O AKLA VE İRFANA DAHA ÇOK İHTİYACIMIZ OLACAK

11. Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül Suudi El Hayat gazetesine verdiği röportajda hepimize rehberlik edecek açıklamalarda bulundu. Bu konuşmanın bir doğrudan anlatımı vardı, herkes zaten O’nun ne demek istediğini anladı, bir de satır aralarına sıkıştırılmış, sözler vardı ki, bunlar da açıktan yapılan o beyanlar kadar önemli idi.

Sayın Cumhurbaşkanı “hapiste yattım, muhalefette de bulundum, Cumhurbaşkanlığı gibi çok onurlu bir görevi de ifa ettim. Kuşkusuz bunlar içerisinde en zor olanı Cumhurbaşkanlığı dönemimdir. Çünkü orada herkesi temsil ediyorsunuz, bunun farkında olursanız Cumhurbaşkanlığı en zorudur. Farkında olmazsanız kolaydır.

Türkiye bu çok çalkantılı bölgede istikrarlı bir şekilde kalabilmesinin iki sebebi var. Bunlardan birincisi halkın tercihlerine saygı duyulması. İkincisi ise ekonomik istikrardır.

Benim siyasi kimliğimin ayırıcı özelliği ılımlılıktır. Ateşli coşturucu konuşmalar yapmanın ne Türkiye’ye ne de İslam alemine bir yararı var. Benim hem Avrupa’da ve hem de Arap dünyasında yaşamış birisi olmamın, herhalde kişiliğime yansıyan yanları oldu. Ben İnsanların baskı ve sürekli kontrol altında tutulmasının hiçbir yararını görmedim. Baskı ve kontrol insanlar için problem yaratır, toplumlarda kutuplaşmaya sebep olur.

Ben görevim esnasında hiç kimsenin ölüm emrini vermedim, bu hiçbir zaman olmadı. Bu nedenle vicdanım rahat ayrıldım. Şimdi insanların içinde rahat ve güvenli dolaşabiliyorum. Başkalarının öldürülmesini emreden insanların haline bir bakın.

Bize laiklik konusunda çok eleştiriler getiriliyordu. Ama bakın biz laiklik konusunda Anayasayı değiştirmedik. Sadece laikliğin yanlış anlaşılmasından kaynaklanan bazı hataları düzelttik. Başörtüsü gibi sorunları çözdük. Bu gün Türkiye laiklik konusunda her zamankinden daha rahat bir konumdadır. Kimse kimsenin inancını karışmamakta, yaşam tarzına müdahale etmemektedir. Doğrusu da bu değil midir?

Atatürk Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusudur. Resminin ülkenin değişik yerlerinde bulunması normaldir. Bunu kimse yadırgamamaktadır. O konudaki algı da artık yitirilmiştir.

Ortadoğuda, daha doğru deyimi ile bölgemizde yaşanan sorunlardan çok rahatsızım. Mısır’la Doğu Akdeniz’de iki elmanın yarısıyız. Her zaman Mısır’ın güçlü olmasını isterim. İki ülke arasında olan bitenlerden acı ve ıstırap çekiyorum

Sorunu çözmek ve yaraları sarmak için ben de adımlar attım, girişimlerde bulundum.

- IŞİD tehlikesine karşı bir ittifak kuruldu. Türkiye buna katılmak için ne istiyor? Şeklindeki soruya Sayın Cumhurbaşkanı, çok dikkat çekici bir cevap veriyor ve ortaya çıkan sorunun çözümüne şu anki hükümet karar verecek, bütün sorunlar siyasi ve diplomatik bir tarzda çözülmeli.

Muhabirin,

Yani Suriye’de siyasi biz çözüm mü aranmalı? Şeklinde devam eden sorusuna,

Bunun üzerinde çalışılmalı. Silahlı gruplara karşı tabi ki mücadele verilmeli ama terör bataklığı Suriye’de siyasi bir çözüm bulunarak kurutulabilir. Esed’e reformları bir an önce yapması için ona defalarca mesaj gönderdim, yarın reform yapmak için çok geç olur dedim, ama dinlemedi. Bölgemizde devam eden savaşın bir Sünni/Şii savaşı haline dönüşmesinden de çok rahatsızım

Mesela ben Sünniyim, ama kötü bir sünniyi doğru ve dürüst bir Şii’ye tercih etmeli miyim? Hükümetleri yönetenler parti liderleri dini kimlikleriyle kararlar vermemelidir.

- Siz Anadolu’nun çok muhafazakar bir bölgesinde doğdunuz. Batı’da eğitim gördünüz. Müslümanların Batı ile bir problemi olduğunu düşünüyor musunuz?

Ben problem görmüyorum. Benim inancım başkalarının fikirlerini, hareketlerini ve inançlarını değiştirmemi gerektirmiyor. Dini liderler ya da siyasetçiler, eğer iyi yönetirler, doğru davranırlarsa zaten dinin emrini yerine getirmiş olurlar. Liderler için başkalarını kabul etmek çok önemlidir. Bir lider şeffaf, güvenilir olmalı, sorumluluk kabul etmeli. Bunlar bizim inancımızı en iyi anlatan özellikler. Aşırılık ve baskı dinimizde yoktur. İslam’ın demokrasiyle hiçbir problemi yok” demiş.

Bu röportaj dikkatlerinizden kaçmasın diye kendimce önemli bölümlerini alıntıladım. Sayın Cumhurbaşkanı ılımlılığa, halkın tercihlerine, ekonomik dengelere, demokrasiye, doğunun irfanına, batının aklı öne çıkaran özelliklerine, liderlerin her hareketinde şeffaf davranmasına, güvenilirliğine, sorumluluk üstlenmesine, aşırılıktan kaçmaya, baskıyı bir yönetim biçimi olarak görmemesine vurgu yapıyor.

Ve,

Sayın Cumhurbaşkanı Kurucusu olduğu partiye dönmesinin çok doğal olduğuna yönelik bir açıklamada bulunuyor ki, parti siyaset demektir, çizmeleri giyip yollara düşmek demektir. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanın akıl ve irfanını kullanmasına daha çok ihtiyacımız olacak diye düşünüyorum.