SİYASET, MİLLİ BİR SİYASET OLMADIKÇA?!

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan,  “Cumhurbaşkanının siyasi bir parti lideri olma” hususunu anayasadan geçirdikten sonra, CHP’ye karşı rahatça konuşabiliyor.

AK Parti’yi savunabiliyor ve dosta düşmana tarihi gerçekleri anlatmaya çalışıyor.

Ve sık sık diyor ki;

“15 Temmuz ihaneti FETÖ tarafından gerçekleştirilmeye çalışıldı. Ama o ihanet kursaklarında kaldı.”

Evet, Erdoğan, bu şekilde anlatıyor ve doğrudur.

Önce Taksim Gezi Parkı olayları, sonrasında 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz’a dek sürdürüle gelen oyunlar…

Tabii ki tüm bunları FETÖ’nün tek başına yapmış olduğu inancında değiliz.

FETÖ’yü devleştiren, markalaştırma çabası içerisinde olan, DHKP-C’nin de kurucusu olan ve Atatürkçü laikçi geçinen CHP, kesinlikle tüm olayların başında rol oynamaktadır.

Nasıl ki 15 Temmuz ihanetine utanmadan “bu bir kontrollü darbe teşebbüsüdür” diyebiliyorlarsa, nerdeyse 40–50 yıldan beri büyük rol oynayan ve ülkemizi rahatsız eden PKK’nın arkasında da yine CHP vardır diye düşünüyoruz.

Ve bunun menşei de yine tarihi TSK’nın bünyesine yerleşmiş Ergenekoncu, İsrail yanlısı generallerdir.

Bunlar FETÖ’yü de rahatlıkla kandırabilmişler ve boyuna, büstüne bu rezalet kaftanını giydirebilmişlerdir.

* * *

Nitekim dünkü AK Parti TBMM grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı, 2019’dan sonra eski Türkiye’nin değişeceğini ve artık yeni bir hal ile kendini dizayn edeceğini belirtti.

İnşallah gelecek, Türkiye için şeffaf ve aydınlık olacaktır.

Aslında iki gün üst üste başlık olarak kullandığımız “İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZİ TEHLİKEYE ATMAYACAĞIZ” ifadesi Cumhurbaşkanımıza ait olmakla birlikte, siz değerli okurlarımızın dikkatini çekmek için kullanmıştık.

Bugün ise “SİYASET, MİLLİ BİR SİYASET OLMADIKÇA?!” başlığını tercih ettik.

Çünkü Siyaset, milli bir siyaset olmadıkça geleceğimizi dizayn edemeyeceğimizi biliyoruz.

Aslında bugün Türkiye’nin de ayakta durmasının sebeb-i mucibesi, kesinlikle Allah’ın yardımıdır ve Cumhurbaşkanımızın çabasıdır.

Bu kuşku götürmez bir gerçektir.

Yalnız, daha güzel bir şekilde olayların birbiriyle pekiştirilebilmesi için, mevcut siyasetin yeniden dizayn edilerek, millileştirme şekline büründürülmesi gerektiği de kaçınılmazdır.

Milli bir siyaset yerine, AB’den ve ABD’den veya İsrail’e bağlı Siyonist localardan alıntı yapılan antidemokratik, gayri milli bir siyaset var olduğu müddetçe, korkarız ki Türkiye; daha çok FETÖ’leri doğurur, HDP’yi doğurur, PKK’yı, DHKP-C’yi vs. vs. doğurabilir.

Zira bir ülkenin ve bir milletin kendi benliğini koruyabilmesi için, istikbal ve istiklalini sağlayabilmesi için, yapılan siyasetin milli hâkimiyet kontrolü altında bir siyaset olması gerekir.

Çünkü güdümlü ve localara bağlı bir siyaset, milli olamaz.

Milli irade ile ters düşer.

Bu da CHP anlayışının kar hanesine artı puan kazandırır.

Locaların gizliden gizliye elleri tetikte ve yeniden bir FETÖ sahteciliği yaratıp darbe yapma veya 17–25 Aralık olaylarını tazeletme hususunun peşinde olduklarından kimsenin kuşkusu olmasın.

Nitekim 17-25 Aralık'ta, hukuk kisvesi altında ülke tarihinin en büyük tuzaklarından birisinin kurulduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Bizim dik duruşumuz ve milletimizin feraseti sayesinde bu tuzak başarısız olunca aynı tezgâhı götürdüler Amerika'da kurdular."

Erdoğan ayrıca, “Birileri hala FETÖ'nün ağzıyla bizi itham etmeyi sürdürüyorsa, sebebi ancak aynı tuzakta onlara verilen rolü oynamaktır” ifadelerini kullandı.

Gerçekten, Cumhurbaşkanının tespitlerine hayran kalmamak mümkün değil.

El hak.

Doğru bir tespit…

Ama Sayın Cumhurbaşkanımızın artık “eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” kaide-i külliyesini unutmaması ve unutturmaması gerekir.

Çünkü yepyeni bir Türkiye’nin var olabilmesi, ancak Osmanlıdan kalan son dönemin padişahı olan II. Abdülhamid’in harika siyasetini tazelemekle olabilir.

Ve bir an evvel, güdümlü siyasetten ve politikadan kurtulup milli siyasetle yola çıkılmalıdır.

Bu da milli iradenin kendisiyle gerçekleşebilir.

Devletin, tüm kurum ve kuruluşlarına el atıp yeni bir milli siyaset, milli ahlakı yerine getirmesi gerekir.

Aksi takdirde Allah korusun, ansızın yine darbeci Ergenekoncuların pusuda yatmakta oldukları da aşikârdır.

Unutulmaması gereken bir gerçek de şu ki;

Milli Eğitim Bakanlığı dahil olmak üzere ders müfredatlarına yeni kitaplar ve yeni uygulamalar ekleyip, imanlı bir gençliğin yetiştirilmesi gerekir.

En derin saygı ve sevgilerimle.