Görüş Bildir

SEÇİM MANİFESTOSUNDA ERDOĞAN’IN KONUŞMALARI!?

Saygıdeğer okurlarım.

Seçim manifestosunu açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerçekten tarihimizi yeniden canlandırarak gerçekleri insanlara bir kez daha hatırlattı...

Erdoğan’ın bir dava adamı olduğundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Öyle inanıyoruz ki; Erdoğan, davası uğruna gerekirse ömrünü de ortaya koyar.

Yaşamını da ortaya koyar...

Türkiye’yi 15 yıldan beri buraya getirmiş olması, bu inandığı dava uğruna vermiş olduğu mücadelenin ta kendisidir.

Bu uğurda siyasi bir lider olmakla beraber, davasından da zerre-i miskal taviz vermemiştir.

Vereceğe de benzemez...

Dimdik ayaktadır…

Onun dik durması, karşı tarafı ümitsiz bırakmıştır.

Bakınız, dün Ankara Arena'da "seçim bildirgesini" açıklama ve "adayları tanıtma" töreni vardı…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın burada yapmış olduğu konuşmasından bazı satırbaşlarını, sizinle paylaşmak istiyorum.

Çok önemli konular olduğu için, bu seçim atmosferinde dahi olsa, seçim propagandasıdır diyemeyiz.

Çünkü tarihi mevzulara değindi…

Tarihimizi, kültürümüzü bir kez daha bize hatırlattı..

Osmanlı aba ve ecdatlarıyla beraber ne ile büyüdüğünü delillendirerek bariz şekilde halkıyla paylaşması gerçekten, çok sevindiricidir.

Bakınız, Erdoğan ne diyor;

“Bu toprakları bize vatan yapan aziz milletim.

1071 Malazgirt Zaferi'nden bu yana bu topraklar bize yurt oldu.

Bizim devletimiz Söğüt'te çadırlarda kuruldu.

Dedem Osman Gazi'nin rüyası hakikat oldu.

Devletimiz adalet sevdasıyla büyüdü.

Bursa ve Edirne’de kök saldı.

Sultan Fatih bizim ceddimizdi.

Kudüs'ü alan Selahaddin Eyyubi bizdik.

Kanla alınan toprak, parayla satılmaz diyen Abdülhamid bizdik.

Çanakkale'de canını veren, düşmana geçit vermeyen bizdik.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 'Size ölmeyi emrediyorum' dediğinde siperlerinden ok gibi fırlayanlar bizdik.

Bu yurdun namusunu işgalcilere çiğnetmeyen bizdik.

Toprakları sıksan şühedâmızın fışkırdığı, türkümüzün okunduğu Türkiye'mizi aziz bildik.

1923'te Atatürk'ün öncülüğünde devletimizin yönetim şekli cumhuriyet olarak ilan edildi.

28 Şubat'ta milletin inancını boğmaya kalkıştılar.

Her darbede acı çeken biz olduk.

Varlığımıza, huzurumuza, refahımıza kast ettiler.

Yılmadık, yıkılmadık.

Erdem irade ve cesaretle Türkiye'yi şahlandırdık.

Hep birlikte büyüdük, hep birlikte özgürleştirdik.

Biz durmadık, onlar da durmadı.

27 Nisan'da bir e-muhtıra ile karşımıza çıktılar.

Biz milletin iradesine sahip çıktıkça onlar daha da öfkelendi.

Geri durmadık, diklenmedik, dik durduk.

Onların küresel efendilerine de eyvallah etmedik."

* * *

Bakınız, değerli dostlar.

Elimizi vicdanımıza koyalım, derinden derine düşünelim.

Yüzyıllık geçmişimizi irdeleyelim.

Böylesine bir devlet adamını gördük mü, rastladık mı?..

Ne mümkün?

Hiç kuşkusuz ki, kocaman bir “YOK” diyeceğiz.

Şu halde Erdoğan’ı bu inancından dolayı yalnız bırakmamamız gerekir.

Ancak ne var ki üzerinde derinden düşünerek durmamız gereken, iktidar partisinin bünyesindeki bazı yanlışlıkların varlığını görmezlikten de gelemeyiz.

Acaba bu yanlışlıklar niye yapılıyor, kimler tarafından yapılıyor?

Düşünmek zorunda kalıyoruz...

Bunu kendimize sormamız lazım, sormak zorundayız da...

24 Haziran seçimleri yaklaştıkça, ortaya çıkan, parlamentoya girmek isteyen milletvekili adayı olarak belirtilen isimlerin hepsi olmasa dahi ekseriyetine halkın sıcak bakmadığını görüyoruz.

İşin içinde belirtilen listede iyi niyetin görülmediği, kamuoyu tarafından açıkça dile getirilmektedir.

Mutlak bir infial var.

Birileri, zekâ ve dehaya sahip olan Erdoğan’ı yanıltıcı bir tavırla, yalan söyleyerek, kandırıcı ve yanıltıcı tavırlarla, açıkca aldatma gayretindedirler…

Ki Erdoğan'a yönelik bu haince sinsiliğin sonucu, böylesi vahim listeler çıktı ortaya.

Yıllardan beri yazıyoruz çiziyoruz.

Lütfen Diyarbakır’ın sevmediği insanları…

Özellikle 10 yıllık bakanlık yapan bir zat ve onun arkasında duran çok sinsi ve büyük derinlerde olanlar, Diyarbakır ve bölgeye zarar veren insanlardır.

Bu insanları Diyarbakır halkının karşısına çıkarmamanız için büyük talep ve arzular vardır.

Bunlar yıllardan beri Diyarbakır ve bölge halkıyla karşı karşıya bırakıldığından dolayı; PKK sürekli prim almıştır.

Ve bu seçimlerde de inanıyoruz ki PKK’ya bilerek prim kazandırılmaktadır.

“Eski tas eski hamam” diyorlar ya.

Daha doğrusu “eskitilmiş bir tas, eskitilmiş bir hamam” kullanılmaması lazım.

Diyarbakır halkı bunları sevmiyor ve istemiyor.

Bunların, bir yanları PKK, önemli yanları da FETÖ, diğer cılız yanları ise milliyetçilik veya devletçiliktir.

Adam kayırma.

İşlerine göz yumma.

Veyahut hiç ses çıkarmama…

Birilerini listeye almak için, rüşvet alıp verme şaibası ayyuka çıkmıştır.

Halk arasında artık nam almış bir hal.

Bu itibarla adeta partinin dibine yerleştirilmiş birer dinamit gibi yanlış unsurlar cirit atmaktadır...

Parti zarar görüyor.

Halk zarar görüyor.

Ve neticede bu söylediklerimize, Cumhurbaşkanımızın inanması gerekir..

Kulak vermesi lazım..

Çözüm ve müdahale etmesi gerekir.

Aksi takdirde, 24 Haziran’dan sonra telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkabilir…

Ki o zaman da iş işten geçmiş olur..

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar…

 


Bu Makale 3263 kere okunmuştur.