O BİR KÜRT BEYİ

Korkmadan, yüksünmeden, yarın başıma bir iş gelir demeden yaşadıklarını dobra dobra anlattı.

“Bir gün partideki odama çok güzel el yazısı ile yazılmış iki sayfadan ibaret mektup geldi. Açtım baktım. Yakın zamanda ülkede bir takım hareketlenmelerin olacağı, Üniversite hocalarının cübbeleri ile yürüyüşe geçeceği, Anıtkabir yürüyüşünde siyasetçilere mesajlar verileceği, şurada burada bombalamaların gerçekleşeceği ve nerede ise bunu göz göre göre yapacakları konuları yazılıyor ve darbe öncesi hazırlıkların bu şekilde hayata geçmesinden sonra, ordunun yönetime el koyacağını yazıyordu. Mektubu yazan kişi “Genelkurmayda yapılan hazırlıklar içerisinde kendisinin de bulunduğunu, ancak vatanını milletini seven birisi olarak olan biten bu gelişmeleri duyarlı olduğunuza inandığım için size yazıyor ve kötü sonuçların ortaya çıkmasına fırsat verilmemesi için dikkatinizi çekiyorum” diyordu.

Mektup imzasız olduğu için çok fazla kaale almadım ve sümenin altına attım.

Bir süre sonra mektupta sözü edilen hareketlenmelerin hemen tamamı birer birer icra safhasına konulmaya başladı.

İşte o zaman hemen Başbakana çıktım ve bana gelen mektupta sözü edilen olayların uygulamaya konulduğunu ve tedbir alınmaz ise, bu insanların tarihi tekerrür ettirtmekten çekinmeyeceklerine inanmaya başladığımı söyledim.

Sayın Başbakan döndü bana “ya benim öyle şeylerden haberim var ki, bilginiz olsa, gece uykularınız kaçar. Ancak ben bunları size duyurmuyorum, kaçacak ise benim uykum kaçsın, arkadaşlarım tedirgin olmasın” dedi. Anladım ki, Sayın Başbakanın kulağına gidenler, eline geçenler, bize gelenlerden çok daha fazla ve ikna edici.

Bu mektubun gelişinin üzerinden kısa bir zaman sonra ( 9 Kasım 2005) Hakkari ili Şemdinli ilçesinde Seferi Yılmaz isimli birisinin kitapçı dükkanına Mutkili Astsubay Ali Kaya tarafından bomba atılmış, iki kişi ölmüş ve yaralananlar olmuştu. Bu kişi kaçarken vatandaşlar onu yakalamışlar ve arabasına binmesine fırsat vermemişlerdi. Vatandaşların bu kişiye müdahale etmeleri sırasında, kişi kendisinin Asker olduğunu söylüyor ve müdahaleden kurtulmaya çalışıyordu. O esnada Emniyet güçleri gelmiş olaya el koymuşlardı. Arbede esnasında Mutkili Astsubay Ali Kaya’nın arabasının bagajı açılmış, bagajdan Seferi Yılmaz’ın dükkanına atılan bombanın bir örneği ile uzun menzilli silahlar bulunmuştu. Bu kişinin yakalanmasında halkın gösterdiği cesaret büyük takdir toplamış ve olayın üstünün örtülmesi artık mümkün olmamıştı. Şahıs Van Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. Onun hakkında Ferhat Sarıkaya isimli bir Savcı dava açtı ve üst sıralı amirlerine göndermede bulundu. O esnada Genelkurmay Başkanı olan Yaşar Büyükanıt, ben o şahsı tanırım, iyi çocuktur demiş ve böylece, hadisenin can alıcı noktası kamuoyu tarafından çeşitli eleştirilere maruz kalmıştı.

Ergenekonun esas ayağı bu idi, işin üzerine fazlaca gidilmedi. Eğer işin üzerine gidilse idi, bundan sonraki darbe yapılanmaları bir bir ortaya çıkacak ve belki de bana yazılan mektupta sözü edilen diğer vahim olaylar cereyan etmemiş olacaktı” dedi.

Şimdi Dengir Mir Mehmet Fırat beyin bu açıklamalarına bir virgül koyalım, o hadisenin üzerine giden insanlardan birisi olarak benim söylediklerimi hatırlamanızı sağlayayım.

Şemdinli de bu olay cereyan edince, bendeniz Diyarbakır Söz TV de bir mülakata katılmıştım. Olay bana soruldu ve ben de “Serçe Parmak bir şeyi biliyor ise, başparmağın her şeyden haberi vardır, bu olay münferit bir olay değildir. Mutkili Ali Kaya’yı Diyarbakır’dan tanıyorum. Müvekkillerim olan Altındağ ailesi üyelerini bir kere Hizbullahçı olmaktan bir kere de PKK ya yardım ve yataklık yapmaktan göz altına aldı. O esnada ben yanlarında idim. Ona nedir bu yapılanlar diye sordum. Bana baksana bir sürü doküman ele geçirdik dedi. Doküman dediği Arapça kitaplara baktım. Ya bunlar Arapça Sarf ve Nahiv kitapları. Yani Dilbilgisi kitapları, fiil çekimleri v.s. siz bunlara mı örgüt yayını diyorsunuz dedim. Kısa süre sonra bilirkişi incelemesi yapıldı. Ele geçirildiği söylenen kitapların dediğim nitelikte olduğu ortaya çıktı ve müvekkillerim serbest kaldılar. Bir süre sonra da PKK ya yardım ve yataklık yapmaktan gözaltına alındılar. Hatta tutuklamalar bile oldu. İtirazlar üzerine serbest kaldılar. Yargılamaları DGM de yapıldı. Beraat ettiler. Bütün bu işler olurken, yaşar büyükanıt Diyarbarkırda Kolordu Komutanı idi. Gelişmelerin her bir safhasından haberdardı. Şimdi Mutkilinin yaptığı katliam için, tanırım iyi çocuktur diyor. Yani böyle bir şey yapmaz demeye getiriyor. Bu doğru değil dedim.

