YALAN MI

İslam ülkesi dışından olanlar, petrol, altın, elmas istiyor, ucuz işgücü istiyor, bizim çatışmalarımızı, anlaşmazlıklarımızı seviyorlar. İnanın bizi sevmiyorlar.’

‘Yüzümüze dost gibi görünenler, bizim ölümüzü, çocuklarımızın ölüsünü seviyorlar’

Latin Amerika’da yaşayan İslam dinine mensup, Dini Liderler toplantısında yaptığı konuşmanın bir bölümünde Sayın Cumhurbaşkanı bunları söylemiş.

Papa Ferçesko’nun ziyareti öncesinde yapılan toplantıda Cumhurbaşkanını söyledikleri Almanya’da yayınlanan ve 3,5 Milyon Nüfusu olan Bild Gazetesinde eleştiri konusu olmuş.

Bild Gazetesi “Papa Hazretlerinin Türkiye’ye yaptığı ziyaret öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan yine nefret dili kullandı, bu defa batıyı düşman olarak gösterdi. Onun İslam ülkeleri dışından olanlar, petrol, altın, elmas istiyor. Ucuz İşgücü istiyor, bizim çatışmalarımızı, anlaşmazlıklarımızı seviyorlar. İnanın bizi sevmiyorlar. Yüzümüze dost görünenler, bizim ölümüzü, çocuklarımızın ölüsünü seviyorlar” sözleri kabul edilemez” şeklinde bir yayın yaptı.

Bild Gazetesi yapmış olduğu bu yayında, yukarıdaki fikirlerin kime ait olduğunu belirtmemiş. Hal böyle olunca, bu fikirlerin gazetenin kurumsal görüşü olduğu ortaya çıkıyor.

Batı dünyası vurun abalıya fikrine kendisini çok kaptırmış bulunuyor.

Bild Gazetesi Sayın Cumhurbaşkanının tespitlerine karşı çıkacağına, onun tespitleri doğrultusunda İslam Dünyasının başına gelen belaları eleştirse, batılıların Müslümanlara reva gördükleri mihnetleri, belaları gündemine taşısa, ya biz neden bu Müslümanları birer köle olarak görüyoruz, onların mallarını, mülklerini, zenginlik kaynaklarını bin bir

türlü hile, desise ile kendimize mal ediyoruz diye bir öz eleştiri yapsa nasıl olur acaba.

Sayın Cumhurbaşkanının bu tespitleri yalan mı? yakın zamana kadar Afrika ülkelerinin tamamı batılı müstevlilerin sömürgesi değil mi idi. Halen dahi bir kısım Afrika ülkeleri batılı ülkelerin sömürgesi konumunda değil mi. Angola’nın, Gine Bisseau’nun, Mozambik’in, Kenya’nın kıçı kırık bir Portekiz’in sömürgesi olduğunu insanlar unuttumu?

Fransızların Haiti, Fransız Guyenası, Guadeleouupe, Martinique, Cibuti, Fas, Tunus, Cezayir, Komor Adalaları,Suriye, Lübnan, hadi hadi söyleyelim Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Hatay,Adana, Tokat, Malatya, Sivas’a kadar uzanan hükümranlık alanlarını ne ile izah edeceğiz. Sahi Fransızlar buralara kadar ne için gelmişlerdi. 20 Yüzyılın başlarında Fransızların hükümranlıkları altında bulunan toprakların miktarı 13.000.000( On üç Milyon Kilometre Kare) ye çıkmıştı biliyor musunuz.

İngiliz Kraliyet ailesinin sahibi olduğu hükümranlık alanlarını artık burada yazmayım. Halen Avustralya ülkesi İngiliz Kraliyet ailesine bağlı.

Ve yeni dünyanın ABD si, resmi mahiyette olmasa da gayrı resmi mahiyette nerede ise dünyanın yarısı onların mülkü olarak kabul ediliyor.

