İFFETLİ BİR NESİL İÇİN!..

 

İvedilik, arz edici!.. Çünkü yaşanan zaman diliminde, "iffet" denilen kavram ne yazık ki, terk-i diyar edilmiş!.. Ne birey, ne aile, ne toplum ve ne de devlet-i aliye de "iffet", vaki olmadığı gibi "varlığına" dair mücadelede de, arıza-i durum söz konusudur.. İşte bu, "iffetsizliğe" yönelik hızlı gidişat, "nesli de" elden kaçırtıyor..

***

Ülkenin ve milletin bir çok "milli" meselesi olduğunu biliyoruz.. Özellikle "ekonomik" bazda.. Ama en büyük yıkım ve milli açmazımız, "maneviyatımızın" erozyona uğramasıdır.. Buna "dur denilmeli" ve bireyler olarak "neslin" doğru ve değer ölçülerine bağlı, "iffetli" bir nesil olabilmeleri açasından, "sorumluluk" şart..

***

Bu konuda, aldığım bir not yazısı var.. Onu sizinle paylaşıyorum..  Çünkü, "iffetli bir nesil için" yapılması gereken dersler açısından, fikirler var.. Ben, hayli etkilendim.. Tabi bu yazıyı bir ölçüde, "pazar yazısı" olarak da kabul etmenizi istiyorum..

***

- Öncelikle şunu bilmemiz gerekir; "insan iradî" bir varlıktır. Bu yüzden irademizin hakkını verip irademizi terbiye etmeliyiz. Zira kuvvetli ve sağlam bir iradeye sahip olanlar, nefislerinin, şehevî arzularına tam bir başarı ile karşı koyarlar ve nefislerine hâkim olurlar. İkinci olarak, şehevâni arzulara uygun olan fikirler, düşünceler zihne geldiğinde nefis muhasebesi yapmak ve bu arzulara uyulduğu takdirde meydana gelecek maddî-mânevî zararları zihnimizde tasavvur etmek gerekecektir.

***

- Şehevani duyguların bütün kuvveti tasavvurda yani düşüncededir. O halde iffet ve namusu korumak ve nefse hâkim olabilmek için, daima ulvî ve yüksek düşüncelerle zihni meşgul etmek gerekir.  Erkek olsun, kız olsun çocuklara haya, iffet ve namus kavramları tanıtılıp, öğretilmelidir. Çünkü erkeklerin namuslu olmadığı bir toplumda, kadınlar iffetli olmaya devam edemezler. Onun için iffet, erkeğe de kadına da lâzımdır.

***

- Halk arasında “Haya perdesi yırtılmış” deyimi kullanılır. Şahsiyetimizdeki yüksek insanî değerleri, dış ve iç etkilerden koruyacak bir haya perdesi yoksa, nefsi eğitme imkânı azalmış demektir. Davranışlarımızı frenleyen iffet ve hayadır. Bazı psikolojik özellikler insanın yüzünden okunabilir. Meselâ korku, sevinç, heyecan gibi… Aynı şekilde iffet ve hayanın da yoğunlaştığı saha, insanın yüzüdür bunu unutmamak gerekir.

***

Başka bir benzetme ile iffet ve haya, insanın şahsiyetini dış etkilere karşı koruyan örtüdür. Ağaca nispetle kabuk ne ise, şahsiyetimize nispetle iffet ve haya odur. Çocuklara daha küçüklükten giyim, tesettür, edep, haya, iffet bilinci verilmeli, ‘Daha çocuktur’ diyerek ihmal edilmemelidir. Bir anne çocuğunun iffetini daha doğmadan düşünür. Bebeğin iffeti anasının ve babasının iffeti kadardır.

***

Her türlü nefsânî isteklere aşırı düşkünlük, insanı bir bakıma hayvanlaştırır. Çünkü hayvanlar, bu aşırı istekleri kontrol edecek akıl ve din gibi otoritelerden yoksundur. İffet insanın arzularının baskısına karşı koyarak, Allah ve insanlar nezdinde, kendisini küçük düşürecek davranışlardan sakınmasını sağlayan ahlâkî bir erdemdir.

***

Bu erdemi kazanan insan, dinî ve ahlâkî yönden makbul olmayan, kötü veya çirkin görülen şeylerden uzak durur.  Bu duygulardan mahrum yetişen, utanmayan birey, kötü şeyler yapar. İnsanlara, toplumsal değerlere, ahlâkî kurallara aldırmadan, vicdan azabı çekmeden suç işler, suç makinesi haline gelir.

