BEĞENİR VEYA BEĞENMEYİZ

Dün bir arkadaş( Fikirlerinin bütünü ile her alanda uyuşmasak da, söylediklerini not etmem ve yazmam gerektiğine inandğım önemli birisi) Devlet Üniter yapının bozulmasına sebep olacak adımlar atmasın. Cumhuriyetin en önemli ilkelerinden birisi, bu ülkenin bir daha bölünüp parçalanmasına imkan vermeyecek şekilde Üniter yapıyı oluşturmak oldu. Zira Cumhuriyeti kuranlar da pek ala biliyorlardı ki, bu ülkede eğer tek bir Cumhuriyetin oluşumunu engelleyecek çıkışlar yapılır ise, bir daha Anadolu diye bir toprak parçası kalmayacak. İşte o sebeple bir çok şeye göğüs gerdiler.

Dersim olayı böyle bir şeydir, Şeyh Sait İsyanında yaşananlar böyle, Zilanda meydana gelen olay bu zincirin bir halkasıdır. 50 liklerin Sivas’a sürgünleri bu işin parçasıdır. Son Kürt İsyanı olan, önceleri yerel mahiyette Apocular olarak adlandırılıp, sonra partileşme süreci ile ismini PKK olarak değiştiren, ardından PKK-Kongra Gel ve KCK gibi ana yapılara evrilen girişim işin son halkasıdır.

Görüyorsunuz ya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milleti ile bugüne kadar ne badireler atlatmış. Hele son isyana benim diyen devletlerin katlanması mümkün değildi. Ama Türkiye buna katlandı. Mücadelesini verdi. Evlatlarının kanı pahasına topraklarından ödün vermedi. Vermesi de beklenemez. Eğer Türkiye bir dış müdahale ile karşı karşıya kalır ise, bilmem, ama onun dışında bu ülkeyi kimse topraklarından edemez. Hani diyorlar ki, biz özerkliğimizi inşa edeceğiz. Bu inşa işini nasıl yapacaklar? Nedir Yerel Özerklik? Dünyada bir eşi benzeri olmayan girişimin gerçek adı nedir? Ülkeyi bir federasyona mı evirmek istiyorlar. Federasyonda federe devletler olur, sonra bunların oluşturduğu federasyon Federal Devleti meydana getirir. Hadi onlar şimdilik bunu söylemekten imtina ediyorlar ama, gerçek hedefleri aslında başka bağımsız bir devlet oluşturmaktır, ancak şimdi buna güçleri yetmediği için yerel özerklik v.s den söz edip, federe devleti teşkil etmenin peşindeler. Bir an için hadi diyelim federasyondan söz etmeden yerel özerkliğin teşkilini gündemimize alalım, peki yerel özerk bölgeler neresi olacak, buna kim karar verecek?

Yerel özerk bölgeler il bazında olmayacağına göre, diyelim ki Güneydoğu Anadolu bölgesi 2 veya 3 yerel özerk bölgeye ayrıldı. Bunların birisinin merkezi Diyarbakır/artık inşallah Diyarbekir diyebiliriz veya Amida çok hoşuma gider C.T. notu), birisinin merkezi Şanlıurfa, diğerinin merkezi de Gaziantep olsun. Böyle böyle Türkiyede onlarca yerel özerk bölge teşkil edilsin. Bu yerel özerk bölgelerin teşkilinde durum halka sorulmayacak mı?

Yerel Özerk bölgelerin Parlamentosu olacak mı? Parlamentonun olmaz ise olmaz koşul olduğu düşünüldüğünde; yasama görevini yapması hangi alanlarda olacak, parlamento halka vergi salacak mı, Devlet bütünlüğünün harcı olan Türkçe birinci lisan olmaktan çıkıp ikinciliğe mi düşecek? Özellikle doğu ve güneydoğuda yerel özerk bölgelerin isimleri ne olacak, Türkiye Cumhuriyeti isminden başka Kürdistan isimlerini hemen her yere alıp koymada Parlamento yetkili olacak mı? Adım adım bölünmeye giden yola, taşları biz mi taşıyacağız?

Elazığ, Malatya, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Sivas, Adıyaman, Siirt, Mardin  halkı ne diyecek bu işe. Oralarda yaşayan insanların sandıklar kurularak fikrine başvurulacak mı, yoksa, biz sizi şöyle özerk, böyle bağımsız bölgelere ayırdık, hadi bundan sonra böyle idare edileceksiniz mi denilecek?