Dünya 20. Yüzyılda iki büyük savaş yaşadı. Öyle veya böyle 1944 yılında yapılan anlaşmalarla bir sulh sükun dönemi yaşanacağının varsayıldığı sırada, getirdiler İsrail’in İslam Aleminin bağrına adeta bıçak gibi sapladılar. O gün bu gündür bölgede huzur namına, sulh namına bir şey kalmadı. Utanmadan Müslümanların en kutsal mabedinin içine postalları ile girdiler. Batının hiçbir ülkesinden bu konuda tek bir ses çıkmadı. Mısırda seçilmiş Cumhurbaşkanı durduk yere devrildi. İçeri atıldı. İdamla yargılanıyor, ihtilalciler binlerce insanı öldürdüler, demokrasi ayaklar altına alındı, insan hakları bir daha onarılamayacak şekilde paymal edildi. Esma şehit,babası hapiste. Batılılar bütün bu olanlara alkış tuttular. Sayın Cumhurbaşkanı batı bizim ölümüzü seviyor derken, hilafı hakikat bir şey mi söylemiş oldu.

İran/Irak savaşını niye çıkardılar. 10 yıl süren bu savaşın sebebi ne idi. Şattul Arap anlaşmasını Irak durduk yere niye feshetti. Körfezde bulunan kimi adalarda hükümranlık hakkı talep etmek ve sınırı geçip İran’ı bombalamak Irak’ın kendi kararı olmadığını herkes biliyor.

İran’ın ABD li rehineler krizi sebebiyle zor durumda kaldığı varsayılarak başlattığı savaş, aslında ABD nin bir oyunu idi. İki ülke var güçlerini kullanacaklar, zayıflayacaklar ve batıya dayanamayacak hale gelecekler, arkasından gelsin işgal. İran savaşından başarısızlıkla çıkan Irak ne sebeple Kuveyti işgale kalkıştı? Buralar senin hakkındır zırvasını Saddama kim yutturdu? Unuttuk mu ABD li dış işleri sözcüsünün, Irak’ın Kuveyt ile ilgili talepleri, tarihsel sürecin bir devamıdır açıklamasını.

Hem Kuveyt’in işgalini böyle bir dille dişlerinizi sırıtarak kabul edeceksiniz, hem de Generaliniz Schwarskopf’u Saddamın ordularını Kuveytten çıkarmak için göndereceksiniz. Ardından 11 Eylül olaylarını bahane edip, koca bir ülkeyi 14 senedir içinden çıkılmaz badirelere sürükleyeceksiniz. Milyonlarca insan öldü, milyonlarca çocuk yetim, öksüz kaldı. Fuhşa sürüklenenler, ABD li askerlerin tecavüzü sonucu hamile kalıp ben bu p… i doğurmam diyerek intihar eden kadınlar… Bütün bunlar unutulsun mu?

Şimdi de Suriye meselesi. Hiç farkı yok Irak olayından. Bu defa ateş maşa ile tutuldu hepsi o kadar. Müslümanların kalbi olan bölgeler alev alev yanıyor. Ve her geçen gün ateşe benzin sıkılıyor.

Kenyanın kurucu devlet Başkanı Jomo Kenyetta, ülkelerinde başlarına geleni şu cümlelerle çok güzel anlatmıştı. O cümleler unutulmaz.

Avrupalılar geldiklerinde onların elinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda baktık ki İncil bizim elimizdeydi. Topraklarımız ise beyazların olmuştu.

Bu sözlere daha ne diyelim. Bild Gazetesi Jomo Kenyetta’nın bu sözüne de kışkırtıcı bir beyan dedi mi, diyor mu, der mi? Nerede. Hadi söylesin bakalım.

Batı iki dünya savaşında 40 milyondan fazla insanın ölümüne sebep oldu ve akıllandı. Sükunun sulhta olduğunu gördüler, akılları başlarına geldi ve yepyeni birliktelikler oluşturdular. Şimdi rahatlarına bakıyorlar ve tırnaklarını biri birine sürtüp, biri birimize düşmemizin keyfini çıkarıyorlar.

Bir çift söz de kendimize.

Batının bize yaptıkları yetmiyormuş gibi, bir de olan biteni görmemek bahtsızlığını yaşıyoruz. Şu halimize bir bakın. Yağlı ilmikler boynumuza dolanmış, biz ise onu çekiştirmek peşindeyiz. Aman nefes almasın. Yaşatırsak, kimse bizi öldüremez. Sorun bu.