KURT DUMANLI HAVAYI SEVER

Önü alınmaz ise, hani o hep bildiğimiz bir oradan bir buradan durumu devam eder. Ama inşallah korktuğumuz başımıza gelmez. Dünkü yazımda bir nebze korkularımdan söz etmiş ve daha önce yaşamış olduğumuz film sahnelerinin o bildik senaryolarının yine gündeme oturtulmaya çalışıldığını açıklamıştım.

Barış süreci devam ediyor iken, neden birden bire 6-7 ekim olaylarını patlatan açıklamalar yapıldı. Herhalde kimse Selahattin Demirtaş’ın Abdullah Öcalan kadar radikal olduğunu düşünemez. O bu işin lideri. Bildiğimiz kadarı ile bu son aylarda Abdullah Öcalan’ın 40 ın üzerinde insanın ölümü ile neticelenen bir eyleme geçilmesi yönünde bir talimatı yoktu.

Biraz gerilere gidelim.

1999 Koalisyonunun en küçük ortağı olmasına rağmen Başbakan sıfatı ile hükümetin başında bulunan Ecevit’in Abdullah Öcalan’ı bir dünya seyrüseferinden sonra 16 Şubat 1999 tarihinde Kenya’nın Başkenti Nairobide Lazaros Mavros kimliği ile derdest ederek ülkeye getirmesi, ona ve partisine büyük prestij sağladı.

Hemen arkasından yapılan seçimlerde DSP 6.919.670 oyla birinci parti oldu ve 136 Milletvekili çıkardı. Aynı hızla seçime giren MHP si 5.606.583 oyla ikinci parti oldu ve 129 milletvekili, Fazilet partisi 111 milletvekili, ANAP 86 ve DYP si 85 milletvekili çıkardı.

Ecevit’in DSP si bir sol parti olarak her ne kadar seçimlerden birinci parti olarak çıkmış ve 136 Milletvekili çıkarmış ise de, toplam geçerli oyların % 78 ini sağ oylar teşkil etmişti. Fakat burada bir ince ayrıntı vardı gözlerden kaçmaması gereken. Abdullah Öcalan 16 Şubat 1999 tarihinde yakalandığında koalisyon hükümetinin başında Ecevit vardı ve bu ona öylesine prim yaptırmıştı ki, 1999 Nisanında yapılan 21 dönem parlamentosunun erken seçiminde Ecevit oylarını patlattı ve 136 milletvekili ile DSP birinci parti oldu.

Abdullah Öcalan’nın İmralı adasında kurulan Mahkemede yargılaması süratle yapıldı. 29 Haziran 1999 da Ankara 2 Nolu DGM si tarafından idama mahkum edildi. Yargıtay 9.Ceza Dairesi 25 Kasım 1999 tarihinde verilen İdam kararını onadı.

Görüyorsunuz Abdullah Öcalan’ın yakalanması, süratle yargılanması, hakkında idam kararı verilmesi ve bu idam kararının onanması bütünü ile 1999 yılında cereyan etti. Üstelik bu arada 18.Nisan.1999 tarihinde TBMM si genel seçimleri yapıldı ve sanki Türkiye Abdullah Öcalan’ın yakalanmasında rol sahibi olduğunu düşündüğü partileri mükafatlandırdı. Yani 1999 yılında yapılan seçimler bütünü ile Abdullah Öcalan’ın yakalanması üzerine bina edildi.

Ancak Türkiye önemli ekonomik sıkıntılar yaşıyordu. Enflasyon gecelik yüzde yedibinler seviyesine ulaşmıştı ki, bu işin üstesinden ancak yapılacak bir erken seçim ile çıkılabileceği kabul edildi. Ve yapılan seçimler sonrasında Ecevitin önderliğinde kurulan koalisyon hükümeti ekonominin boşalan zembereklerini doldurmak için Dünya Bankasında çalışmakta olan Kemal Dervişi getirdi. Kemal Derviş tek yetkili bakan sıfatı ile Kamunun açıklarını azaltacak bir dizi önlemler aldı, Kamu ihale kurumu, Şeker kurumu, Merkez Bankasının özerkleştirilmesi gibi bir sürü kurumun oluşumunu sağlayan 16 günde 17 yasa çıkarttı. Yüzde yetmişler seviyesindeki enflasyon 3 Kasım 2002 seçimlerine gidildiğinde, yüzde otuzbeşler seviyesine inmişti.

