HEP AMA DİYEREK BU İŞİN İÇİNDEN SIYRILAMAZSINIZ

Kürt siyasetçilerinin dikkat etmesi gereken konuların başında yapmaları gereken, her yasal düzenlemeden sonra ortaya çıkan hakkın kötüye kullanılmasına, fırsat vermemektir.

Mardin’in Büyükşehir Belediyesi kapsamına alınmasının gündemde olduğu günlerde, ben de Mardine bir dava için gidip geliyordum. İnsanlar kendi aralarında konuşuyorlardı, Mardin’de yönetim değişikliği olacak, işin demografik(nüfus) yapısını hesap ettiler mi, bu hamur daha çok su kaldırır falan diyorlardı.

Ben ne olur, yani Belediye BDP nin eline geçerse, ne gibi sıkıntılar ortaya çıkar dediğimde; Exuy(kardeş) bildiğin gibi değil, Mardin’in merkezinde Araplar ve Süryaniler yaşar. Son zamanlarda elbette Kürtler de gelip yerleşmeye başladılar. Şehir büyüdükçe, köylerinde tutunamayan insanlar gelip buralarda çalışma alanlarında iş tutmaya başladı. Ama bu şehrin Hakim karakterini pek değiştirmedi. Şimdi Belediye el değiştirir ise, eller ayaklar biri birine karışır ve biz buralarda tutunma güçlüğü çekeriz diyorlardı.

Evet, ilk önemli provada Mardinli vatandaşların dediği aynı ile ortaya çıktı. 6-7 Ekim olaylarında durduk yere Mardin’de Arap ve Süryani vatandaşların dükkanlarına saldırılar gerçekleşti, işyerleri, evler yağmalandı ve 6 insanımız hayatını kaybetti.

Binlerce yıldan beri birlikte yaşayan bu insanlara saldıranlar kimlerdi. Niçin saldırdılar, onlardan ne istediler?

Hiç kuşkusuz şunu milletin kafasına sokmaya çalıştılar. Madem Kobane’de yaşayan Kürtlere İŞİD saldırıyor, İşidçiler de Arap. O halde biz de burada aynısını yaparız. Hani men dekka dukka. Çalma kapını çalar kapını özdeyişinin gereğini yerine getiririz ve buradaki Arapların rahatlarına limon sıkarız.

Bağnazlığın, ırkçılığın bu kadarına akıl sır erdirmek mümkün değil. Yıllarca ayırımcılığa maruz kalan, mazlumiyet yaşayan insanların ellerine geçen ilk fırsatta binlerce yıl beraber yaşadıkları insanlara reva gördükleri zulüm, kimin neye güvenip, neye güvenmeyeceğini çok açık bir şekilde ortaya koydu.

Büyükşehir Belediye yasasının çıkarılmasında en önemli emeği olan insanla bilmünasebe konuştum. Bu bizim en büyük hatalarımızdan birisi

oldu. Biz yerele özerklik verdikçe, onlar kendilerini idare etmenin erdemine ulaşacaklar ve toplum vay be ortaya çıkan sorunların üstesinden ne kadar da kolay geliniyormuş noktasına gelecekler diye düşündük. Ama İlk büyük imtihanda kendi ırklarından veya kendi inandıkları doğrulardan olmayan insanları nasıl da doğradılar gördünüz dedi.

Kaldığım otele Turist kafilelerinin biri geliyor, biri gidiyor. Hemen hepsi de ülkenin batı tarafından insanlar. 3 bin yılın, dört bin yılın eseri olan ve adeta bir film platosunu andıran şehrin güzelliklerini ziyaret ediyor, alışveriş yapıyor, para bırakıyor ve unutamayacakları anılarla yurtlarına yuvalarına dönüyorlardı.

Turizm ikliminin Mardin için bulunmaz sonbaharında bütün oteller tıka basa dolu iken, birden rezervasyon iptalleri yaşandı, tarihin hiçbir döneminde evimizi, işimizi devredelim, buralardan başka diyarlara göçelim denilmediği halde, sırf Arap oldukları için dükkanları yağmalanan esnaf, elini şakağına koymuş düşünüyor. Bu mudur hak, bu mudur hürriyet, bu mudur özgürlük. O insanlar size ne yaptılar, size verilen herhangi bir hakka karşı mı çıktılar ki, Pazar yerinde alışverişe gelenlere, Kürtçe konuş, yoksa sana mal satmıyorum bağnazlığına evrildiniz.

