizleyin. Siz bunu yapın, sahip çıkıp çıkmadığımızı göreceksiniz.  ‘Verecek kaynağımız yok’ diyerek kimseyi inandıramazsınız. Biz geçmişte istenildiğinde ne büyük kaynaklar yarattıldığnı da gördük. Diyarbakırlının öfkesi de affetmesi de büyük olur. Haydi şimdi bitkisel hayata mahkum ettiğiniz Diyarbakırspor’a hayat iksiri verin ki bu halk da sizi affetsin. Yoksa atanmışlar ve seçilmişler için Haziran’daki seçim süreci çok kötü bir halk propagandasına dönüşebilir.Şimdiden cadde ve sokaklarda söylenenleri duyar gibiyim.