KIYMET-İ HARBİYESİ KALDI MI Kİ?

Osmangazi Üniversitesi Rektörü..

Hasan Gönen…

Önceki gün görevi bıraktığını açıkladı…

Gerekçesi…

"Devletimizin bekası…" imiş..

Bir de eklemiş…

O vahşi katliamın soruşturmasının "selameti" için istifa ediyorum demiş?

***

Öyle ya!

Delinin biri.

Uluorta.

Her önüne geleni, "FETÖ'cülükle" suçlasın..…

Dilekçeler versin..

Gammazlayıp dursun..

Şu veya bu, deyip "kıyım terörü" yaratsız..

Ama idare; o kişiye "sessiz" kalsın…

***

Ketum halin faturası...

4 "akademisyenin" öldürülmesiyle kesildi..

Rektör..

Hasan Gönen’in "bu vahşetin" ardından, çekiliyorum demesi..

İster istifa..

İster kovulma…

Nasıl bir şekilde; "o koltuktan" alındıysa..

***

Diyeceğim o ki..

Yaşanan ve yaşatılanların karşısında..

Şahsi bazda..

Hiç ama hiç "kıymet-i harbiyesi" yok..

Olmadığı gibi…

Vaziyet "masumiyet" karinesi içerisinde de tutulamaz…

Hele ki "istifa müessesesi" işliyor, düşüncesi de…

Çünkü…

İhmal var…

Sorumsuzluk var…

Görevi yerine getirmeme durumu söz konusu…

***

Rektör Gönen…

Eğer ki, sorumluluk sahibi olsa idi.

İstifa gerekçesinde şunu derdi…

"Bu vakıada bizim de günahımız var.

Çünkü önleyemedik..

Olayların bu seviyeye geleceğini akıl edemedik"

Ama demedi..

Neymiş?

"Kurumlarımız yıpratılmasın.."

Yok ya..

***

DİCLE'DEKİ ESEN HAVA…

Biliyorum..

Kadim şehir Diyarbakır'daki okurlarım..

Özellikle, Dicle'nin ötesindeki camia..

Yani, Dicle Üniversitesi ahalisi..

Bu yazıya odaklanırken…

Öyle hissediyorum ki kendilerine şunu söylemişlerdir…

"Korkarız ki..

Bir gün, "bizim üniversitemizde de böylesi" bir durum hâsıl olabilir…

Çünkü…

Osmangazi'nin "benzer durumu" vaki...

Hadiseler zinciri hep hasır altı ediliyor..

Kim ne yapıyorsa, "yanında" kar kalıyor..

Yani, mekanizma işlemiyor..

Keyfiyet hâsıl…"

***

Ne diyelim?

Mesuliyet Devlet-i Âliye'de..

Gören "göz" olunmalı..

Biz diyeceğimizi diyelim..

Mesela; "kadro" ikilemi var şu an..

Herkes tetikte…

Koruma, kolama, kayırma olacak mı?

Hak, hukuk ve adalet tecelli edecek mi?

Anlayacağınız, rüzgâr sert…

***

Yoksa diyorum…

Telafisi mümkün olmayan hadiselerden sonra…

Diz dövmek…

Ah, oh çekmek…

Böyle olacağını bilemedik…

Şu bu deyip; hayıflanmak…

Günah çıkarmak…

Netice getirmez…

Bilakis "hadiselerin" tekerrür etmesine, alışkanlık getirtir..

 

***

BU KADAR DA DEĞİL!

Hani bir söz var…

"Biraz ufak at da bari civcivler yesin.?!'

Ne yazık ki…

Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerine dair vaatler..

Giderek, bu vecizeyi söyletiyor..

Liste başını bırakın..

Meslek grubunda aday olanlar dahi..

Nerdeyse; "mazotu 1 liraya indireceğiz" diyecekler..

***

Diyorum ki..

Bu kadar "uçuk vaatlerde" bulunmayan…

Serin gelin..

Yoksa..

Çevrenizde inananız kalmaz..

Hele ki oy veren, hiç olmaz..

Çünkü..

Mazotu 1 liraya indireceğiz diyerek..

İki anahtar birden vereceğini vaat edenler..

Bugüne kadar..

Hiçbir şekilde; "Seçimi kazanan" taraf olmadı..

