HDP’DE TEMİZLİK

İki gün önceki yazımın başlığı “heyula bir yapı ama kontrolsüz değil” şeklinde idi. O yazımda İmralı, Kandil, HDP ve Avrupadaki oluşumu ile bir bütün halinde PKK nın çok büyük bir yapıyı içinde barındırdığını, ama bu yapının asla kontrolsüz olmadığını söyledim.

Hiç kuşkusuz böyle yapılar içersinde de kimileri, ya ön almak için veya parti içerisinde belirli bir yere gelmek için veya kendi iç dinamikleri sebebiyle önü alınamaz, sed çekilemez muhtevada olması sebebiyle, kural dışına çıkabilir.

Fakat parti bütün bu oluşumların farkındadır. Olan biteni an be an kayıt altına almaktadır, bu sebeple ister ise bunları kısa süre içerisinde ayıklayabilir, sorgulayabilir, parti politikalarına kesinlikle aykırı hareketler içerisinde olanları, ülke içerisinde veya daha üst Makam olan Kandilde yargılayabilir, bu kişileri suçlarına göre hapse atabilir, hatta infaz edebilir demiştim.

Zaten KCK bu sebeple var diye de eklemiştim.

Parti politikalarına karşı çıkan insanların samimiyetlerinin test edilmesi, sorgulama ve arkasından gelen yargılama esnasında zaten çok net bir şekilde tespit edilebiliyor.

Kandilde kurulan Mahkemelerde bilmeniz için söylüyorum, TCK nu ile Ceza Yargılaması Kanununun hükümleri uygulanıyor. Burada yapılan yargılamada özeleştiri verip özür dileyenlerin suçları, partinin asla kabul etmeyeceği bir suçu içermiyor ise, hapis cezası veriliyor, aksi takdirde şimdi Türk Ceza Kanununda olmayan asılarak veya kurşunlanarak infaz hükümleri devreye giriyor.

Ben iki gün önceki yazımda bunlara temas etmiş ve kimilerinin bu barış sürecinde parti içerisine sızarak, süreci akamete uğratmak için harekete geçmesinin mümkün olduğunu ifade etmiş ve partinin bunları tespit ederek gerekli hükmü uygulamasının sürecin selameti bakımından şart olduğunu belirtmiştim.

İşte şimdi o sürecin başladığına dair bugün yazılı basında yazılar çıkmaya başladı. Verilen bilgilerde HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, vermiş olduğu talimatla, 6-8 Ekim olaylarında gösteri ve yürüyüş kuralları dışına çıkan, ortalığı yakan yıkan, masum insanları öldüren kişilerin bir bir tespit edilmeye çalışıldığını ve bunların partiden ihraçlarının sağlanacağını ifade etmiş.

Bu çok ama çok ciddi bir adımdır. Bu süreç öyle çok uzun bir zamana vabeste değildir. Hemen herkesin elinde video görüntüleri var.

Bu görüntüler kısa sürede incelenebilir ve parti politikaları haricine çıkan kişilerin üyelikleri iptal edilir ise, Selahattin beyin 6-8 Ekim hadiseleri için, ben insanlara sokaklara dökülün, demokratik tepkinizi ortaya koyun dedim. 

Yoksa ortalığı yakın yıkın, masum insanları öldürün, gidip de Hüda Parlılara saldırın, onları evlerin balkonlarından atın, üzerlerinden vahşice arabalarla geçin demedim anlamındaki açıklamaları daha bir önem kazanır.

Partinin bu kararı, hiç kuşkusuz Güvenlik güçlerinin de elinin güçlenmesine sebep olur. Hukuksuzluk yapanların yakalanması, adalete teslimi ve vahşice katledilen insanların haklarının temini daha bir imkan dahiline girer. Ayrıca barış sürecinde ne kadar samimi olunduğu bir kez daha ortaya çıkar.

Selahattin Beyin bu son açıklamasından önce Diyarbakır Bağlar semtinde pazarda alışveriş yapan bir Astsubayın Eşi yanında kafasına kurşun sıkılarak öldürülmesi olayını tel’in ettiğini, bu olayın faili kimse yakalanıp bir an önce Adalete teslim edilmesi gerektiği yönünde beyanı olmuştu. Yukarıda da değindiğim gibi, bu açıklamalar hiç kuşkusuz kolluğa büyük güç sağlıyor, aynı zamanda ona büyük sorumluluk yüklüyor. Kolluğa düşen sorumluluk, olayın failini bir an önce bulmak, olayı delillendirmek ve adalete teslim etmektir.

BİR SIVACININ YAPTIĞI

Fransa’da sıvacılık yapan Ali Dal, Eskişehir de bulunan ve sıfır nitelikte(yani hemen hemen hiç kullanılmamış) olan evini Diyarbakır da şehit edilen Astsubayın yeni doğacak olan çocuğuna bağışlamış. Bu bağışın yapıldığı esnada Ali Dal’ın ekranlara, konuşamayacak durumda olduğu ve ağladığı yansıyordu.

Eskişehirli sıvacıya “bir mala çimento alda yüzümüze çal” diyesim geldi.