"İSLAM İÇKİYİ SU GİBİ TÜKETEN TOPLUMDAN, İNSANLIĞIN KUTUP YILDIZI SAHABELER ÇIKARMIŞ BİR DİNDİR…"

Evet, sevgili okurlar.

Yazımıza başlık olarak kulandığımız

"İSLAM İÇKİYİ SU GİBİ TÜKETEN TOPLUMDAN, İNSANLIĞIN KUTUP YILDIZI SAHABELER ÇIKARMIŞ BİR DİNDİR…"

cümlesi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a aittir.

Malumunuz üzere, son bir haftadan beridir;  ‘’İSLAM’IN GÜNCELLENMESİ GEREK’’ tartışmaları kamuoyunu yoğun bir şekilde meşgul ediyor..

Bu eksende, tartışmalar yapılıyor...

Hatırlarsak…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 8 Mart Dünya kadınlar günü etkinliğinde şöyle bir açıklama yaptı…

‘’Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız..’’

İşte bu ifadesi Türkiye’de ve hatta bazı İslam ülkelerinde birçok tartışmalara neden oldu..

Ki yankısı halen devam ediyor…

Özellikle sosyal medya üzerinde, pozitif ve negatif bazda; görüşler aktarıldı…

Ki, Rotterdam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz..

Hemşehrimiz…

Kendisi, kendi sosyal hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a açık mektup başlığıyla, yazı yayımladı…

‘’Şer’i meselelere fikir beyan etmeyiniz !’’ diyerek…

Bakınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik "Zira ne müçtehit ne de fıkıhçısınız!" diyen Akgündüz şöyle diyor…

“Muhterem Cumhurbaşkanım!

Sizi Allah için seviyor ve 21. Asrın siyasî müceddidi olarak ilan ediyorum…

Ancak siz ne dinî müceddidisiniz ve ne de fıkıhçısınız.

Ehil olmadığınız konularda ve hele de şer’î konularda görüş beyân etmeniz..

Tamamen şahsınızı felâkete sürükleyebilir.

Sizi Allah için seven bu kardeşinizden birkaç noktayı dinleyiniz…”

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, şöyle devam ediyor.

Birkaç noktayı dinleyiniz, algıcı medyaya güvenmeyiniz.

Birinci Nokta: Nureddin Yıldız ve Faruk Beşer Hocalar ehl-i sünneti bu bid’at asrında müdafaa eden hocalardır.

Ancak âyet ve hadisleri ve hatta şer’î hükümleri açıklarken bazı ifade yanlışlıkları bulunabilir.

Biliniz ki, hedefleri bu iki hocayı yıpratmak değil, belki dini yıpratmak olan algıcı medyaya güvenmeyiniz..”

Akgündüz, ikinci noktayı da şu şekilde, dile getiriyor...

“İkincisi, Diyânette ve Din İşleri Yükse Kurulunda İslam hukukunda gerçek uzman bulunduğu konusunda endişelerim vardır.

Yahut algı operasyonundan korkarak söz söylemekten çekinmektedirler.

Zira Diyanet İşleri Başkanımız ve Din İşleri Yüksek Kurulu, yine medyanın ortaya attığı evlenme yaşı konusunda imtihanı geçemediler. Meseleyi milletimize anlatamadılar.

Anlatmak isteyenlere de fırsat vermediler.”

***

Tabi, Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan yaptığı o konuşma esnasında, şu ifadeyi de kullanmıştı..

Özellikle; "kendisine gelebilecek" eleştirilere yönelik..

"Son günlerde bakıyorsunuz.

Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup, dinimizde yeri olmayan kendine göre içtihatta bulunanlar var.

Siz İslam’ı 14 – 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız.

Böyle bir şey yok.

Onun için de bugün İslam'ın uygulanması yer zaman koşullar her şeyiyle o da değişiyor.

İslam'ın güzelliği burada zaten.

Şimdi birçok hoca efendi beni tefe koyup çalacak.

Rabbim bizi tefe koymasın…"

***

Prof Dr. Ahmet Akgündüz gibi ilmi kariyere sahip birçok fıkıh bilen…

Hadislerin ana kurallarına muttali olan bir çok din adamları..

