O TEHLİKELİ ÇIKIŞLAR GELDİ İŞTE

Dün de yazdım, Suriye meselesinde çıkarmış olduğumuz tezkere, Irak’a yönelik olarak çıkarmış olduğumuz tezkerelere benzemez. Çünkü Türkiye Irak’a yönelik olarak çıkardığı tezkerelerde Kandil dağında örgütlenip, Türkiye’ye belki binlerce kez saldırı yapan örgüte karşı hareket etme mecburiyetini ortaya koyuyor, Türkiye’nin bu yönde hareketlerine, ne batı dünyası ve ne de doğu dünyası ses çıkartmıyordu.

Zira o ülkeler de PKK örgütünü yasalar çerçevesinde hareket eden bir örgüt olarak görmediklerini deklare ediyorlardı.

Yalnız şurası unutulmasın, Türkiye’nin Irak içlerinde de güvenlikli bölge ilan etme yönünde çabaları olmuştu. Dağlarda örgüt çalışması yapan PKK ya karşı Türkiye’nin hava harekatına kerhen de olsa ses çıkartılmıyor, ancak bu ülke içlerinde güvenlikli bölge ilan etme yönündeki isteklere dünyanın hiçbir ülkesi evet yapabilirsin demiyordu.

Zira dünya devletleri bu tür hareketlerin bağımsız bir ülkenin topraklarını işgal anlamına geldiğini ve buna göz yummalarının söz konusu olamayacağını deklare ediyorlardı, şimdi de aynı modda olduklarını unutmayalım.

Suriye içlerinde güvenlikli bölge oluşturma yönünde Türkiye’nin yine çabaları var. Aslında çok makul bir düşünce Türkiyenin ki. Çünkü nerede ise 1,5 Milyon Suriyeli bu ülkenin topraklarında. Her gün yiyorlar, içiyorlar, giyiniyorlar, sağlık hizmeti alıyorlar, barınıyorlar.

Kolay değil, nerede ise bu üç yıllık sürede Türkiye Suriye’den göç edenlere 4 Milyar para harcamış. Yani eski dört katrliyon. Hala asgari ücretin 800 tl civarında olduğu bu ülkede 4 katrliyon para büyük para. İki tane boğaz köprüsü yapacak kadar büyük para.

Evet dar zamanlarda dünya insanlığının imdadına koşmak bizim en büyük görevimiz, bunda şüphe yok. Ama biz de kaynakları sonsuz olan, elindekini har vurup harman savuracak bir ülke değiliz. Eğer Suriye içlerinde bir güvenlikli bölge oluşturulur ise, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere birçok ülke taşın altına ellerini koymak zorunda kalır, Türkiye’nin yükü nispeten hafifler. Bu işin ekonomik boyutu.

Bir de işin güvenlik boyutu var ki, bu hepsinden daha önemli. Suriye iç savaşın, bu göçlerle tüm Türkiye içerisinde aynı ile yaşanmaya başladı. İşte durduk yere bir gün içerisinde 23 vatandaşımız teröre kurban gitti. Türkiye bunu hakketmiyor. Türkiye’nin Suriye içlerinde güvenlikli bölge oluşturma isteğine şimdiye kadar batılılar destek vermiş değil. Ancak bu yönde son bir iki gün içerisinde çeşitli açıklamalar geldi. Kulak ardına atılmaması gereken bir proje diye.

Rusya ise bu işe bütünü ile karşı olduğunu, İran Türkiye’nin çıkardığı tezkereyi ihtiyatla karşıladığını ardı arkasına açıkladılar. Bu iki ülkenin bir görüşme neticesinde bu kanıya vardıklarını ve birlikte açıklama yaptıklarını

düşünüyorum. Zaten dün de yazmıştım, Rusya’nın, Çin’in ve İran’ın bu konudaki suskunluğu hayra alamet değil diye.

İşte dişlerini gösterdiler, açık ve net bir şekilde, İŞİD bahane edilerek Esed rejimine yönelik bir hareketi kabul etmelerinin asla söz konusu olmayacağını ifade ettiler.

Rusya’nın değişmez Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrov “ Terörle mücadeleyi paravan olarak kullanıp, Suriye’de rejimi değiştirme niyetleri, Rusya açısından kabul edilemez. Bu yöndeki açıklamaları esefle kınıyoruz” dedi.

Evet çok sert bir cümle ve çok tarafını ortaya koyan bir açıklama.

Sergei LAVROV un bu açıklamasından hemen sonra İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Bayan Merziye Afham “TBMM sinde kabul edilen tezkereyle ilgili olarak “Türkiye’nin bölgedeki olaylar karşısında sorumlu davranmaya çağırıyoruz” beyanı, Rusya, İran ve Suriye rejiminin birlikte hareket ettiğini ortaya koyuyor.

Rusya’nın Suriye konusundaki tavrını bile bile, sorunun esas kaynağı olan Suriye rejimine yönelik bir hareket için, batılı veya doğulu askeri güçlerle işbirliği yapılacağı yönünde çıkarılan tezkere, keşke elimizde kalma istidadında olmasaydı.

Hani biz ülkemize yönelik bir saldırı halinde, Rusya değil, isterse babası olsun, hiç kuşkusuz canımızı dişimize takar, kanımızın son damlasına kadar mücadelemizi veririz. Rusyadan korkacak değiliz. Türkiye’nin içini karıştırmak Rusyanın vazifesi değildir. Rusya, Suriye için Türkiye topraklarını tehlikeye atamaz. Ancak görünen bir şey daha var ki, onu da kulak ardı edemeyiz.Suriye rejiminin Türkiye’ye karşı bir hareket başlatması, Rusuya ve İran’ın tavırları ortada iken, sizce de görünür bir şey mi? Olabilir mi?

Her neyse dün de yazdım, bizim görevimiz ülkemizin sınırlarını korumak, komşulardan hicret etmek zorunda kalan muhacirlere , Ensar görevi yapmak. Hepsi bu. Daha fazlasını kimse bizden istemesin.