AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE!…

Ne yazık ki; "yönetim" anlayışı böyle..

Söylem değişir; "ama" yönetim anlayışları ve siyaseti değişmez..

Çünkü, "riyakarlık" akıyor, her dört bir tarafında!…

İtirazı olan beri gelsin…

Seçim öncesi; "kim ne diyordu?…" Bilaistisna hepsinin "ağzında" sakız misali çiğneniyordu!..

Ama, "muhalefet" daha bir ağır, altı çizili, geliştirdiği söylemdi..

Seçim vaadiydi..

Denilen şuydu..

Şeffaf olacağız..

Adil olacağız

Atamalarda, görevlendirmede, işçi alımında; "liyakati" esas alacağız…

İşçinin, memurun, çalışanın "emeğiyle" oynamayacağız..

Kimseyi işten çıkarmayacağız..

İmtiyazlı..

Adamcılık..

Keyfiyete dayalı bir yönetimi, kesinlikle benimsemeyeceğiz!…

"İstişareli" olacağız…

Her sese, "kulak" vereceğiz..

"Mağduriyetler" üzerinde, bina inşa etmeyeceğiz!…

Seçim bitti..

Koltuğa oturan oturdu..

İtirazlı, kavgayı, nihayetinde; "makamı" kontrol altına aldı..

"Kayyım" atamaları bile oldu..

Peki ortaya çıkan tablo; neyin hikmeti!?..

"Gelen gideni aratır" misali...

Ağızdan çıkanla, sahada uygulanan "tam" zıt!…

Ne liyakat..

Ne şeffaflık..

Ne adil olma hali..

Ve ne de; "çalışanın" emeğine, alın terine, geçmiş çalışma hakkına saygı; zerre-i miskal yok!…

***

Bilakis, "emeği" al aşağı etme var?

İşçi çıkarma..

Memur'u "algı üretimiyle" kapı önüne bırakma..

Sözleşmeliye; "ha bire" diş göstererek baskı altına aldırma hali!…

Adamcılık,

Kayırma, ayırma.. Referanssız, parti listesiz "tek işçi alımı" yok..

İlla ki, "parti kartviziti..!"

Velhasıl!…

Yerel yönetimler; "mağduriyet" kapısına döndü…

Her kapı önünde; "haksızlığın" yükselen feryadı; var?…

81 İl'de manzara aynı..

Atılan çığlık; "biz size ne yaptık?.."

Ben de diyorum ki; daha ne yapasınız?..

"Oy verdiniz ya…!"

Şimdi; "herkes kendisine göre, dizini dövüyor?"…

 

***

DEVLET'İN KURUMSALLIĞI….

İster kurumsallık deyin.. İster "kutsallık" deyin.. Eğer ki, devletin işleyiş mekanizması farklı güç ve menfaatlerin "odağında" ise…

Ve; Milletin "önceliklerini" öteliyorsa…

Denge unsurunu eşit, adil, hak, hukuk, adalet nizamında, sağlamıyorsa..

Salt bir zümrenin..

Salt bir düşüncenin..

Ve yine salt bir "ideolojik" akımın, yol seyrinde mesafe alıyorsa..

Vay ki vay o ülkenin devlet yapısına, milletinin de hal-i perişanlığına…


***

Halk deyimiyle; "Ali Baba Çiftliğinden" öteye; bir devlet kurumu olmaz..

Ama özünü oluşturan.. Kutsal vasfını anlamlaştıran.. Varlık nedeni olarak görülen milletin önceliklerini farklı güç ve menfaatlerin "denge" yönetiminde, tutarsa!..

Milleti önceleyen..

Milleti benimseyen...

Millet için "var olup, mekanizma" işlettiğini ilke edindiğinde..

Ki kırmızı çizgim, olmazsa olmazım hakikatiyle "lekesiz bir misyonla" varlık gösterirse; işte o zaman "Devlet kurumsal" olarak, bir anlam ve değer kazanır!…

***

İşte bu ayar, önemli!…

Vesayetten kurtuluş için..

Demokrasinin zenginliği için…

Sivil yönetimin bağımsızlığı için..

Hür iradenin, temsiliyet kazanması için..

Kimliklerin..

Irkların..

Renklerin ve dillerin..

İnanç hürriyetinin serbestiyeti için…

Bir zümrenin değil, çoğunluğun bekası için..

Terörün..

Şiddetin…

Statükonun bertarafı için..

Huzurun..

İstikrarın..

Barışın, birlik ve dirliğin teminatı için "devlet mekanizmasındaki" ayarlar; milli ve yerli bir "duruşla" ikmal edilmelidir!…

Hal-i hazırdaki; "umut ve problem!" bu ayarda!..

Onun için siyasetin değil, devletin mekanizma ayarları; "rotbalansa" alınmalı!..

***

SİVEREK YOLU; YAP-BOZ!

Resim de.. Yorum da; bana ait değil.. Akademisyen bir dostum'a ait..

O resim çekmiş.. Altına da, not düşmüş. Ki sosyal medyada da paylaşmış..

Ben de irdeledim, sorguladım!.. Haklı ve yerinde bir sorgulama..

Doğrusu mesleki yönden de hayıflandım.. Biz; nasıl görmedik diye!…

***

Neyse!… Hüseyin hocanın serzenişiyle, biz de aktaralım ne demişler kendileri!!… Diyor ki..

"10 yıldır, Siverek-Diyarbakır karayolunu kullanıyorum…

Her yıl; "yol" yeniden yapılır..

Tam bitti derken; "yepyeni asfalt" kökünden kazınır.. Aylarca bir taraf "yükseltilip, asfaltlanır.." Diğer tarafta; ha bire kazılır..

Ama yol; hiç bitmez?…

***

Evet, bunu birileri anlatmalı.. Hikmeti mucibesi nedir?.. Özellikle, Karayolları…

İşi; müteahhit mi yapıyor, yoksa kurum bizatihi kendisi; "işçisiyle, iş makinalarıyla" yapıyor?…

Ve neden; her yıl "aynı" manzara.. 10 yılda, yüzlerce kilometrelik "otoyollar" yapan..

Köprüler inşa eden..

Yer altından, deniz dibinden; "onlarca" kilometrelik, tüneller yapan!..

Dağları birleştiren; "bir ülke" iken!…

100 kilometrelik yola ne oluyor da; akıbet hep bilinmezlik takılıyor?

***

Bu işin ömrü, işçilik takvimi, bitim garantisi!.. Velhasıl; "sorumluluk" nerde?..

Biri yanıt versin!…

***

Aslında; "mevzuya" dair, yapılan sosyal medya paylaşımında, altına düşülen bir not var..

Denir ya "meramı" anlatmaya, hadiseyi de deşifre etmeye yeter de artar..

Ne diyor o notta..

"Yapan ve yaptıran beraber kazanınca kimse itiraz etmez tabi… Yıllardır bu böyle maalesef…"