NEYMİŞ DE, NEYMİŞ!..

Peki neymiş dertleri?... Dertleri şu… DEM Parti, nasıl oluyor da, İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday çıkarma kararı alıyor.. Bu hamle, Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kaybetmesine neden olur?… AK Parti’nin de değirmenine su taşır?.. Vay ki vay!..

***

Peki, bu derde cevap ne verilebilinir?.. Yanıt Selahattin Demirtaş’tan.. Yanıtında ne diyor; “DEM Parti kimsenin payandası değildir?.. Kaldı ki, DEM Parti İmamoğlu kazansın diye siyasi arenaya girmiş bir parti değil ki?.. Hele ki, birilerine kazandırma ve birilerine kaybettirme hareketi hiç değil…Ah ki ah…

***

Zaten, ne diyor Sırrı Sakık.. “Şimdi kendi adaylarımız ile seçime gireceğiz diyoruz, onlar ‘İmamoğlu kaybeder’ diyorlar. Bu bizim sorunumuz değil. Bizim için önemli olan birbirine benzeyen iki bloğun kayıp ve kazancı değil, bizim için önemli olan üçüncü yol siyaseti olarak demokratik siyasetin gelişmesidir.”

***

Peki neymiş dertleri?.. Dertleri şu.. İyi Parti, nasıl oluyor da, CHP’ye karşı muhalif siyaset icra eder.. Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Adana’da Belediye Başkan adayı gösterir?.. Bu CHP’ye seçim kaybettirmektir?.. Vay ki vay; arkadaş!..

***

Peki, hiç düşünmez misiniz?.. İyi Parti'nin müstakil ve özgür bir parti olduğunu.. Her parti siyasi arenaya, kazanmak adına çıkar.. Bir başka partiye payanda” olmak ya da, kazandırma adına, aparat görevi yürütme gibi, bir mecburiyeti yoktur!.. İyi Parti, CHP’ye seçim kazandırmakla mükellef değil?..

***

Peki, neymiş dertleri?. Dertleri şu.. Yeniden Refah Partisi, İstanbul dahil, büyükşehirlerde nasıl olur da; aday gösterir?.. AK Parti cephesinden bu sesler yükselse de, ne gariptir ki CHP ve İyi Partililerin yanısıra DEM Parti’den de, kulis aktarımıyla, ses çıkıyor.. Vay ki vay, böylesi siyasete!…

***

İyi de Yeniden Refah Partisi’nin kendisine özgü, siyasi misyonu yok mu?.. Bir mecburiyet içerisinde mi ki; “bir partiye seçim kaybettirmek, başka bir partiye de, seçim kazandırmak?”.. Ya da tarafgirlik noktasında sorumluluk başka bir partiye yüklenemez!… Gel de söylenme böylesi vesayetçi siyasi anlayışa!.. Ah ki ah..

***

Velhasılı kelam!.. Türkiye siyasi tarihinde; partiler arasında ebedi bir düşmanlık, ya da ebedi bir dostluk” vaki olmamıştır.. Kaldı ki vaki olması; partilerin kendi öz hareketlerini, bilhassa kendilerini inkar etmiş olurlar!…

***

Ne düşmanlık ebedi, ne dostluk?!. Her şey bilaistisna siyasi güç ve kazanım odaklıdır?. Ki ittifak yapmak ya da yapmamanın özünde de bu yatmaktadır? İş riskli ama; her mücadelenin illa ki, negatif ve pozitif yönde riski vardır..

***

NOT.. 31 Mart sonrası; DEM ve Yeniden Refah Partisi çok mekanlarda; günah keçisi olarak, yargılanacaklarını, şimdiden not edin!.. Çünkü, daha seçim yapılmadan iki Parti ekseninde CHP ve AK Parti'ye seçim kaybettiren, partiler olarak afişe edilmişlerdir?.

***

İNANCIMIZ VE DUAMIZ!..

