ÖNCE KÜPE!…

Kafayı fena taktık şu "küpe" mevzusuna!.. Ne yapalım, dostlar "pis kokular" gelince, bizde de huydur "illaki" temizlenmesi gerekir.. Arınmalı.. Yoksa, "korona" virüsü gibi maazallah, dört bir tarafı sarar.. O'nun için, "pisliklerden" kurtulmanın birinci koşulu, "hijyenik" ortamın sağlanması gerekir..

***

Neyse!.. Tarım ve Orman İl Müdürlüğü bir toplantı yapmış!.. Gelen bilgi notunda şöyle deniliyor.. Hayvan Hastalıkları ile Mücadele, Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesi ile  Hayvan Hastalıkları Tazminat Genelgesi değerlendirme toplantısı yapıldı… 2019 ila 2020 yılı kıyaslaması da yapılmış..

***

Şimdi, bu toplantı ve bilgi notuyla!.. Sahadaki "kayıt dışı hayvan" varlığını karşı karşıya getirdiğimizde!.. Hele ki, çiftçinin bas bas bağırıp, "küpeleme" istiyoruz demesi… Ki açıkça "kayıtdışı hayvancılığa" teşvik edilen bir anlayışın yönetimsel olarak benimsenilmesi karşısında, der demez  "bu ne tezat durum, hele bi açıklayın?" demek zorunda kalınıyor…

***

Çünkü kayıt altına alınmayan "hayvanın" hastalığıyla nasıl mücadele edilebilinir?.. Kayıt altına alınmayan "hayvanın" hareketi nasıl kontrol altına alınabilinir?.. Kayıt alına alınmayan hayvanların "hastalık tazminatı" nasıl ve kimlere ödenebilinir?.. Galiba yönetimsel şeffaflık, kayıt altındaki hayvanda değil, kayıt dışı hayvanın varlığındaki ranttadır!!?…

***

"SİYASİ ABİLERE" DUYURULUR…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, dünkü grup toplantısından, bir kesit.. Ne diyor o kesitte..

Burada Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcım Erkan Bey başta olmak üzere bir şeyi açık ve net söylüyorum..

Tüm il başkanlarıma sesleniyorum…

Gerek kadın kolları, gerek gençlik kolları hepsine sesleniyorum..

Lütfen kadrolarımızı oluştururken o ilin, ilçenin kanaat önderlerini bulacaksınız.

Aynı heyetlerle, aynı ekiplerle yürümeye mecbur değiliz, mahkum da değiliz.

Dinamik bir yapı ile yola yürümeye mecburuz ve bunun için de arayışların ideal olması lazım.

İlçelerimizde, illerimizde ne yapacağız?

Ömerleri, Haticeleri, Ayşeleri, Mus'ab bin Umeyrleri bulacağız, kadrolarımızı bu şekilde oluşturup delegelerimizin önüne böyle çıkacağız dedik.

Yoksa 'benim oğlum bina okur, döner döner yine okur' aynı ekiplerle yola devam edelim.

Yok, böyle bir şey istemiyoruz.

İşi değiştireceğiz."

Evet, Erdoğan'ın bu çıkışını biz de, AK Parti'nin, Diyarbakır'daki "siyasi abilerine" duyurulur diyerek, aktaralım!!!..

***

GAFLET VE DELALET!..

Ülkemizde.. Hele siyasi muhalefette.. İktidardan "has" duymayanlarda.. Tarihin hiç bir evresinde böylesi kör bir fikrin, "gaflet ve delaletinde" olunmamıştır.. İhanet ve garez içerisinde bulunulmamıştır... Yazık ya!..

***

Öylesine bir hale gelindi ki!.. İktidar devrilsin.. Hükümet gitsin.. Erdoğan Başkanlıktan, istifa edecek hale gelsin, ülkede ne olursa olsun, beklentisi içerisinde olanlar var… Önceki gece Sağlık Bakanı Koca açıkladı ya.. Ki şeffaflık olsun diye; "Türkiye'de de korona virüsüne rastlanıldı.."

***

Gün içerisinde takip ettim!.. Şu, gaflet, delalet ve ihanet içerisinde yüzen "densizler ordusu", adeta "zil takıp oynuyorlar?"… Oh oh çekiyorlar.. Beklentileri.. Erdoğan gitsin varsın, virüsten yüzlerce insan ölsün.. Ekonomik kriz çıksın, fakr-u perişanlık olsun.. İç çatışma çıksın…

***

Yoksa, bu gaflet ve delalet havuzunda yüzenler, Putin Erdoğan görüşmesiyle alakalı; "bekletilmiş" tavrı üzerine, tepinip dururlar mıydı?.. 33 askerin şehit edilmesinden, haz duyarlar mıydı?.. Suriye mültecilerine Avrupa'nın "insanlık dışı muamelesini" çağdaşlık diye, överler miydi?…

***

Depremden, çığ felaketinden, acı ve gözyaşı odaklı doğal afetlerden "medet umarak", dil, din, ırk, renk mezhep "provokasyonuyla" halkta "kin ve nefretin" duygularını körüklerler miydi?.. Onlar için doğru mu, yalan mı, farklı bir durum mu, önemli değil.. Çünkü, gözleri kadar, kalpleri de körelmiştir?…

***

Yeter ki, "iktidar" itibarsızlaşsın.. Yeter ki; "Erdoğan" düşmanlığı artsın.. Yeter ki, ülke ve millet kaotik bir ortamın içerisine girip, "sivil siyaset" işlem göremez hale geldi libasını giydirerek, "sandık dışı" oluşumlara ortam yaratmak!… Zihinler de, vicdanlar da, kalpler de "hasetten" taş kesilen demokrasi düşmanları bunlar…

***

Galiba bu hazımsızlığın, bu gafletin, bu delaletin, bu ihanet çemberinin genişlemesinin temelinde, hırçın ve yıkıcı "siyasi ana muhalefetin" tavrı, üslubu ve dili yatmaktadır. Eğer ki, muhalefet, demokrasilerin olmazsa olmazı kimliğiyle; tenkit ve eleştirileriyle iktidara yol gösteren ve kendisini de iktidara alternatif olma noktasında; "icraat vaatleriyle" ikmale getirmiş olsaydı, Türkiye tarihinin en "siyasi çürümüşlük" kimliğini taşımazdı?

