İÇ ZEHİRLENME, DEAŞ’A TAŞERE!!!…

Görünen o ki, Türkiye’yi seçim öncesi zehirleme görevi, DEAŞ’a taşere edildi.. Santa Maria İtalyan Kilisesi’ne yönelik; baskında fail iki DEAŞ üyesi.. Ve ikisi de yabancı uyruklu.. biri Rusyalı diğeri Tacikistanlı..

***

Saldırıda, asıl hedef ayinde bulunan Polonya İstanbul Başkonsolosu Widold Lesniak.. Kameralara yansıyan görüntüler, bunu ifade ediyor.. Çünkü saldırganlardan birinin silahı tutukluluk yapıyor.. Yöneldiği hedeften geri dönüyor..

***

İki saldırgan, 24 saat geçmeden yakalandı!.. Sorgulama başladı.. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu bilgiyi aktarırken, DEAŞ’a yönelik, operasyonların bilançosunu da veriyor.. “ DEAŞ'a yönelik 1 Haziran 2023'ten bugüne kadar toplam 1046 operasyon yapıldı. Gözaltına alınan 2 bin 86 şüpheliden 529'u tutuklandı. 404'ü hakkında ise adli kontrol kararı alındı..”

***

Saldırı ve operasyona dair bilgiler, der demez dikkatleri 29 Aralık 2023’teki, emniyetin bilgilendirme bültenine çeviriyor.. "MİT ve Polisin ortak operasyonunda, Türkiye’deki Sinagog ve Kiliseler ile Irak Büyükelçiliği dahil olmak üzere, saldırı hazırlığı ve planı içerisinde oldukları tespit edilen, 3’ü DEAŞ’ın üst düzey sorumlusu, 32 kişi gözaltına alındı..” 

***

Operasyonların bilançosu ve içeriği gösteriyor ki, bu saldırı tamamen planlı olduğu.. Saldırganlar belki de çökertilen hücre yapısından, kurtulanlardır.. Derdest edilen teröristlerin sorgulamasında ve alınacak bilgiler, bu menfur saldırıyı açığa çıkarır.. Önünde kim var, arkasındaki beyin kimdir?.. Tahkikatın neticesinde öğreneceğiz..

***

Ama şunu iyi okumak ve görmek lazım.. Santa Maria Kilisesine yönelik saldırı, çok amaçlı ve çok kurgulu mesajlar içermektedir.. 31 Mart seçimlerine gidilirken, DEAŞ patentli ilk mi, öncesi var mı, onu bilemiyorum.. Ama atmosferi zehirlemeye yönelik, saldırıların startıdır!..

***

Ana gaye Türkiye’yi kendi içinde terör hadiseleriyle boğdurmak!.. Toplumsal krizler yaratmak.. Ülkede, sosyal, siyasal, ekonomik istikrarsızlığı körüklemek!.. Komplo teorilerini geliştiren, uygulayan, toplumsal hassasiyeti iç çatışmaya sürüklemek isteyenlere karşı, ülke ve millet olarak, uyanık olmamız lazım…

***

Yoksa!.. Evet yoksa geri dönüşü olmayan, önü alınamaz terör ve terörist faaliyetleriyle; yüz yüze gelebiliriz!… İster DEAŞ diyelim.. İster IŞİD.. Irak patentiyle, Suriye’de üstlenmeyle elde ettiği vücut için, hep ifade ettim.. Bu yapılanma hiçbir şekilde kendiliğinden oluşan, ya da bölgenin kendisine özgü bir asi kalkışı değil.. Tamamen, taşeron ve proje örgütü!..

***

İpi de, aklı da, vücut yapısı da, ABD’nin ve tabi ki İsrail’in hükmündedir.. Bunu bilmeyen yok.. Kaldı ki, Suriye ve Irak’taki faaliyetlerinin hizmet ettiği dizaynın komutu, bu iki ülkenin istihbarat birimlerinden gelmektedir!!..

***

Şöyle bir hatırlayalım!.. Çözüm sürecinin akamete uğratılmasından sonra, Türkiye’yi iç ve dış kulvarda, istikrarsızlık konumuna düşürme adına; DEAŞ’ın sahaya sürülerek, görevlendirildiğini unutmamak yazım..

***

Yine kritik seçimler ve yine, ülkeyi her yönüyle dizayn edici, saldırılar, komplolar ve canlı bombalar patlatılıyordu.. AK Parti iktidarının ilk yıllarını da hatırlarsak, El Kaide patentli Sinagog saldırıları vardı..