Ankaraya döndüm Köksal Toptan Ağabey ya Cavit “serçe parmak bir şeyi biliyor ise, başparmağın her şeyden haberi vardır sözü nerelere kadar uzanıyor biliyor musun dedi. Evet ağabey ben her bir sözümün arkasındayım, bu tür hareketlenmeler filmi başa sarmak anlamına geliyor. Gelişmelerden endişeliyim. İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekiliyim, ben bu konularda fikir beyan etmeyecek isem, kendimi görevini yapmamış sayarım” dedim.

Şimdi sıra ile gidelim.

Bu olay sonrasında TBMM sinde Şemdinli olayını araştırma komisyonu kuruldu.

Diyarbakır Söz TV de yapmış olduğum konuşma üzerine, komisyon bilgime müracaat etti.

Komisyonda verdiğim beyanda “siz bu olayı hiçbir şekilde çözemezsiniz, niye diye sordular, çünkü sizi Şemdinli Tugay Komutanlığından içeriye almazlar. O sebeple resmi yazışmalara vakıf olmanız imkansızdır. Hal böyle olunca sonuca gitmeniz mümkün değildir” dedim. Komisyon Şemdinliye gitti, Askeri karargahtan onları içeriye almadılar. TBMM si Şemdinli Araştırma komisyonu çalışmaları tamamladı. Ancak komisyon Raporu TBMM sinde görüşülmedi.

İfademde ismi geçtiği için Sayın Mehmet Ali Altndağı komisyona beyanda bulunmak üzere çağırdılar.

Savcı Ferhat Sarıkaya zaten daha önce Mehmet Ali Altındağı dinlemiş ve iddianame hazırlamıştı.

İddianamede Mutkili Ali Kaya için tanırım iyi çocuktur diyen Yaşar Büyükanıt ile ilgili işlem yapılmak üzere dosyanın bir örneği Genelkurmay Başkanlığına gönderilmişti.

Ferhat Sarıkaya hakkında Yaşar Büyükanıt ağza alınmayacak laflar etti.

Bunun üzerine o zamanki HSYK Ferhat Sarıkaya’yı görevden ihraç etti.

Ferhat Sarıkaya için ABD ye Fethullah Gülen’in yanına kaçtığı söylendi.

Şahıs ortaya çıktı, Ankara’da Çukurambar semtinde bir Avukatın yazıhanesinde adeta katiplik yaptığını belirtti. Evinin kirasını bile ödemeden aciz durumda olduğu ortaya çıktı.

08 şubat 2006 da Rahip Santaro Cinayeti işlendi.

17 Mayıs 2006 tarihinde Danıştay saldırısı gerçekleştirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü önünde yapılan cenaze törenine katılan Ak Partili Milletvekilleri, kimi katılımcılarca tekmelendi.

19 Ocak 2007 günü Hırant Dink bir katliama kurban gitti.

18 Nisan 2007 de Malatya Zirve Kitapevi katliamı meydana geldi.

27 Nisan 2007 günü Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıtın kaleme aldığı E muhtıra verildi. Sözde değil, özde laik bir Cumhurbaşkanının istendiği belirtildi.

22 Haziran 2007 günü erkene alınmış genel seçimlere gidildi.

TBMM si İnsan Hakları Komisyonunda 16 Ak Partiliden 13 ü listelere giremedi.

14 Mart 2008 tarihinde Ak Parti hakkında kapatma davası açıldı. 71 Ak Partilinin cezalandırılması ve siyasetten men edilmeleri istendi.(o dosyanın sanıklarından birisi de bendim)

Dönelim Dengir Beyin dün geceki beyanlarına.

Dengir bey çok fazla teferruata gerek yok, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali yapıldı tespitinden sonra yeniden açılan Balyoz davasında ifade veren Askerler, eski beyanlarının aksine zihinleri karıştırıcı beyanda bulundular. Oysa herhangi bir kitapçıya gidin, askerlerin yayınlamış oldukları günlüklerden bir tanesini alın, orada açıkça darbe girişiminde bulunulduğuna dair beyanları göreceksiniz. Gerek balyoz davası ve gerekse Ergenekon davası bal gibi de darbedir ve bu konuda binlerce delil dosya arasında vardır. Ülkedeki son gelişmeler üzerine, Milli Güvenlik Kurulu toplantısının 13 saate yakın sürmesi, Ak Partinin getirmek istediği özgürlük anlayışına terstir. Zira Ak Parti programına bakıldığında; Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmasa bile en fazla istişari bir kurul olarak görev yapmasının temin edileceğine dair kararlar vardır. Balyoz davasının yeniden görülmesi, 13 saat süren MGK toplantıları, Askeri vesayetin yeniden hortlaması anlamına gelmektedir. Kertenkelenin kuyruğu kesilmiş, ama beden olduğu gibi canlı durmaktadır. Bilindiği üzere kertenkelelerin kesilen kuyrukları yeniden çıkmaktadır. Üçlü kararnameler ile göreve getirilen kişilerden şimdi çeşitli Saiklerle hesap sorulması doğru değildir. Yukarıda ki hadiselere bakıldığında, kimse Askere kumpas falan kurmuş değildir. Alt kademedeki kişiler ile ilgili haksız isnatlar yapılmış olabilir. Fakat beyin takımları bal gibi darbe hazırlığı yapmışlardır. Bilfarz bu davalar sanıklar lehine neticelenecek olur ise, adamlar kararnamelerdeki imzalara da hele bir bakalım derler.

O bir Kürt beyi.