***

VİRÜSTEN KORUNMAK İÇİN!…

Neyse, bunlardan korunmamız gerekir… Tabi ki, Virüsten de.. Aslında, "ihanet çemberi içerisinde olanlarla, virüsten korunmak" için yapılması gereken, aynı reçeteyi ihtiva ediyor..  Denir ya; en iyi şey maruz kalmaktan kaçınmaktır.

Tek çare bu… Çünkü hal-i hazırda, aşısı yok, tedavisi yok!..

Onun için de, en etkili mücadele; "temizlik, hijyenik" ortam, sağlıklı zihin, insani bir vicdan ve kalp!… Kurallarımız şu olmalı!…

***

* Gaflet, delalet ve ihanet içerisinde olanlardan uzak duracaksın.. Bulundukları ortama girmeyeceksin.. Konuştuklarına, söylediklerine, yemelerine, içmelerine karşı "maske" takacaksın.. Gördüğünde "besmele" çekeceksin.. Tokalaşmayacaksın, öpüşmeyeceksin, kucaklaşmayacaksın.. Temas etmeyeceksin.. Olası virüslerine karşı, sürekli "elini, yüzünü" sabun ve ılık suyla, yıkayacaksın…"Tek kullanımlık" mendil kullanacaksın… Gördüğün yerde, en az iki metre uzak duracaksın.. Ki bu korkunç karaktere sahip "virüslerden" kendini koruyabilesin...

***

Peki, korona virüsünden, kendimizi nasıl koruyacağız.. Uzmanların beyanlarına göre, yukarıdaki gaflet ve delalet içerisinde, ülkesine ve milletine "düşman kesilenlerden" içteki ihanet oluşumlarına karşı reçetenin aynen, kullanılması gerekiyor…

YAPILMASI GEREKENLER

* Hasta insanlardan uzak durmak,

* Ağız, burun ve gözlere elimizi sürmekten kaçınmak,

* Hasta hissedildiğinde evde kalmak,

* Öksürük veya hapşırık sırasında mendil kullanmak ve mendili hemen çöpe atmak,

* Evde sık temas edilen yüzeyleri temiz tutmak,

* Elbette en önemlisi de elleri en az 20 saniye sabun ve ılık suyla yıkamak, virüsten korunmanızı sağlamada önemli adımlardır.

* Bunların yanı sıra maske kullanımı virüsün bulaşmasını önlemez. Maskeyi enfekte kişiler virüsü yaymamak için kullanmalı.

***

HDP OYLARINI GERİ İSTİYOR?…

Kimden mi istiyor?.. Elbette ki CHP'den?… Öyle ya; seçimlerde HDP ve CHP "kayıt dışı" ittifak kurmuşlardı?.. Büyükşehirler, AK Parti'den, CHP'ye "el değiştirmezdi?"..  İşte bu noktada HDP Bolu İlçe Başkanı İbrahim Yolci, CHP'nin kendilerine yönelik takındığı tavır üzerine, "köprüleri" yakmış!!!..

***

Ama nasıl!… Öyle ki, "hızını alamamış" gitmiş Savcılığa "şikayet" dilekçesi dahi vermiş.. Seçimdeki o kayıt dışı, "ittifakta" kullandıkları oyların, iadesinin talebinde bulunmuş.. Dilekçesinde de demiş ki "31 Mart seçimlerinde HDP olarak, CHP'nin adayına verilen 4 bin oyumuzu geri istiyoruz?"…  

***

Doğrusu ilk duyduğumda "şaka" bu dedim.. Bir deli, kırk akıllı sözü aklıma geldi… Sonra, hadise doğru çıktı.. Ciddi ciddi iş yargıya taşınmış?… Sanırım Yolci, Türkiye'nin siyasi tarihe bir ilk olarak geçen hamlesi ve ismiyle hep anılacak?. Galiba Yolci bu girişimiyle, Pervin Buldan'ın, CHP ile ittifakımız "şeffaflaşsın" söylemini "kayıt altına" alıp, resmileştirmek istiyor!!!…

***

Peki, sandığa atılan ve 4 bin diye ifade edilen HDP'nin oylarını, kim nasıl, hangi metodu kullanarak "belirleyip ayıklayacak?.." Yolci , dilekçesinde bununla ilgili somut bir metod ya da delil sunmuş mu?.. Sizce!… Bence savcılık ilk etapta "görevsizlik" kararı verip, topu YSK'ya atacak… Çünkü, sandıklar onlarda, seçmen listeleri de onlarda?.. Eee; onlar belirleyebilecekler mi?.. Galiba iş DNA testlerine doğru gidiyor?.. Neyse, kafam karıştı, mevzuyu değiştirelim!…

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Gazetecilik elbette "suç" değil, peki gazeteci her şeyi yazma salahiyetine sahip mi?…