SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SOKMUŞTUR!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bugünkü sohbetimiz aynı başlık altında devam ediyor.

Bilindiği üzre bu ülke; taşıyla, toprağıyla, insanıyla, doğusuyla, batısıyla, Türk’üyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle bütünlük arz eden bir ülkedir.

Tarihine bağlı, kültürüne bağlı, tevhit inancına bağlı, tarihi bütünlük içerisinde birbirine kenetlenmiş bir ülkedir.

Savaşta, barışta tarihi gerçeklere inanarak, Kur’an kültürü ile Hz. Muhammed (S.A.V)’in intisabını muhafaza ederek, uzun müddet bilinen tarihin derinliğinden gelmiş bir medeniyete sahiptir.

Burada siz değerli okurlarımızla yeniden tarihin püf noktalarını harfi harfine yazarsak, inanın ciltlerle kitap yazmak bile yetmez.

Ama her zaman söylediğim gibi kıssadan hisse olarak; kenarından, kıyısından, ucundan tutmakla hatırlatmak babında çok önemli bazı konulara değiniyoruz.

Tüm bunlara rağmen, anlaşılan şudur ki son yüz, yüz elli yıl içerisinde özellikle Ulu Hakan Sultan Abdülhamit Han’ın tahttan indirilip, I. Dünya Savaşı’na sokulan Türkiye ve ondan sonra İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların, Yunanlıların, yani müstevli işgalci devletlerin ittifak ederek içimizdeki hain ajanlar tarafından davet edilerek ülkeyi işgal etmişlerdir.

Ama bu işgalci güçler, elbette ki haçlı emperyalist ülkelerdir.

Bunlar düşman olmaları hasebiyle, doğrusu insanın pek zoruna gitmez.

Zira adı üzerinde; düşmandır.

Ama bu düşmanlarla işbirliği yapan içteki satılmış ajanlar, piyonlar ve taşeronlar vasıtasıyla işgalci güçler davet edilmiş ve bu işgalci güçler, o hıyanet erbaplarına maddi ve manevi imkânlarını taltif etmiş, onları nimetlendirmiştir.

En önemli olan şeyleri de hiç hak etmediği bir gerçek olan; birçok savaş kaçkınlarına “kahramanlık” unvanı verilmiş, zafer ve kurtarıcılık verilmiş.

Ancak Anadolu insanı, aba ecdatlarından miras kalan nice kahramanlar bu kez işgalci küfür ordularını kovmuşlar ve memleketi maddi ve manevi büyük bir cihatla kurtarabilmişlerdir.

Ama bunu yapan herhangi bir iki şahsın, belirli şahısların değil, bir milli bütünlük içerisinde Anadolu halkı tarafından “Allahû Ekber” nidalarıyla, Kur’an, bayrak, vatan diyerek yola çıkmışlar ve nihayet istiklal savaşını kazanabilmişlerdir.

Dünkü sohbetimizde de konu ettiğimiz gibi ve yorumumuzun başlığı da “SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SOKMUŞTUR”.

Tüm bunlara rağmen, yani istiklal savaşımızın kazanımlarına rağmen, o müstevli, işgalci haçlı güçler ülkemizden kaçıp giderken, arkalarında bıraktıkları kirli bir miras var.

O kirli miras da CHP ve kurucularının anlayışıdır.

O anlayış ise cehaletin ve batılın kirli elleridir.

Batının, müstevli işgalci güçlerin içimizden kiraladığı bozguncu cehalet elleridir.

Bu eller, gerçekten “yapma” yerine “bozma” fonksiyonunu yaşıyorlar ve yaşatıyorlar, fesat çıkarıyorlar, kaos yaratıyorlar.

Türkiye’deki kardeşlik bütünlüğüne, bölücülük ve ırkçılık bozgunculuğunu koymuşlar.

Özellikle AK Parti’nin 2002’de milli iradeyi omuzlarına alarak Türkiye’nin yönetimini kucaklayan bu partinin lideri durumundaki Sayın Erdoğan’ı hedef tutmuşlar.

