ALEVİLİK DİN MİDİR, YOKSA İSLAM İÇERİSİNDE BİR MEZHEP

Geçen hafta Ahmet Hakan beyin CNN de bu tür konuların konuşulacağı programına sekretaryası tarafından davet edildim. Benim Çarşamba akşamları Ankara da sunumda bulunduğum bir programımın olması sebebiyle katılamayacağımı beyan ettim.

Aslında çok sayıda kişinin katılımı ile yapılan bu tür toplantıların yararını inkar etmiyorum. Fakat işin zivaneden çıktığı anlarda, kimin ne söylediği anlaşılamıyor, kafalar karışıyor ve maalesef bu tür toplantılar sonrasında müşterek bir noktaya varmak mümkün olmuyor.

Yine herkes söylediği ile kalıyor, kimse kimseyi ikna edemiyor. Çünkü insanlar olaylara günlük pragmatizm açısından yaklaşıyor, işin künhü nedir, bu iş nereden çıktı, niye çıktı, nasıl gelişti, günümüze olan yansımaları nelerden ibarettir, bunları dillendirmiyor, yani ilmi platformda konu tartışılmıyor, işte o zaman, tabir caiz ise havanda su dövülüyor.

İsterseniz yukarıdan aşağıya doğru biraz konuyu açmaya çalışalım.

Hz. Ali Efendimiz(kerremallahu vechehu) Peygamberimizin amcası Ebu Talibin oğlu idi. Küçük yaşta Peygamberimizin rahlei tedrisinde bulundu. Yani adeta evladı gibi Allah Resulünün evinde muamele gördü. Amca Ebu Talip oğlunu Resulüllah’ın hizmetine vermişti.

Resulullah Efendimize Kur’an inmeye başladığında, yani Miladı 610 yılında Hz.Ali efendimiz 7 veya 8 yaşlarında bir çocuktur. Bilindiği üzere Cebrail Aleyhisselam tarafından Kur’an’ın ilk ayetleri olan “Oku. Seni yaratan Rabbinin adı ile oku. O insanı bir Kan pıhtısından yarattı. Oku kerem sahibi rabbinin adıyla ki, O insana kalemle yazmayı ve insana bilmediğini öğretti” ayetleri nazil olduğunda, ilk tebliğini eşi Hz. Hatice’ye yapmıştı. Hz.Hatice eşini almış, dayısı Varaka Bin Nevfele götürmüş ve Resulullah efendimiz başından geçenleri anlatınca, o “Allah’a yemin ederim ki, sen onun Resulüsün ve sana görünen de Cibrili Emindir, ömrüm kifayet eder de tebliğ görevini yapacağın o günlere yetişir isem, kavminin sana yapacağı zulümlere karşı koyarım” demişti.

Hz.Hatice validemiz ilk Müslüman, Hz.Ali efendimiz ise ikinci veya üçüncü olarak İslamı kabul eden insandı. Çocuk yaşta İslamı kabul etmiş olması sebebiyle, Arapların Cahiliyye dönemini yaşamamış, onların örf ve adetleri uyarınca da olsa, İslam dininin hoş karşılamadığı hiçbir eylem içerisinde olmamıştı. Saf, pak ve tertemiz bir nasiyei hal ile İslam’a girmiş ve hayatı seniyyeleri öylece sona ermişti.

Efendimiz’in bir çok evliliği oldu. Efendimizin hayatına giren hanımların her birisi mualla, Mübeccel insanlardı ve bunların bıraktığı izler vardı. Ancak bunlardan Hz.Hatice ve Hz.Ayşe’nin bırakmış olduğu izler çok daha derindir.

Hz.Ayşe Peygamberimizin en yakın dostu Hz.Ebubekir’in kızıdır. Annesinin ismi Ümmü Rummandır. Çocuğu olmamıştır.

Peygamberimiz ile evliliği küçük yaşta gerçekleşmiştir. Hz.Aişe okuma yazmayı kendi imkanları ile öğrenmiş, çok zeki bir insandı. İslam’ın hanımlar ile ilgili şeraitinin büyük çoğunluğu onun vasıtası ile Peygamberimizden öğrenilmiş ve sahabe hanımlarına anlatılmıştır.

İslam dinin tebliği sırasında Efendimizin yaşadığı mihnetlerin/sıkırtıların/ aynısını O da yaşamıştı.

Medinede beni mustalik oğullarının bir saldırı yapacağı haberi üzerine, bunlar üzerine bir sefer düzenlenmişti.