***

- Çocuğun annesi, babası da harama, helâle dikkat etmeli ve çocuğa güzel örnek olmalı, helâl lokma yemeli, yedirmelidir. Çocuğun anne karnında helâl gıda ile beslenmesini de temin etmek, doğduktan sonra çocuğa helâl süt içirmek ve helâl lokma yedirmek, aile eğitiminin en önemli görevlerindendir.  Zira çocuğun daha sonraki duygu hayatı, bu temel üzerine inşa edilecektir. Mayasında, karakterinde haram lokma ve haram süt olan insanı eğitmek elbette zor olacaktır.

***

- İffet ve haya, imanın belirtisidir. Haya kelimesinin, hayat kelimesinden geldiğini belirten Zürkâni der ki: “Kalp, Allah’a imanla hayat bulup canlanırsa, onda haya da artar. Görmez misin, utangaç kimse, utandığı vakit terler, onun teri, ruhta coşan hayanın hararetinden ileri gelir.”

***

- Çocuk büyütmek başka, çocuk yetiştirmek başkadır. Her çocuk aileye açılan bir penceredir. İffet ve haya perdesi yırtılmış insan, kabuğu soyulmuş ağaç ve meyve gibidir. Kabuğu soyulan ağaç kurur, meyve çürür.  Öyleyse çocuklarımıza iffet ve haya eğitimi mutlaka verilmelidir. İffetsizliği, hayasızlığı getiren tehlikelerden nesillerimiz korunmalıdır.

***

Hasılı; iffetin korunması için; her gün şehvani ve nefsânî istek ve duygularımıza karşı ufak başarılar sağlamaya çalışmak ve nefsimize esir değil, onun hâkimi olmak için uğraşmak gerekecektir. (alıntı)

***

İSTANBUL KANALI?..

Biraz da siyaset desek.. Malum yazı başlığı İstanbul Kanalı.. lakin "İstanbul Kanalıyla" ilgili üretilen bir polemik var.. Meğer ki, ilk olarak Ecevit düşünmüş.. Hatta, kurmaylarına İstanbul Kanalı "projesini" çizdirmiş.. Dahası, parti programına dahi alarak, uluslararası destekle bütçe dahi, belirlemiş!!!.. Yok ya demeyin.. Ki bunu ben demiyorum.. Bunu diyen kelli-felli adamlar…

***

Unutmadan!.. Şu boğazın kadim sularının altından geçen.. Tüp geçit diye övündüğümüz; "Marmaray" projesinin patenti de, Merhum Ecevit'e ait imiş.. İlk o, projelendiren siyasi lider imiş?.. Biliyorum buna da "yok ya demeyin?".. Ne diyeyim; "ben demiyorum..!" Bunu da kelli-felli adamlar diyor..

***

Osman Gazi Köprüsü!.. İstanbul'a yeni bir havaalanı.. Ki hızlı tren.. Hatta, AK Partinin, her ile "Millet Bahçesi" projesinin bile ilk mimarı Ecevit imiş.. Yani o hayal etmiş.. Partisinin kurmaylarıyla istişarede bulunarak, "bunlar benim en büyük hayalim" diye de, söylenmiş..

***

Gerildiğinizi, hisseder gibiyim.. Evet.. Yine "yok ya" dediniz.. Ne diyeyim.. Ben demiyorum; bizim kelli felli adamlar, bunu diyor.. Lakin benim bildiğim Ecevit "mütevazi" biriydi.. Öyle büyük işlerle meşgul olmazdı, tek hayali vardı; "köy kent" projesini hayata geçirmek..

***

Hasılı kelli felli adamların azıcık "mütevazi" olmaları gerekir diyorum.. Merhum o kadar "büyük fikirlere" zihin yormazdı.. Onun için, yapmayın, etmeyin, bari "mezarında" rahat bırakın…

***

NOT.. İstanbul Kanalı'nı kim tartışıyor.. Vallahi ne diyeyim.. Tıpkı projenin "ilk sahibi" hikayesi gibi kelli felli, ama "işin hiç de" ehli olmayan, zevat tartışıyor.. Uzmansız, akademiyensiz, uluslarası bilimden yoksunlar!.. Ne günlere kaldık!..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Baca eğri de olsa dumanı doğru çıkar…