Bu kirli eller; yüzyıl önce nasıl hıyanetlikler yapmışsa, bugün yine aynı o hava içerisinde yürüyorlar.

27 Mayıs ihtilalından tut 28 Şubat post modern darbesine kadar, Batı Çalışma Grubunun sahte kurtarıcılarına kadar, 27 Nisan e muhtarısanı kadar ki Genelkurmayın koltuğuna layık olmadığı halde hasbelkader oraya getirilen Yaşar Büyükanıt’a kadar ve nihayetinde Taksim Gezi Parkı Olayları, 17-25 Aralık ve sonrasında 15 Temmuz ihaneti geldi.

En son da 16 Nisan’da yine Sayın Erdoğan’ın zaferiyle sonuçlanan milli irade bütünlüğü ve gücü, Türkiye’yi cehlistan ülkesi durumuna sokan CHP lideri bu yetmiyormuş gibi yine dış mihraklara dayanıyor, oradaki patronlarından icazet alıyor ve konuşuyor.

Tüm bunlara rağmen, dün Fransa’nın sözde bir siyaset bilimcisi olarak kendini dünya basınına tanıtan bir haçlı bozuntusu çıkmış diyor ki;

“Artık Türkiye’nin bu son seçimler neticesinde Erdoğan’dan kurtulma çaresi mümkün değil, ya sokak çatışması gerekir veya da Erdoğan’ı öldürmek gerekir” diye zırvalayan bir haçlı soytarısı, tüm anlattıklarımıza bir başlık olarak koyabileceğimiz bir bozuntu…

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Dedik ya;

“SİSTEMİN CEHALET ELİ TÜRKİYE’Yİ KAOSA SOKMUŞTUR” diye.

İşte o cehalet el CHP’nin fesat ve bozguncu elidir.

O bozguncu eli bize tanımlayan yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan’ın “Bakara” suresinin 205. Ayet-i celilesidir.

Ayetin yüce meali aynen şöyledir;

“Ancak hâkimiyeti eline alır almaz yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Allah bozguncuları hiç sevmez.”

Bugün dünyada elinde imkân bulunan belli bir zümrenin ekinin ve neslin bozulması için çok büyük bir gayret içerisinde olduğunu görüyoruz.

Az çalışarak dünyaya egemen olmaya çalışan bu zümre, canlıların genleriyle oynayarak ekolojik sisteme ve biyolojik çeşitliliğe zarar verecektir.

Tıpkı CHP’nin tarihi uğursuzluğu gibi…

Hem ekonomiye kıtlıklar getirmiş, hem de kültürel olarak toplumu bilgiden, ilimden mahrum bırakmış, yozlaştırılmış bir gençlik meydana getirmiştir.

Dünya ve insanlık adına çok büyük felaketlere sebep olacak çalışmalar yapmaktadırlar.

İşte yüce kitabımızın bu ayet-i celilesi bize şunu okutuyor;

Dünyadaki tüm pislik bozuntuları çağımıza dek devam ederken, ne yazık ki dünyanın bu kirli bozuntu ellerinin bir kolu da hiç unutmayalım ki CHP’dir ve onun lideri durumundaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun anlayışıdır.

Keşke temiz el olmuş olsaydı da biz de yapıcı ve temiz el diyebilseydik.

Ama vicdanımızı kirletemediğimiz için, onlara yapıcı ve iyi el diyemeyiz.

CHP’nin bu kirli eli, ancak Türkiye’yi tarihi bir cehlistan ülkesi haline getirmiştir.

Ve ne yazık ki gelen giden, devletin otoritesini elinde tutan muhafazakâr iktidarlar dâhil hep CHP’nin değirmenine su taşımışlardır.

Deyim yerindeyse onun patronluğu altında peşinen köleliği kabul etmişler, illaki Erdoğan ve AK Parti hariç.

Bu sayede ülke insanı yavaş yavaş uyanmış durumda, uyanıyor ve ona göre adım atıyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.