FETÖ'NÜN SİYASİ AYAĞI!…

Yine… Evet yine "iki yüzlü" bir maskeyle; "mevzu" kin ve nefret odaklı, konuşuluyor!..

Hele ki, "dumanlı havanın" yıllardır pusuda bekleyen, iştah kabartan, kurtlar!.. "Kin" kusuyorlar…

Ve ne gariptir ki, kendilerini, geçmişlerini, "FETÖ'den geri kalır bir tahbiratın müsebbipleri olduklarını unutarak; "sureti haktan" görünerek, bunu yapıyorlar!…

***

Ama kimse; FETÖ'nün gerçek siyasi, gayri siyasi, ağababası, kontrol merkezi, tepe beyin, para kasası, 160 ülkeye "sinsice" boy gösterme, yayılma alanı yaratıcısını, konuşmuyor, görmüyor ve ne de, "iki kelam" edebiliyor?…

Bilakis "siyasi ayak" deyip, üzerinde debelenip, havanda su dövme halleri, bu "yüzün" saklı tutulmasını sağlıyor..

***

Diyorum ya; tablo açık ve nettir!…

Lakin bizdekiler "kerameti kendinden" menkul, özellikle "piyon fikre sahip", muhalefetin bazı aktörleri; "gören kör" misali, bir türlü FETÖ'nün "siyasi ve gayrisiyasi" ağababası, üretimdeki kontrol merkezi, ABD'dir..

Onun, Ortadoğu'daki, resmi istihbarat örgütü, CIA'dır… Çünkü yapılanma, "çok ayaklı, çok kollu" bir ahtapottan ötedir…

***

Sadece, 15 Temmuz'un "başarılı" olması halinde, kim ve kimler, hangi makam, mevki ve yetkilendirmede "olacaktı" sorusuna yanıt verilse, denir ya "kep düşer, kel görünür?"..

Şu "Yurtta Sulh Konseyi'nin neden kimse; "siyasi ayağında, kim var" demiyor, ya da sormuyor?…

Mesela; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Bürokratlar.. Dahası Valiler ve Belediye Başkanları!…

Kim olacaktı?…

***

Kısacası, bu yapı "civa" gibi, her ortama koyup, boşluk dolduran, fırsatçı!.. CIA'nın beyni ve metodları dahilinde, bir mekanizmayla, Devlet'in "en kılcal" damarlarına nüfuz etti, kendine alan buldu…

Her açığa, yöneldi..

Askeri, sivil, yargı, iş dünyası, sanat, spor, medya, akademi!.. Hep derim; bu yapı "derin devlet yapılanmasından" çok, kendi derin "halklarını" oluşturdu?…

***

Ve şu da bir gerçektir ki!..

FETÖ terör örgütü yapısı, "cemaat" kimliğini taşıdığı, 1960'lardan, 2015'e kadar geçen, zaman diliminde, "şu ya da bu şekilde" bir ilişki, bir bağlantı, bir temas söz konusu olmuştur..

Kimi, insani, kimi hayır, kimi inanç noktasında, "bir teması" olmuştur, "hizmet hareketi" düşüncesiyle!..

Ama kimileri de; "örgütsel fikrin, zikrin, beynin" elemanları olarak faaliyet göstermiştir…

Ve bu evrede, aldatılan, kullanılan çok olmuştur...

***

Hasılı kelam!… Gelinen gün itibariyle, konuşulan bugün için, tabloyu "büyük bir resim" olarak, önümüze almamız gerekir!..

Bugün, ABD'de "kimler var, kimler nasıl geçiniyor, kimler kimlerin nam-ı hesabına faaliyet gösteriyor?"..

FETÖ'yü "benimseyen" kim, Türkiye'yi ve milli iradeyi temsil eden siyasi iktidarı "hasım gören" kim?…

Bunlara bakmak lazım…

***

En samimi nokta ise!.. FETÖ'nün "gerçek yüzünün" ortaya çıkıp, anlaşılmasından sonra; yürütülen mücadelede "kimin hangi safta" yer aldığıdır?..

Ve kim, bu evrede "yaptıklarıyla" kimin hanesine artıları yazdırıyor, kimin hanesine "eksileri" zerk ediyor..

