BİR MAÇ YAZISI DA BENDEN

Çoğunluk Diyarbakırlılar gibi tabii ki ben de Galatasaraylıyım.

Takımımız 01.Ekim.1905 yılında kurulmuş. Ben de 1950 li yılların sonlarından itibaren Galatasaraylıyım. Rahmetli Ağabeyim Galatasaray takımını tutardı. Ben de ondan takım tutmayı öğrendim ve mini minnacık yaşlarda başladım Galatasaraylı olmaya.

Zaten bizim memleketin insanlarının büyük çoğunluğu ne hikmetse, Galatasaraylıdır.

Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda henüz televizyon yoktu.

Biz de takımımızın maçlarını radyoların başına kümelenerek dinlerdik. Hani Radyo dedimse, öyle herkesin evinde radyo falan olduğundan söz etmiyorum. Bir mahallede bir evde radyo ya vardı, ya yoktu.

Bizim bir radyomuz vardı. O da ilçe dışında şehir görmüş, umur görmüş olmamızdan kaynaklanırdı.

Bir zamanlar evimizi Elazığa götürmüşüz. Ben iki yaşlarında imişim.

Orada Diyarbakır Oteli ve Garajımız varmış. 5 li yaşlarıma doğru yeniden ilçeye dönerken, oradaki hayatımı artık kavrayabilecek duruma gelmiştim. O yıllarda insanın Elazığ gibi bir ilde oteli, garajı olurda radyosu olmaz mı?

İşte o cereyanlı radyomuzu dönüşte ilçeye getirmiştik. Çok uzun yıllar bize hizmet verdi.

Radyo kültürüm, Rahmetli Andan Menderes’in kısa dalga, 757 kilo hers bandından Yassıada savunmalarını gece yarıları babamla birlikte dinlemekle oluşmuştu.

1963 lü yılların başında Diyarbakır’a okumaya geldiğimde, radyosuz kaldık. Bizler de okulun hemen ön kısmında bulunan kahvehaneye dolar, radyonun başına geçer, Halit Kıvanç, Orhan Ayhan’dan maçları dinlerdik.

Radyoların sesi çok iyi çıkmadığından mı nedir, hepimiz maçları anlatan spikeri dinlerken, adeta arı yumağına dönerdik.

Ben öyle bir manzarayı daha sonraları hiç görmedim. Bazı günler maçları dinleyeceğiz diye Pazar günleri saat 16.00 da başlayan mütalaayı(okulda mecburi ders çalışmaya başlama) bile kaçırdığımız olurdu. Sonun da da bize tekdir cezası verirlerdi. Takım galip gelmiş ise, bunun pek kıymeti olmazdı. Ama bir de takım yenilmiş ise, bize verilen tekdir, hani bizde “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” deyimine uygun köteğe dönerdi.

Takımların profesyonel de olsa, daha sonraları o AMATÖR ruhunu kaybetmesi, yabancı futbolcuların takımda ekseriyeti teşkil etmesi, Galatasaylılığı ile me’luf kimi futbolcuların kendilerine daha çok para veren takımlarda giderek futbol oynamaları, aklımı başıma getirdi. Futbol fanatiği olmaktan kurtuldum ve sadece takımı galip geldiğinde sevinen, ama maçı kaybettiğinde matem tutmaktan çekinen birisi oldum.

Yine de fırsat bulduğumda Galatasaray’ın, Fenerbahçe, Beşiktaş ve biraz da Trabzon sporla yapmış olduğu maçların kısa özetlerini seyrediyorum.

Bu haftaki maç öncesinde Başkan Ünal Aysal’ın, Cüneyt Çakır’ın maçı yönetmek üzere görevlendirmesine karşı çıkan açıklaması

oldu. Başkan o açıklamada, Cüneyt Çakır’ın daha önce yönettiği Galatasaray takımı ile ilgili maçlarda, hiç de iyi performans göstermediğini, bu kişinin Futbol Federasyonu tarafından kasıtlı olarak yapıldığını, Cüneyt Çakır’ın yöneteceği maç esnasında çok büyük hatalar yapacağını, iki takım futbolcularını biri birine düşüreceğini falan söyledi.