***

Netice itibariyle, o gün de bugün de güçlü devlet, istikrarlı siyaset, güven verici yönetim, terör odaklı zehirlenmeleri minimize etti.. Zehrin vücuda dağılmasını engelledi.. Salt DEAŞ değil, diğer örgütlerin de, gücünü ülke içerisinde, zayıflattı.. Yoksa nice terör saldırıları, vuku bulmuş olurdu?!..

***

Onun için, bu saldırı yeniden DEAŞ’ın sahne almasına yönelik, taşere edilmiş, bir hadise!.. Daha açık ifadeyle; ülkeyi terör olaylarıyla dizayn etmek, siyasi istikrarı alevlendirmek adına, bu saldırı, ön hazırlık ve ön nabız yoklamadır?.. Onun için; Türkiye’nin bu ve buna benzer saldırı olayları karşısında, tavizsiz bir şekilde gitmeli, saldırıyı her yönüyle gün yüzüne çıkarmalıdır..

***

Hal-i hazırda, söz konusu iki saldırganla birlikte, ilişkileri olabileceği noktasında 51 gözaltı var.. Rusya ve Tacikistan asıllı iki saldırganın, yakalanması önemli!.. Bir önemli nokta da, bundan sonrası istihbarati bilgiler ışığında, hadisenin önünün ve arkasının çorap söküğü gibi gelmesidir..

***

Bunların yakalanması, Türkiye’ye kurulan bir tuzağı daha akamete uğratılmış oldu diyebiliriz.. Ama velakin, yeni örgütlerin de peyda edilmesi, Gazze’deki katliamların gündemden düşürülmesi için de, saha yoklamasına geçildiği yönündeki istihbarati bilgileri de gözardı etmemek gerekir…

***

Ülke ve millet olarak, uyanık olmamız lazım!?. Boşuna söylenmiş bir söz değil; “su uyur, ama düşman uyumaz.?”  Özellikle Cami’deki saldırı, tevhid bayrağını taşıyanın yumruklanması hadiselerini de, bu dizayn edici, terör ve terörizmin kulvarından ırak tutmamak gerekir…

***

Puslu, sisli, kaygan bir siyasal iklime sokulmak istenen Türkiye’de, birlik olma zamanı. Yoksa, yalnız kurtların, uyuyan hücrelerin harekete geçirilmesiyle çok hızlı bir kaotik ortama sürüklenme potansiyeli oluşabilir. Çünkü teröre taşere edici aklın ruh hanesinde alçaklık vardır, şerefsizlik vardır, kalleşlik vardır, zafiyet kollayıcı fırsatçılık vardır?..

***

AYIP ETTİN TANJU..

Evet ya, Tanju Özcan.? Bu kaçıncı ayıp, bu kaçıncı rezalet hali!.. Saymakla bitmez bir durum.. Son iğrençliği, gündemleşen İnci Taneleri dizisiyle alakalı.. Tanıtım fragmanında kullanılan Pavyon sahnesini paylaşarak, kadın bedeni üzerinde yaptığı siyaset, hele de "Babamdan kalan tarlayı sattım, sana Bolu’dan ev aldım. Türkiye’nin en güzel şehri Bolu’ya bekliyoruz"  sözü…

***

Denir ya, bu son pot kırmayla bardağı taşırdı.. Lakin, konu kadın haklarından açıldığında mangalda kül bırakmayan CHP, arka bahçesi konumundaki feminist oluşumlar ve sözde kadın derneklerinin bu rezalete karşı, her zamanki gibi, şaşırtmadan kafaları kuma gömmeleri… Vay da vay dedirtiyor..

***

Yandaş suskunluktan güç alan Özcan, gelen tepkilere karşılık paylaşımını silerken, bir de ahkam kesiyor..  “Ben klasik bir siyasetçi değilim. Siyasetin esprili yönünü öne çıkararak zaman zaman böyle paylaşımlar daha önce de yaptım, yapmaya da devam edeceğim” diyerek rezaletine libas yaptı…

***

Özcan’ın skandallarına son vermek için geriye tek bir seçenek kalıyor. O da, Bolu’nun izzet ve şeref sahibi kadınlarının, ders-i ibret noktasında, misyon üstlenmeleridir..  Ne sağ, ne sol, ne muhafazakar, ne liberal?. Şu veya bu kulvara girilmeden, seçimlerde “onu ve tüm karakteristik özellikleriyle” sandığa gömmek.. Artık yeter; diyerek… Sizce yapılanlar bunu hak etmiyor mu?

***

GÜNÜN SÖZÜ

Değerleri “ahlaki erozyondan” geçirirseniz geriye kalan değersizliğidir!..