Bunlar önemli; "niyetlerin halis" oluşunu ölçen, en büyük etkendir?…

***

Yoksa; "geçmişte bunu söyledin, geçmişte bununla oturdun, geçmişte, sen bunu yaptın, şuna imza attın, bunu verdin" gibisinde; boğazlanmak, munakaşaya tutulmak, birbirini "sorgulayıp" fitne üretenlere "koz" vermek, kimseye bir fayda sağlamayacağı gibi; Okyanusötesi "aklın komuta merkezini" daha bir iştahlandırır?…

***

İlker Başbuğ'un!.. Uzun bir suskunluktan sonra, "sağ gösterip sol vurma" olarak, benim not düştüğüm beyanları, "zamanlama" açısından, gelişigüzel değil..

Tesadüfi hiç değil..

Birilerinin "emir ve komutasıyla" ki o'nu, Genelkurmay Başkanı olmadan önce, "ağlama duvarı önündeki" ayin yapan "anlayış ve zihnin" konuşturduğunu da bilmek lazım!…

***

Netice itibariyle; dünden ibret alınmalı.. 60'ları, 70'leri, 80'leri, 28 Şubat'ı, 2007'yi; "Parti Kapatma", E-Muhtıra.. Ne diyordu; üst akıl "bizim çocuklar, başardı.."

Tıpkı, "Tanırım bizim çocuklar?" diyen akıl gibi…

Ve 15 Temmuz!…

Eğer ki, "halk iradesine" sahip çıkmamış olunsaydı yine diyeceklerdir; "bizim çocuklar iyi bir iş yaptı" denilecekti?…

***

Kısacası; kim ya da kimler söylemleriyle, eylemleriyle, içtihatlarıyla, fikirleriyle, yazdıklarıyla, düşündükleriyle, beyanlarıyla FETÖ'nün "aklını" sahipleniyor, kimler bu "aklın karşısında" ve ona karşıdır; bugün bu gözlüğü kullanmalıyız?!.. Yoksa, ortam hep onların iştahını kabartan "dumanlı ve tozlu" olur?…

***

HOLTER CİHAZI!….

Dün yazmıştım; "tansiyon" cihazı olan ve 24 saat süreyle "hasta takibi" için, kullanılan, "Holter" kıtlığı var, Diyarbakır'daki hastanelerde diye?..

Hastalar bu cihaz için; "haftalarca sıra" bekliyor..

Tabi bu zaman dilimi içerisinde, "tansiyon hastası" ne yaşarsa yaşasın, "denir ya, babasının kesesinden" yaşar!…

***

Mevzuuyu aktaran okurumun, beyanıyla…

Bugün, Diyarbakır'daki hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde yatan hastaların ekseriyeti "tansiyon odaklı beyin kanamasından" yatıyor…

Bu cihaz ve bu beyin kanaması hasta çokluğu bağlantısı., tıbbi bir gerekçe içeriyor mu, içermiyor mu bilmiyorum!..

Ama soru, zihni meşgul etmiyor değil?..

***

Neyse!.. İlgili ve yetkililer; henüz bir beyanat vermiş değiller.. Ama dün aldığım bilgilere göre, cihazın bulunmadığı Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi "cihazın alımıyla" ilgili, ihale yapmış..

Ancak katılım gösteren firmalar, "fiyatları yüksek" tuttuğundan dolayı, "ihaleler iptal" edilmiş.. Tabi bu bilgiler teyide muhtaç..

***

Lakin, "holter cihazının" bırakın medikal firmalarından internet sitelerinde, eczanelerden "rahatlıkla" temin edilebilinir.. Bırakın ihaleyi, doğrudan temin sistemiyle "satın" alınabilinir?….

Ama, ne gezer?…

***

Argo bir tabir olacak, ama ne diyelim?..

Burası Diyarbakır..

Yıllardır yırtınarak, söylenip duruyoruz; "sağlık, sağlıksız işliyor?…"

Ne hazin ki, kimseye dinletemedik?..

***

 

GÜNÜN SÖZÜ…

“Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefin de bitmesin...”