Yine bir erken seçim olan 3 Kasım 2002 seçimleri gerek siyasette ve gerekse ekonomide koalisyon hükümetinin üzerine düşenleri yapmadığı isnatlarının gölgesinde geçti. Anlıyorsunuz değil mi?

Daha sonra ve bugüne kadar seçimleri hep kazanan Ak Parti iktidarlarında, geçmişin hatalarının tekrarlanmaması öngörüldü, Avrupa Birliğine katılım için önemli adımlar atıldı. Halkta bir Avrupalı ülke oluyoruz inancı oluşturuldu ve bu sebeple İdam Hükümlerinin infaz edilmemesi için, Ceza Kanunlarından İdam hükmü kaldırıldı, Abdullah Öcalan bu değişiklikten istifade eden en önemli kişisi oldu.

Aslında bir çelişki gibi görülse de Abdullah Öcalan’ın yakalanışındaki serüven nasıl Milliyetçi oyları patlattı ise, ülkenin barışa duyulan ihtiyacını karşılamak için onun hakkındaki idam hükmünün infaz edilmemesini getiren yasal düzenlemeler tüm ülke çapında Ak Partiye duyulan güveni arttırdı ve o gün bugün Ak Parti doğu ve güneydoğu illerinde HDP den daha fazla oy alan parti oldu.

Abdullah Öcalan’nın yakalanması ülke insanında terör bitiyor düşüncesini oluşturdu, bu heyecanla 18 Haziran 1999 seçimlerine katılan DSP sine birinci parti ve MHP sine, ikinci parti olmasını sağlayan oylar verildi.

Madem barışa katkısı olacak, o halde asılmasının bu ülkeye yararı yok düşüncesi 2002 yılından bu yana halkta bir barış ümidi doğurduğu ve buna vesile olduğu için Ak Parti hep birinci parti olarak çıkıyor.

Şunu söylemeye çalışıyorum. Bu ülkenin ekonomiden de, diğer ortaya çıkan sosyal problemlerinin bütününden de öne çıkan ihtiyacı, bir iç barışın sağlanmasıdır.

Türkiye iç barışının sağlanmasının önünde ki en büyük engellerden birisi Askeri Vesayetin ortadan kalkması, barış alanında dev adımların atılmasına büyük vesile teşkil ediyordu.

Ergenekon, Balyoz gibi davalar şimdi sil baştan görülmeye başlandı. Komutanlar ardı arkasına verdikleri beyanlarında Oraj, şuga, Balyoz, Ay Işığı, Eldiven v.s gibi daha bir çok darbe girişimi hazırlıklarını duymadıklarını, görmediklerini söylediler. Yani anlayacağınız kasaptaki ete soğan doğrama moduna girdiler. Bu davalar tanıkların anlatımı gibi neticelendirilebilir. O zaman da dönüp hesap sorma dönemi başlar. Evet bu hesap kesinlikle görülür.

Bu hesap görülür iken, demokrasi konusunda atılan adımlarda işin içine katılır. Herkes tükürdüğünü yalasın derler.

Son bir iki ay içindeki hareketlenmelerin oradan üç tane, buradan üç tane, oradan bir tane buradan bir tane şeklinde başlayan ve nereye varacağı belli olmayan ve metastaz yapma eğiliminde olan eylemlerin tek çaresi, hükümetin yapmayı vaat ettiği barış adımlarının bir an önce yasal güvenceye kavuşturulması ve ortamın daha fazla bulanmasına fırsat vermemesidir.

Kurt dumanlı havayı sever. Zamanı daraltmaya başladılar.

Joe Biden de ben hiçbir zaman özür dilemedim demişken.