Ahmet Türk bey Turizmcilerle biri toplantı yapmış, Mardin’in büyükşehir olmasından ötürü ortaya çıkan sorunlara dikkatleri çekmiş ve herkesi kucaklayacak çalışmalar yaptıklarını söylemiş. İlaveten "Hepimizin gönlünde Mardin sevgisi var. Yine Mardin'in çok kültürlülüğe sahip olması bizim için bir kazançtır. Binlerce yıldır bu topraklarda sorunsuz beraber yaşamış olan halklar sorunsuz bir şekilde bin, iki bin yıl sonrada beraber yaşayacaklardır. Hatta daha doğru daha demokratik bir şekilde yaşayacaklardır, Mardin'de yaşayan Arap ve Süryani halkına yönelik pozitif bir ayrımcılık yürütülmelidir, beraber yaşadığımız kardeş halklarımıza güven vermezsek o zaman demokrasi mücadelemizin bir anlamı olmaz. Bu bir eksiklik olur. Şuanda kimi yerde Arap- Kürt çelişkisi yaratılmak isteniyor” demiş,

ve arkasından,

“bizler bazı gerçekleri de görmek zorundayız. Ortadoğu da bir savaş var ve halklar gelecekleri için çok büyük bedeller veriyor. Bunu da görmek zorundayız” açıklamasında bulunmuş.

İşte yine bir AMA cümlesi ile karşı karşıyayız. Bu işlerin aması maması olmamalı. Kobane de olan biten de Mardinlinin bir kusuru varsa söyleyin

ve hesabını sorun. Bu işlerin zerresinde Mardinlinin bir kusuru, bir hatası yoksa, niye bu insanların evlerine, işyerlerini saldırılar gerçekleştiriliyor ve insanlar katlediliyor. Kim kime nasıl güvenecek.

Hani yazmadım, ama için kan ağlıyor. Yasin Börü olayını kim nasıl izahını yapacak. Daha 16 sında bir Kolej öğrencisi. Kürt halkının fakir fukarasına, aylarca evine et girmeyen, et kokusunun bile ulaşmadığı insanlara kurbanlık dağıtıyordu arkadaşları ile birlikte. Yani yaşatmaya çalışıyordu insanları. Bir evin girişinde kıstırıldılar, üst katlara kaçtılar, ama çaresiz. Vandallar bir kere gemi azıya almışlardı, evin kapısı zorlanarak açtırıldı. Yasin Börü ve arkadaşları kurşunlandı. Yetmedi, evin balkonundan aşağıya atıldı. Komşusu olduğu söylenen bir kadın araba ile üzerinden geçti.Fotoğraflarını gördüm. Rabbim ne de güzellik vermişti. Babası oğlumu öyle bir hale getirmişlerdi ki, tanıyamadım. Sadece ayağındaki benden Yasin olduğunu anladım diyor. Hiçbir hak böylesine zulümlerle alınamaz ve bu türden zulümler üzerine bina edilmesi düşünülen hakkın geleceği olmaz. Yasin size ne yaptı, Mardinli Araplar size ne yaptı ki, onlara akıllara durgunluk verecek zulme tabi tuttunuz. Kaldı ki, 15 sene önce kimsenin tahmin etmediği, aklının ucundan bile geçirmediği haklar bir biri ardına veriliyor. Dahası barış süreci tüm sadmelere rağmen yürürlükte. Bu barışa Asrın Projesi gözü ile bakılıyor. Ama Kobane’de de böyle oldu, Kağızman’da da şöyle oldu diyerek masum insanlara saldırmak hep şöyle bir algının oluşmasına sebep oluyor.

Yıllar önce Demirel’in “mesele hak ve hukuk meselesi değil, mesele ülkeyi bölmek, parçalamaktır. Olay Kürt halkının istek ve arzularının karşılanmasını aşmış, uluslar arası bir proje olarak, yeni bir Kürt Ulus devletini oluşturma” noktasına gelmiştir, dediğinde, O’na bir çok insan “çok bilmiş” yaftasını yapıştırmıştı.

Türkiye’yi bir Suriye yapmak, bir Irak konumuna getirmek çok arzulanıyor, ama kolay mı?