Öyle inanıyorum ki, Erdoğan’ın bu ifadelerinden dolayı endişeye kapılıp çok değişik tartışmalara girmişlerdir.

Tabiatıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı bu ifadeler yabana atılacak cinsten değildir.

Devletin zirvesinde bulunan ve İslami ilimlerden de haberdar olan bir devlet adamı ne söylediğini bilendir..

Mutlaka farkındadır.

Kim ne derse desin, bize göre Cumhurbaşkanımızın İslam hakikatlerine yönelik çok hassas olduğu net olarak bilinmelidir..

Cumhurbaşkanı, maksadını aşan sözler konuşacak durumda değildir.

Ancak, ne var ki biraz daha bu konuşmalarına açıklık getirseydi, açılım verseydi, ifadeler daha güzel ve net olsaydı bize göre bu tür tartışmalara sebebiyet olunmazdı…

Erdoğan, dünkü Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde iyilik ödül töreninde konuşurken biraz daha o konuşmalarına açıklık getirdi ve bize göre o konuşmaları netleşmeye başladı.

Yani daha detaylı bir açıklama yaptı.

Ama yine de, bu açıklamalarıyla bazı hassas kesimlerin hassasiyetini giderdiğini söyleyemem!

O hassasiyetleri halen de geçerliliğini koruyor.

Zira Kur’an 1400-1500 yıl önce vahyi olarak Hazreti Muhammed (s.a.v)’in  kalbi üzerine inmiştir.

Ve o günkü iniş maksatları neye yönelik ise, hangi amaç için inmiş olan ayetlerin hedeflediği gerçek ne ise, günümüzde de o gerçek ve amaç aynıdır…

Ki kıyamete dek aynı hassasiyeti ve orjinaliği korumaktadır…

Korumaya da devam edecektir…

Cumhurbaşkanımız dünkü konuşmasında vurguladığı gibi "hadisler Kur’anın hükümlerine uygun ise elbette ki sahihtir."

Kur’an gibi güvenilir kaynaklardır.

Gerçekten de bu ölçü ayeti kerimeye dahi tespitli bir ölçüdür.

Zira ayetle sabitir…

Nitekim ayetin meali şöyle..

"Resûlullah size verdiklerini tutun, yasakladığını da yasaklayın…"

Yüce ayetin mealinden anlaşıldığı gibi bu hususlar Kuran’a uyan hadisler ise sahihtir.

Geçerlidir…

Kuran’a uymayan hadisler hadis değildir denilebilir.

Ancak bunu da demeden geçemiyoruz;

Erdoğan’ın 8 Mart kadınlar gününde yapmış olduğu konuşmanın ana detayı ve gerçek stratejisinin kadın hakları ile ilgili olduğu açıktır.

Kadın hakları ve kadının yaşam tarzı, yüce kitabımız Kuran’ı Kerim’de açıkca ifade edilmektedir...

‘’El azhab’’ suresinin 59 ayeti ile ‘’Nur’’ suresinin 30 ve 31. ayeti ile ‘’Nisa’’ suresinin 60. ayeti açıktır…

Kadının önemine vurgu yapmaktadır…

Kadının ne yapması gerektiği yönünde "hükümler" ortaya koyarak, inanan ümmete tebliğ etmiştir.

Bu her üç suredeki geçen ayetler 1439 sene önce geçerliliğini nasıl kormuşsa…

Geçerliliğini ve hükümlerini; kıyamete kadar sürdürecektir…

Aynı geçerliliğini koruyacaktır.

1400 sene evvel ki uygulamalar yenidünya düzeninde de kadınlık vasfından ve cinsinden çıkamadığına göre o günkü hükümler kesinlikle geçerlidir.

Ve kadının İslam dünyasında yeri batılaşma gibi bir istek ve arzu da geçerli olamaz…

Ve de yer vermez. 

Hele hele yüce İslam dini karma politikalarla kadınlı erkekli karışım politikalarına da hiç yer vermez.

Diyanet İşleri Başkanı bize göre bu hususta kadınları Diyanet bünyesinde yetkilendirip, erkeklerin yaptığı görevlere getirmesi, onların görevlendirilmesi, batılaşma ve çağdaşlaşma gibi anlayış olarak, hayata geçiriyor olması,  yanlıştır..

Hükmü safsatadan ibarettir.

En derin saygılarımla…