KİM KİME NE KADAR SAMİMİ?…

Herkesin malumudur; Mayıs seçimleri, muhalefet partilerin cephesinde, çok derin sarsıntılar yaşattı!.. Hele ki, altılı masa!.. Masadan eser kalmadı..  Tar-u mar!.. İttifaklar alabora.. İşte CHP’nin hal-i pür melali.. İşte İyi Parti’deki fırtına.. Ve diğer küçük partilerdeki, itişmeler.. Hiç kuşkusuz ki bu kervanda DEM Parti de ciddi sancılar ve sorgulamalarla karşı karşıya geldi!… Görünen köy kılavuz istemez!..

***

DEM’le alakalı yükselen sesin volumu tüm kulakları tırmaladı!?. Yeter artık, aparat olmak, yeter artık birilerine payanda olmak!.. Yani özetle birilerine kazandırmak ve kaybettirmek zorunda değiliz, artık denildi… Hür ve müstakil siyaset, çok yönlü bir şekilde, parti tabanından, üst yönetime iletildi.. Bunu da, kent uzlaşı toplantılarında parti seçmeninin özeleştiri talebinde bulunmasında gördük!…

***

Bu da, gayri meşru değil, meşru bir siyasi irade temsiliyetinin sahada olması gerektiği gerçeğini, artık tartışılmaz olduğunu göstermeye yeter de artar!?. İkmale gelen bu adımlar kervanına Selahattin Demirtaş katılım göstererek, farklı bir kapı ve yelpaze açmak için ilk hamesini yaptı.. 31 Mart seçimlerinde, eşi Başak Demirtaş’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını öne çıkarmasıyla gerçekleştirdi.

***

Bu hamle, deyim yerindeyse hem siyasi arenada hem de DEM Parti’nin bizatihi içinde sürprize odaklı, şok bir fırtına yarattı!.. Bir önceki yazımda dile getirdim, bu çıkış DEM Parti’nin özellikle tabanla olan altı milyon seçmene bir gazoz kapağı bile alamadınız tepkisiyle oluşan, makas açığını ve gazını giderdiği gibi, CHP ve Ekrem İmamoğlu’na da uykuları kaçırttı.

***

Şu üç haftalık zaman dilimi içerisinde; İmamoğlu cephesinden yükselen sesler, herkesin malumu!.. Ne diyorlardı; “DEM Parti, AK Parti ile anlaştı?”.. Neyin üzerine, “Demirtaş’ın cezaevinden çıkarılmasına..” Hatta işi Öcalan’ın cezaevinden serbest bırakılmasına, ev hapsi verilebileceğe kadar götüren oldu.  Hesaplar ve sancılar; “DEM’i aday göstermeme noktasında, ikna edebilmek, zorlamak, baskı oluşturmak” idi..

***

Beklenildiği gibi olmadı!.. Ama iki uçlu bir mevzu oluştu.. Birincisi, Demirtaş’ın adaylığında karar kılınmadı, çekilmeye zorlandı.. Bu çekilme özellikle, Mustafa Karasu’nun, “CHP ile olan ittifakları övmesi, methiyeler dizmesinden” 24 saat sonra gerçekleşmesi, DEM’in sivil siyasetini sürekli atıla düşüren adımlardan biri olarak, bir kez daha not edilen hadiselerden oldu.. Ki öyle oldu, DEM boyun eğdi, Başak Demirtaş istemeye istemeye çekildi.

***

Ama ikinci adım, ikmal edildi!.. O da, tabanın sürekli tepki dozajıyla karşı çıktığı aparat ve payanda olma siyasetinin, bu kez kabul edilmeyişi oldu.. Ki Karasu’nun ittifak dayatmasına rağmen ikinci adım atıldı, İstanbul’da aday gösterilecek. Neticenin akıbetini zaman gösterecek..  Belirlenen isimlere gelince; Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni!.  Eş başkan adayları.. İki ismin siyasi profiline baktığınızda doğrusu, Karasu’nun stratejik söylemine uygun, kişiler deriz ya da demeyiz noktasında!!…

***

Beştaş yeni bir isim değil!.. DEM’in siyasi nüfuz kazandığı gün itibariyle, hareketin içerisinde yer alan bir isim.. 90’lara dayanıyor, geçmişi.. Beştaş medyatik biri.? Özellikle de, son dönemlerde hayli öne çıktığını görüyoruz. Meclis’teki hareketliliği, mevzu edilen konular üzerinde polemik üretebilmişliği, siyasi rakipleriyle, her türlü tartışmaya ve kavgaya, sataşmaya girebilen biri.. Siyasi kavgaya şerbetli.. Ama eşbaşkan Murat Çepni, pek bilinen, tanınan, konuşulan isim değil.. ESP kökenli biri..

***

Vaziyeti sandığa göre, irdelersek şöyle bir tablo çıkıyor der demez karşımıza, “kazanmak mı, kaybettirmek mi, yoksa şapkadan ne çıkarsa mı?.. “ Ki kimi şapkadan tavşan mı çıkar demeye başladı?.. Ki o tavşan da, Beştaş mı, Çepni mi?.. Ben Beştaş için bunun söylenilmesini, doğru bulmam.. Ama Çepni YSK’ya bildirilen isim olarak karşımıza çıkarsa işte o zaman tavşan aday denilebilir.. Kandil stratejisiyle daha az oy alınsın hesabı!?.

