“DİYAR’A SEVGİ LAZIM”

Diyarbakır kenti eskiden böyle değildi. İnsanların Diyarbakırspor’a bakışı, sevgisi ve desteği çok farklıydı. Diyarbakırspor burada hayatın bir parçası gibi algılanır,insanların yüreğinde apayrı bir yeri vardı. Fakat son 10 yılda bu sevgi,bakış açısı ve destek tahribata uğradı. Diyarbakırspor’un 42 yıllık tarihinde hep sıkıntı var. 1982-85 ve 1987-1993 arasını yaşayanlar bilirler. O dönemlerde kulüp defalarca kayyuma kalmış,2.Lig’de düşme noktasına gelmiştir. Valilerin, belediye başkanlarının ve iş adamlarının kapıları yüzüne kapanmış ama halkın yüreği hiçbir zaman kapanmamıştır. Diyarbakırlılar kongrelere ilgi göstermiş, en kötü zamanında tribünlere ve deplasmanlara koşmuştur. Bu uğurda hayatını feda eden çok sayıda taraftarın olduğunu da biliyoruz. Türkiye’de 3 büyüklerin bir zamanlar taraftar bulamadığı ender deplasmanlardandı Diyarbakır. 15-20 yıl önce şunu derlerdi :”Türkiye’de deplasman denilince akla Trabzon ve Diyarbakır gelir”.Ne oldu da şimdi bu tablo tersine döndü?. Bu tablonun birinci derecedeki sorumlusu gayet tabi yönetimlerdir ancak başka etkenlerin olduğunu da vurgulayalım. Bugün Diyarbakır nüfüsünün büyük bölümü son 15-20 yıldaki göçlerden oluşmaktadır. Gençler,çocuklar Diyarbakır kent milliyetçiliği ve Diyarbakırspor sevgisiyle büyümüyor. Ortaokuldayken gittiğim deplasmanların sayısını hatırlamıyorum.Ben sadece bir örnektim,çocuklarının elinden tutup maçlara getiren ebebeynler,deplasmana gitmek için Yeşil Çınar Çay Bahçesi önünde kuyruk oluşturan gençler,cebindeki okul harçlığıyla maç bileti alan öğrenciler,maç gününü iple çeken ayakkabı boyacıları, simitçiler,Atatürk Stadı’na hem çerez ve su satmak hem de gönülden bağlı oldukları Diyarbakırspor’a destek vermek için gelen çocuklar gözlerimin önünden hayal gibi geçiyor. Şimdi bunların hiç biri yok. Çünkü bunların yenilerini yetiştirmedik. Gençlere ve çocuklara Diyarbakırspor’u sevdireceğimize onları başka alanlara yönelttik. Çocukluğunda maçlara gelen çocukların zararlı alışkanlıklardan korunduğunu gayet iyi biliyorum,çünkü çevremde bunları yaşadım. Bizden önceki nesilin bize emanet ettiği Diyarbakırspor sevgisini bizi takip eden nesile aşılayamadık. Eskiden kulübün ekonomik koşulları çok mu iyiydi?.O zaman Barcelona’ydık da şimdi mi bu hale geldik?.Hayır. Bu kulüğte futbolcuların kendi ceplerinde deplasman masraflarını ödediği, mali gücü yerinde olan taraftarların cebinden prim vaat ettiği,yine kulüp binasının olmadığı,hatta sonradan yapılan kulüp binasında da maddi sorunlardan dolayı yemeğin çıkmadığı dönemler var. İnanmak istemeyen varsa,o dönemlerde Diyarbakırspor’da futbol oynayıp halen aramızsa olan efsane yürekli yerli futbolculara sorsun, bakın neler anlatacaklar. Peki bugün ile o zaman arasında ne fark var?.Samimiyet,sevgi ve ruh. O zaman sahip çıkması gerekenler yine böyle duyarsızdı ama Diyarbaırspor’un asıl sahibi olan taraftarlar samimi ve içten duygularla bağlıydı. Her fırsatta takımı yalnız bırakmazlardı. Çünkü bu sevgi küçük yaşlarda itibaren iliklerine kadar girmişti. Biliyorsunuz iliklere kadar giren sevgi de ölene kadar devam eder.

Kıssadan hisse ;Diyarbakırspor’un tarihe karışmasını istemiyorsak çocuklarımıza Yeşil-Kırmızı sevdayı aşımalıyız. Birilerinin sahip çıkmasını beklemek yerine bizler sahip çıkmalıyız. Yoksa Diyarbakırspor’u kendi ellerimizle toprağa vereceğiz.