Ben Sayın Başkanın, Cüneyt Çakır’ın daha önceki performansına bakarak yapmış olduğu değerlendirmeyi, psikolojik savaşın bir parçası olarak biraz gördüm. Acaba Başkan Cüneyt Çakır’ı baskı altına almak mı istiyor dedim. Ancak yeteneklerine, bilgisine, efendiliğine, ağırbaşlılığına, okumuşluğun getirdiği dinginliğine çok ehemmiyet verdiğim başkanın böyle bir operasyona girişmek gibi niyetinin olamayacağını da hafızamda kayıtlara geçirdim. Sonuç olarak Başkan böyle bir şey söylüyor ise, vardır bir bildiği dedim.

Galatasaray’ın Fenerbahçe ile yapmış olduğu bu haftaki maçta Cüneyt Çakır’ın, Avrupada Şampiyon Kulüpler kupası maçlarını yönetmiş bir havada olmadığını, çok bariz hatalar yapmış olduğunu görünce gerçekten irkildim.

Allah’tan her iki takımın futbolcularının bu maçta temkini elden bırakmamaları içime su serpilmesine sebep oldu.

Maçın 41. Dakikasında Fenerbahçeli Emenikeye ceza sahası içerisinde yapılan hareket fauldü ve kırmızı kart gösterilmesini gerektiriyordu. Ancak Emenike’nin sağ ayağı önüne uzatılan darbeden kendisini kurtararak, topu vurması ve bu topun çok farklı bir şekilde auta gitmesini Cüneyt Çakır, Emenike’nin kendi hatası olarak yorumladı. Emenike topa vurmayarak kendisini yere bıraksa idi, kesin penaltıyı kazanacak ve Galatasaraylı futbolcu da kırmız kartla oyun dışında kalacaktı. Bu durum maçın sonucunu pek ala, çok değiştirecekti.

Keza maçın birinci yarısında, Fenerbahçe ceza sahası içinde Burak Yılmaz’ın önce sağ ayağına yerde iken Fenerbahçeli futbolcu tarafından basma, ardından belinden itilerek düşürülmesi, yine kesin biçimde penaltı iken, Cüneyt Çakır bunu da görmedi. Bu arada Burak’a bir tavsiyem olsun, özellikle ceza sahası içinde düşerken, öyle kendini denize balıklama atlar pozisyonuna getirme, hani alınan darbe ile kötürüm olmuş da çuval gibi yere yığılmış gibi yap daha iyi.

Maçın ikinci yarında 88 ve 90+1 de Snejder’in Fenerbahçeli kaleci Volkan Demirel’i kuş gibi avlayan şutları sonucunda gelen gollere tabii ki kimsenin bir şey söylemeye hakkı yoktu. Bu Cüneyt Çakır olsa bile. Bu gollere bütün futbolseverlerin şapka çıkartmaları lazım.

Maçın bu şekilde biteceği sanılır iken, başarılı!!! Hakem Cüneyt Çakır’ın maçı uzattıkça uzattığı görüldü. Fenerbahçeliler bile maç bitsin çıkıp buradan gidelim havasında iken, Cüneyt Çakır bizi esnettikçe esnetti. Ama o da ne, maçın 96 ncı dakikasında Fenerbahçeli Futbolcu Hasan Ali Yıldırım’ın, tamamı oyun sahasını kendi hatası terk eden topu maç alanına soktuğu ve Alper Potuğa doğru pasını attığı görüldü. Alper de bomboş kaleye topu yuvarladı ve Fenerbahçe(GÜLÜ)Gölü geldi.

Her şey bir yana Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasında maç yönetmiş birisinin bu hareketine vallahi de gülerler, billahi de gülerler. Tamam mı kardeşim.

Böyle bir şey olabilir mi ya.

Sen olan biteni görmüyorsun, yan hakemin de olan bitenin farkında değil mi diyeceğiz bu pozisyon sonrasında gelen gole.

Hayır hayır, Cüneyt Çakır son anda Galatasaray takımından hiçbir itiraza mahal bırakmayacak şekilde gelen goller sebebiyle

adeta şoke olmuştu. Bir şeyler yapmalı, tekeden yağ çıkartmalı ve bütün bir maç boyunca devam eden önemli hatalarını kapatmalı idi.

Kapattı mı? yazık ya.