Hatırlatayım..

***

RENK CÜMBÜŞÜ..

Dedik ya..

Oda seçimleri rengarenk..

Yeşil.

Sarı..

Beyaz..

Mavi..

Kırmızı...

Başka renk var mı?

Bilemiyorum?

Sanırım var olanları saydım..

Neyse..

Liste renkleri, kılık-kıyafete de yansımış…

Adaylar..

Kendi renkleriyle, "giyiniyorlar."

***

Sağ olsunlar..

Bu minvalde; Ticareti bir hayli hareketlendirmişler…

Esnaf "durgun" bir mevsim geçiriyordu..

Diyorum ki..

Bu seçimleri "iki yılda bir'e" indirseler iyi olmaz mı?

Bari ticaret hareketlenir..

Vaatler sorgulanır..

Yönetimler "özeleştiri" odaklı aklı işletir..

***

Hatırlayın…

Daha 6 ay önce "oda seçimine" odaklı bu kadar "hararet…"

Aday..

Vaatler..

Yani yoğun bir "akım" söz konusu muydu?

Değil…

İki isim zikrediliyordu…

Ama bugün "o isimlerden" biri yok..

Lakin…

5 "Başkanı" belli 16 liste temsilci…

1 de kendi meslek grubu adayı var…

Haydi hayırlısı…

SEÇİM İKİ GÜN SONRA…

Pazar günü…

Tabiri caizse "dananın kuyruğu" kopacak..

Sandık kurulacak…

Oylar kullanılacak…

Saat 17.00 itibariyle de "sayım" başlanacak…

Ak mı, kara mı belli olacak?

Temennimiz odur ki…

Kadim şehir için; "en hayırlısı olsun?!"

Şimdiden tebrikler.

***

DAVUL-ZURNA…

Hani bir söz var..

Anlayana; sivrisinek saz..

Anlamayana; davul zurna bile az..

Aynen de öyle..

İşte yaz mevsimine giriyoruz..

Turistik bölgeler..

Yerli..

Yabancı turistleri ağırlama "hazırlığı" içerisinde..

Kafileler..

Davulla-zurna ile karşılanıyor..

Coşku büyük..

İşte önceki gün Mardin'den gelen haber..

Şanlıurfa..

Adıyaman..

Elazığ dahil; "illerde" turistler böylesi bir çoşkuyla karşılanıyor..

Peki…

Diyarbakır'ımızda böyle bir "ruh ve icraat" var mı?

Nerdeee…?

Neyse..

Bir kez daha hatırlatalım..

Belki; birileri anlar..

Ha bu arada..

İlgili ve yetkili makamlara sormak istiyorum..

Bilesiniz..

Diyarbakır.

Turizm acenteleri tarafından; "günlük" programa tabi tutuluyor..

Yani; "konaklama" yok..

Bir saatlik durak..

Ciğer yiyip gidelim..

O da olursa..

Bu anlayış değişmeli..

Ama diyeceksiniz ki..

Tepedekinin zihniyeti değişmedikçe, acentelerin zihni değişir mi?

Maalesef..

***

MİRAÇ KANDİLİ…

Bu akşam miraç kandili..

Peygamber efendimiz…

Hazreti Muhammed (S.A.V)..

Bu gece..

Allahû Teâlâ'nın daveti üzerine..

Cebrail Aleyhisselam'ın rehberliğinde..

Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya..

Buradan da, semaya..

Yüce âlemlere ve ilahi huzura yükseldi.

***

Sevgili okurlar..

Bu gece için;  "Beş vakit namaz" farz kılınmıştır..

Bu gecede, Allah'a şirk koşmayanların cennete gireceği müjdesi verildi..

"Amenerrasulü" diye başlayan Bakara Suresi'nin son iki ayeti, bu gece indirildi.

***

Allahû Teâlâ…

Huzura davet ettiği Hazreti Muhammed'e "on iki emri" vahyetti…

İnsanın yaşama hakkı,

Şeref ve haysiyeti

Toplumun huzur ve güvenini sağlamayı "emretti.."

***

İşte bu hakikat gerçeğiyle…

Huzur,

İstikrar..

Sağlık ve mutluluk temennisiyle..

Siz değerli okurlarımın..

"Miraç" kandili, mübarek olsun..