CIRDONLAR…CARDINLAR...

 

Kim ki bunlar?

Yabancı değil; "farelerin" ağababaları..

Asıl isimleri; "cardın.."

Cardon da diyen var?

Yabani fare diye de tanımlanır....

Ama bizdeki isimleriyle, yani halk diliyle; "Cırdon-lar!"

Eee...

Ne olmuş ki?

Ahmet Beşenk'in dediğine göre...

Diyarbakır'ı "istila" etmeye kalkmışlar...

Sokaklara…

Caddelere…

Kendilerini salmışlar…

Her köşeyi ele geçirip, "recon" kesiyorlar..

Yok ya demeyin!

Vallahi de öyle imiş?…

Beşenk söylüyor..

İddiası da var?

Aha da sor; kim nerde hangisiyle "yüz yüze" gelmiş…

Yenişehir mi?

Bağlar mı?

Kayapınar mı?

Aha da Sur ilçesi mi?

Hangisini sayarsanız sayın; "cırdonlar hepsine" dadanmışlar...

Ordu misali geziyorlar..

Yol kesiyorlar..

Sokak kapatıyorlar..

Bina..

Ev demiyorlar..

Kat kat, çıkıp "harac alıyor" diyorlar mış?

Tabi ki..

Büyükşehir..

İlçe belediyeleri de..

Hatta cırdonların "reconuna" yakalanmamak için diyorlar mış ki?

Sokak mücadelesi bize ait..

Ama; "evlerde, dairelerde mücadele" bize ait değil..

Sakın ha; tufaya geliriz!

Evinize gelirlerse; "bizden söz etmeyin" diye tembih ediyorlar...

Neyse!

İşin ironi yönünü bir kenara bırakırsak..

Hakikaten..

Surdaki yıkımlar..

Kanalizasyondaki patlamalar..

Yeni yapıların oluşumuyla..

O "cırdonlar", kendilerine yeni yerleşim alanları bulmak için, sokak sokak geziniyorlar?

Yani, Surdan; "göç etmişler!"

Şimdi; yiyecek bulamadıkları için "sokağa" dadanmışlar..

Yani, iş ciddi..

Siz siz olun; "cırdonlara" dikkat edin..

Sakın yüz yüze gelmeyin..

Sakın racona racon kesmeyin..

Yoksa!

Virüs kaparsınız..

Eee..

Onun sonucunu da siz kestirin!

***

 

HATİPOĞLU KULİSİ...

Kulis bilgisi..

Ki siyasi kulislerden akandır..

Konuşuluyor..

Fısıltı misali…

Tabi ben işi "biraz sesli" konuşmak istiyorum..

Ki fısıltıdan, herkesin kurtulması için..

Duyan duysun babında..

Adı geçenin bile, durumdan be haberder olabileceğini düşünüyorum..

Neyse!?

Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu..

Diyarbakır'a..

Diyarbakır'ın siyasetine..

Daha açık ifadeyle; "Şehr-i Amed'e" ısınmaya başlamış..

Isınma turu; "siyasi" imiş..

Kulis konusu olması..

Birilerinin bu kanıya varmasındaki neden de şu imiş?

Dicle Üniversitesine "yardımcı doçent-doçent" olarak girerken..

Profesörlük unvanını kaparken..

Pek, Diyarbakır'a giden-gelen değilmiş?

Ama şimdilerde; "hep burada.."

Hayırdır..

Yoksa, denildiği gibi..

Sürekli "hayır" dediği siyasete "göz" kırpma noktasında ikna mı edildi?

Büyükşehir'e "varım" deme niyetinde mi?

Konuşulanların özeti bu...

Doğrusu…

Kulisler bunları konuşuyor…

Ki genel kanı vaki..

Ama diyorum ki, Hatipoğlu'nun bir haftadan bu yana Diyarbakır'da oluşu; "ailevidir..."

Taziyelerdendir…

Siyasi bir niyet "hâsıl" oluşundan değil…

Yani; fısıltı "hakikatten" uzak...

Kente gelişinin bu minvalde; "yorumlanması da" abesle iştigal derim!

Ama bir siyasi tercih vaki olursa..

Derim ki..

Yerelde adı gecen bir çok isimin önünde "ilk tercih" olur..

Fena da olmaz yani…

Tabi; "troller, troykalar" bırakırsa!

***

EĞİTİM MİLLİ Mİ?

Dedik!

Ama ne dedik?

Eğitim milli mi?

Eğitim ahlaki mi?

Eğitim yerli mi?

Eğitim tarihsel kültürü içeriyor mu?