***

DEM Parti belirlediği adaylar noktasında stratejik hedefi oy almaksa, hiç kuşkusuz ki Başak Demirtaş belirlenen adaylar ölçeğinde; katlama yapardı?…Ama siyasi tecrübedeki zayıflığın da, risklerini gözardı etmemek gerekir.. Ancak, her şeye rağmen Başak oy patlaması yapardı..

***

Gerek sempatik hali gerekse de eşinden dolayı yaşadıkları ve mağduriyet pozisyonu!.. Hepsi artılar hanesinde, görülen etkenler!.. Nitekim anketler de bunu ifade etti.. Başak Demirtaş’ın İstanbul’daki oy yüzdeliği, partinin aldığı oyların da ötesinde, hatta iki katı!.. Yüzde 15-20 çıktı diyen bile var.. Burdaki hesap derim ki Kandil komutuyla çok oy almak değil, ne kadar daha az oy alabiliriz, ittifakına hizmet etmek midir?..

***

Başak’ın ilk çıkışında şunu sormuştum; bu stratejik hamlede Öcalan’ın bir dahli var mı?. Muhakkak ki… 2019’daki seçimler ve akabindeki seçimde tepkisi olmuştu, aday belirlemelerle ilgili.. Sizin hiç mi iradeniz yok, ne biçim siyasetçisiniz. 6 Milyon seçmenin iradesine, dışardan nasıl ambargo konulabileceğine izin verirsiniz demişti..

***

Başak’ın devre dışı bırakılması şu tezi de ortaya koymuyor değil.. Sivil siyaseti bir kez daha Kandil komutuyla, zehirlemek!.. Hafta sonu bu minvalde bir hayli, sorgulayanlarla yüz yüze geldim?.. Bu hamlenin arka backgroundu nedir diye.. Görünen o ki, hesap Demirtaş’ın sivil siyasete dair attığı adımları atıla düşürmektir!..

***

Zaman içerisinde bu soru yanıt bulur, özellikle 31 Mart akşamı!.. Ama Demirtaş’ın Başak’la başlayan, adaylıktan çekilmesiyle devam eden beyanları ile Leyla Zana’nın açıklamaları, aynı minvalde AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala’nın, Diyarbakır’da aday tanıtım toplantısındaki konuşmanın içeriği, bir bütünlük içerisinde ele aldığınızda, siyasette yeni sayfalar mı açılıyor dedirtmiyor değil?..

***

Tabi bu sayfalar, hem AK Parti için hem de DEM Parti ve Demirtaş’ın bizatihi kendisi için, ayrı saflar oluşturuyor.. Demirtaş’ın DEM ile AK Parti’nin görüşme trafiği içerisinde olmamalarını büyük bir eksiklik olarak değerlendirdiği açıklaması, bir şeyler söyletmiyor değil.. Kendi cephesinde üçüncü bir yol siyaseti, olabilir mi?.. İzlenim bu yönde..

***

Ne diyor Demirtaş!.. Başak üzerinde geliştirmek istediği siyasete dair çabasının, anlaşılmamasından sitem ederken şöyle dedi;  "DEM Parti ile AKP arasında bir görüşme trafiği var mı bilmiyorum. Ama eğer yoksa bu, iki parti için de büyük bir eksikliktir. Tüm partiler ülkenin, toplumun sorunlarının çözümü için görüşebilmelidir, konuşabilmelidir. Bu son derece meşrudur, hatta geldiğimiz süreç itibarıyla bir görev, bir sorumluluktur.

***

Başak Demirtaş'ın adaylık iradesi bu yönleriyle, DEM Parti dışındaki siyasi aktörlerce doğru değerlendirilmemiştir. Bu nedenle, başka kıymetli arkadaşlarımızla seçim yarışına girileceği anlaşılmaktadır. Oysa biz bu siyasi hamleyi seçimden çok toplumsal barış için önemsiyoruz."

***

İşte bu söylemin satır arası geniş!.. Der demez Ala’nın ve Zana’nın sivil siyasetin atmosferinde, yeni diyalogların gelişebileceğini söylüyor Demirtaş!?. Kaldı ki, Ahmet Türk’te benzer bir açıklaması oldu.. “CHP’yle bir yol yürünmeyeceği, çözümün sağlanamayacağı” noktasında!..

***

Sonuç itibariyle, görülen o ki DEM’in sivil siyasi aktörleri, taban ve ülkenin sancılı sürecinin farkında olan kesimlerin şiddetin, terörün, silahın devre dışı bırakılacak bir arayışın, ülke ve milletin ali menfaatine yönelik olduğu gerçeğiyle ses veriyorlar.. Ama bir eksikle!.. O da samimiyet karinesi içerisinde, korkmadan, çekinmeden kaygılara düşmeden güçlü ve yüksek dozajlı bir şekilde, haykırabilecek bir temsiliyet yok!..

***

GÜNÜN SÖZÜ…

Sözünü özüyle bütünleştirmeyenin yol arkadaşlığı, puslu havaya kamildir!?..