Siz bu insanların böyle bir şeyi kabul edeceklerini gerçekten düşünüyor musunuz? Ben iddia ediyorum, hatta HDP nin belediye başkanlığını kazandığı iller de bile bu yönlü bir referandum yapılacak olur ise, kendilerini T.C vatandaşlığından soğutacak bu tür girişimlere evet demeyeceklerdir.

Hem bu tür kararlarda sadece doğu ve güneydoğu insanına bu işi sormak olmaz. Ülkenin her tarafındaki insanlara bunu sormak zorundasınız.

Bu arada bir fırsatını buldum, niye dedim?

Şöyle dedi. Bak arkadaş Türkiye insanının tamamı, ülkesinin 789.000 kilometre kare toprağını kendi vatanı olarak biliyor, böyle de davrandı şimdiye kadar. Eğer o bölgeyi kendi vatanı olarak düşünmese, o insanların kendinden bir parça olduğunu kabul etmese idi, Anadolunun her tarafında, Türkiyenin en gözde illerinde, Antalya, İzmir, Aydın, Manisa, Adana, Trabzon, Rize, Samsun, Ankara, Kocaeli, Bursa, Yalova, İstanbul, hatta Trakya Bölgesinde onbinlerce kilometre kare toprak, yüz binlerce ev işyerini almalarına müsaade eder mi idi?

Doğu ve Güneydoğuda yaşayan Kürtlerden daha fazla insan Türkiyenin önemli illerinde ikamet ediyor, iş yapıyor, ticaretle uğraşıyor, dünya pazarlarına açılmış vaziyette. Siz bu insanlara hadi özerk bölgeleriniz oluştu, dönün bölgenize diyebilir misiniz? Bunu kim söyleyebilir, kim kabul eder? O halde Üniter yapının korunması, kollanması elzemdir. Hani Cumhurbaşkanı Başbakanlığı döneminde hep Tek Devlet, Tek Millet, Tek vatan, Tek Bayrak ifadesini hiç kuşkunuz olmasın bilerek kullanıyordu, O da biliyordu ki, bu ülkenin insanlarının başka çıkarı yok, umarı yok, rahatı yok, huzuru yok, geleceği yok.

Ya bi soluklan Peki Kürtçe eğitimin mecburi hale getirilmesine, Nört vatandaşlığı ifade eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı fikrine, Tuncelinin Dersim olmasına, Diyarbakır’ın Diyarbekir, hatta Amida olmasına, Devletin Dersim halkından, Diyarbekir halkından, Zilan Katliamından ötürü özür dilemesine, Abdullah Öcalan’ın ev hapsine alınmasına, hatta genel bir afla tahliye edilip, ülkede siyaset yapmasına ne diyorsun, çok mu zor sorular sordum dediğimde,

Bana döndü, bak arkadaş yeminle söylüyorum, ülkemin birliğini, bütünlüğünü parçalayacak yukarıda rezerv olarak belirttiğim hususlara halel gelmeyecek ise, ben bu söylediklerinin tamamına katılırım, devlet çıksın, örgüt karşılıklı adımlarla silah bırakmayı tekeffül etti, biz de bu saydıklarımızı kabul ettik desin, ülkeyi bir baştan bir başa gezer elimden geldiğince ikna çabalarına girerim.  Hem zaten başka çaremiz de galiba yok. Ama devlet bunu açık açık yapsın. Öyle gizli saklı işler çevirmesin, halka iş tam anlamı ile anlatılsın, ben bu işe varım dedi.

Peki bu saydıklarımın kabulü yönünde devletin kararlı olduğu ortaya çıkmasına rağmen, örgüt silah bırakmaz ise ne olur dedim.

Ne olacak, devlet yine nötr vatandaşlık hakkı getirsin, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı adı altında yeni bir vatandaşlık hakkı tesis etsin, kimsenin kimliğine Kürt, Türk yazmasın, Kürtçeye özgürlük sağlansın, yerelin hak ve yetkileri biraz daha arttırılsın,  bölgenin işsizlik sorunu temelden çözülsün, gerisi Ya Allah, Ya Sabır deriz. Allah kerim. Bakın açık söylüyorum, yaylada değil, dağda mücadele ise mücadele. El mi yaman, bey mi yaman işte o zaman görürüz dedi.

Bana döndü sen ne diyorsun dedi.  Seni büsbütün haksız görmüyorum. Herkes derin uykudan uyanmalı ve bu noktaya gelişin hiç de kolay olmadığını çok iyi görmeli dedim.