Dini ve iktisadi bir "inanmışlığı" var mı?

Velhasıl!

Eğitim yerli ve millli "inancı" içeriyor mu?

Ya da cevap verebilme kabuliyeti ve imkanına sahip mi?

Yıllardır diyoruz...

Peki, dedik de ne oldu?

Havanda su misali..

Dövüldüğümüzle kaldık...

Bakınız Yeni Eğitim ve Öğretim Yılı'na..

Yine törenlerde "büyük laflar" edildi..

Hedefler denildi..

Vizyonlar'dan söz edildi..

Yeni stratejiler..

15 Ekim'e dair; "merak" uyandırılan söylemler icra edildi..

Ama kimse!

Ülkenin ve milletin "hakikatin" eğitimine eğilmedi?

Konuşmadı…

Ne diplomalı işsizlerden..

Ne atama bekleyen binlerce öğretmenden..

Ne tüm gün eğitimden..

Ne karma eğitimin açmazlarından..

Ne de; din ve inanç, ibadet müfredatından söz eden olmadı..

Öğretmenim aç mı?

Sosyal güvencesi nedir?

Eğitimde kafası rahat mı?

Öğrenci ve öğretmen diyaloğu neyin üzerine kurgulu?

Okul müdürü..

Okul hademesi ne yapıyor?

Kim neyle geçiniyor?

Öğrenci, "huzurlu ve sağlıklı mı?"

Sınav maratonu..

İkilem içeren; müfredat mı?

Yani; enva-i "açmazlar" vaki iken; "ilgili ve yetkili zevatın" ağzından dökülen zerre-i miskal "maneviyat" yok!

Eee..

Maneviyatını yitirmiş bir eğitim..

Maneviyattan yoksun bir nesil..

Maneviyetini, maddiyata kurban etmiş bir milletin hali ne olur?

Cevap mı?

Hal-i âlem ortada..

Görünen köy kılavuz ister mi?

***

FELSEFESİZ EĞİTİM…

Şimdi..

Felsefesiz..

Geleneksiz..

İnançsız..

İbadetsiz..

Örfsüz..

En önemlisi; "milli" kültürsüz bir eğitim sizce "milli?" kimliğini taşır mı?

Ya da diyebilir miyiz "millidir" diye?

Ne mümkün..

Vaki olan; trjikomik olur..

Eee..

Boşuna debelenip durumyoruz..

Ah ki ah diyerek..

Şu Milli Eğitimi; "yamalı bohçadan" kurtarın diye..

Sabah biri..

Akşam biri..

Öğlen biri; hikmete gelerek; "dizayn" yaratıcı olursa..

Özü itibariyle..

Ustadın ifadesiyle; "eğitim herşeydir.."

Amma velâkin..

Muhtavası kifayetsiz ise; hükmü hiçbir şeydir..

 

***

DE HELE DURSUN!

CHP'li Dursun Çiçek…

Yine "dursunlaştı…"

Baksanıza; "racon" kesiyor..

Hem de ekran karşısında..

Diyor ki..

"Onları iktidardan indirin..

Bakın biz onları nasıl yargılıyoruz.."

Peki, nasıl indirelecek..

Peki iktidar nasl alt edilecek…

Eee..

Söyleyen Dursun Çicek olunca..

Yine "illegal" bir durum...

Cevap ne olur bilmem?

Ama!

Diyeceğim o ki..

Ey savcılar!

Ey hâkimler!

Ey hak, hukuk ve adalet nizamının başında bulunan başsavcılar!

Dursun bey!

Hele bi gel...

"Ben başsavcı" olursam yargılarım diyen "kim?"

Bi de hele bakalım..

Neyse!

İzmir'de ahali suç duyurusunda bulunmuş..

"Kim kimi, yargılayacak?" göreceğiz…

Tabi, "Dursun Çiçek" ne diyecek?

Öyle ya..

Kendisi de "savcılık" yapmış biri…

Ne "kumpaslar" organizeli..

***

SIKIYSA KES…

Okur..

Fikri takip noktasında sormuş..

DEDAŞ…

Şanlıurfa OSB'deki "elektrikleri" kesti mi?

Hani önceden "aba altından sopa göstermişti" ya..

Ya geçmişin borçları ödenecek..

Ya da fabrikaların "şarteli" indirilecek?

Aldığım bilgiye göre…

Kentin iş dünyası.

Fabrika sahipleri..

OSB yönetimi..

Özellikle de, kentin siyasileri "resti çekmiş?"

"Sıkıysa kes.."

DEDAŞ geri adım atmış…