Sefer dönüşü Hz.Aişe düşen gerdanlığını aradığı sırada kervan yola çıkmış, çok nahif ve zayıf olan Annemizin devesinin üzerindeki haymesinde olmadığının farkına varılmamıştı.

Hz.Aişe geri döneceklerini umarak konaklama yerinde beklemeye başladı ve oturduğu yerde uyuyakaldı. Ordunun artçı muhafızlarından Safvan bin Muattal güzergahı üzerinde Aişe'ye rastladı. İstirca edip ("Biz Allah`ın kullarıyız ve Allah`a döneceğiz" deyip) başka bir söz söylemeden Aişe'yi kendi devesine bindirdi ve kendisi de yürüyerek kervanı bir sonraki molasında yakaladılar. Hz.Aişe'nin kervanda olmayıp genç bir askerle birlikte gelmesi dedikodulara yol açtı.

İddialar bir süre boyunca Resulullah efendimiz,Hz.Aişe ve  Hz.Ebu Bekir ailesinin diğer fertlerinin kulağına gitmedi. Bu arada Hz.Aişe rahatsızlandı ve evde istirahat etmeye başladı.Efendimiz iddiaları duyunca Hz.Aişe'ye soğuk davranmaya başladı ancak annemiz bu soğukluğun nedenini bilmiyordu. Olayı öğrenen Hz.Aişe  babasının evinde kalmaya başladı. Hz.Ömer'den aktarılan bir rivayete göre ise  Hz.Aişe babası'na “Allah’ın Resulü beni evinden dışarı attı,” dedi. Ebu Bekir'in tüm ev halkı üzgündü. Bu gelişmeler üzerine birkaç kez, Allah Resulü Hz.Aişe validemizin eve dönmesini istedi ise de, O, Allah’a yemin ederim ki, Rabbim beni temizleyinceye kadar o eve dönmeyeceğim dedi.

Aslında bu iddialar duyulduğunda,  Efendimiz Hz Ömer,  Hz.Osman,  HzAli, Üsame bin Zeyd ve Müreysi Gazası'nda özgür bırakarak yeni evlendiği Cüveyriye ile konuşarak fikirlerini sordu. Hz.Osman ve Hz. Zeyd  Hz.Aişe'nin masum olduğuna şahitlik ettiler. Hz.Ömer, Ey Allahın Resulü Hz.Aişe ile olan nikahınızı Allah kıydı, Allah seni temiz olmayan bir kadınla nikahlamaz dedi.

Hz.Ali ise, "Ey Allah`ın Resulü, Allah sana darlık vermez. Sana kadın çoktur. Sen cariyene (Cüveyriye'ye) sor, sana gerçeği haber verir," dedi. Cüveyriye ise Hz.Aişe'nin hamur yoğururken uyuyakalıp hamuru keçilere yedirmek haricinde hatalı hiçbir hareketini görmediğini söyledi. Bir rivayete göre olaydan sonra Safvan hasur olduğunu (kadınlara ilgi duymadığını ya da erkeklik gücü olmadığını) belirtti. Bu beyan Hz.Aişe'nin masum olduğu iddiasını güçlendirdi.

Allah Resulü Hz.Aişe'yi babasının evinde ziyaret etti. Hz.Aişe'nin annesi Ümmü Ruman, Efendimizi  saygıyla işaret ederek Hz.Aişe'ye ayağa kalkmasını söyledi. Hz.Aişe, "Yalnızca Allah'a şükretmek için ayağa kalkarım;sana değil," dedi.

Eğer bir günah işledi isen tövbe et diyen Efendimize, Hz.Aişe validemiz "Eğer yemin etsem inanmazsın ve eğer anlatsam günahsızlığımı kabul etmezsin. Dedi.

Bu ziyaret esnasında Nur Suresi 11 ila 20. Ayetleri nazil oldu.

            « O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. (Nur: 11)[22] »

           

            « ...Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leriniz hakkında iyi zan besleyip de, “Bu apaçık bir iftiradır” deseydiniz ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Madem ki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir... (Nur: 12-13) »

           

İbn-i Abbas'tan nakledilen bir rivayette göre Ebu Bekir Ayşe'nin yanına gelerek onun günahsız olduğunun vahiylerle bildirildiği haberini verdi. Ayşe şöyle dedi: "Allah'a teşekkür ederim, sana ve dostuna (Muhammed'e) değil. Taberi Tarihi'ne göre Allah Resulü Hz.Aişeye şöyle dedi: "Ey Aişe; sana müjde veriyorum. Allah senin günahsız olduğunu nazil etti." Ayşe şu şekilde yanıtladı: "Allah'ın hamdı ve sizin kötü zannınızla…"