Felaketin, acıların, gözyaşlarının, feryadın, figanın, ölümün üzerinde konuşmak zor!.. Hele ki, bir gecede 55 bini aşkın, insanı kaybettiğimiz, zaman dilimi ve acıları yürek dağlamışken!… Dün tüm bu acı tabloya karşı bir kaç kelam ettik!.. Etmeliyiz de!…

***

Ve yine, bir deprem coğrafyasında olmamıza karşı, ilmin ve de bilimin uyarılarına rağmen, geliyorum diyen felaket açık ve aleni iken, ısrarla, inatla ve bir açıdan da mecburen hazırlıksız kalmamız, yakalanmamızı konuşmak da  bir o kadar zordur!.. Ama konuşmalıyız!..

***

Tabi, devleti ve milleti yönetenler!.. Özellikle hükümet kanadı?. İlk etapta, yaşananların, hışmıyla hedef tahtasında olurlar.. Her yönüyle suçlu ilan edilir.. Ki şoklar hanesi bu durumu zorunlu kılıyor.. Sonra ehil ve liyakat ölçüsüyle, küllerinden yeşermenin becerisi gelişir…

***

Denir ya; “yıkıldığımız yerden kalkarız!..” Ki bugün, sene-i devriyesindeyiz ve eksik, aksaklıklara rağmen, yüzde 70’leri bulan bir başarıyla; felaketin üstesinden gelinebiliyor.. Tam teşekküllü mü hayır, sorunsuz mu hayır?.. Ki beşerin yaptığı hiçbir iş, kusursuz olamaz!.. İlla ki olur..

***

Ya insani yönümüz!.. İşte o çok ama çok; duygu seli yaratıcı!.. Ki gördük, yaşadık, deprem bölgesinden uzak olanların, hali durumunu!.. Önce çaresizlik, hüzün, endişe ve kaygılar, sonra mı; insani misyonla yardıma koşuldu?. Milli ve yerli bir dayanışma örneği sergileyerek!?..

***

Ancak ve ancak, depremi yaşayan bilir, neleri yaşadığını?.. Ki onun halini konuşmak, duygularını aktarmak, ne kelimeler kifayet eder, ne de duyguların beyanını, dile getirmek!.. Her yönüyle; acı var., kelimeler boğaza düğümlenir!?

***

Asrın felaketini yaşadık.. Aynı minvalde, asrın birlikteliğini sağlayarak,  düştüğümüz yerden kalkıyoruz!.. Allah bu günleri, böylesi acıları, felaketleri, ölümleri bir daha bize ve tüm insanlığa yaşatmasın!…

***

AMA UNUTMADIKLARIM VAR…

Elbette ki, depremin acılarını unutmak mümkün değil.. Ama bir kesimin, hırtlıkları, yardımları bile tartışılır hale getirenlerin pespayelikleri, zihni de, fikri de, zehir akıtıcı olan vahşi, karaktere sahip olanları unutmak ne mümkün?… Deriz ya; “dil yarası?”…

***

HİÇ UNUTULUR MU… Deprem yardımlarını sandıkta oy olarak gören zihniyeti.. Ne diyordu; acıdan siyasi rant devşiren güruh!.. Yardımları biz yaptık, onlar yardımları başkalarına verdiler?…

***

HİÇ UNUTULUR MU?… Bırakın bunları.. “Bunlar Kürt, bunlara yardım yapılmaz.. O çadırlar bile onlara lüks.. Nüfusları azalsın.. Gibi, gibi cümleler kuran, ırkçı, şoven, faşist ruha sahip olanları..

***

HİÇ UNUTULUR MU?… Elim kırılsaydı da, bunlara yardım etmeseydim, yardım göndermeseydim. Artık bunları kaderleriyle baş başa bırakalım.. Ve deprem bölgesinde; halkı galeyana getirip iktidar devşirmek isteyenler!..

***

HİÇ UNUTULUR MU?… Yardım toplama adına, ekranlarda boy gösterenlerin, milyon milyonlardan bahsedip sonra da; kıç çevirenlerin” aldatmaları.. Gelen yardımları, çalanı, zimmetine geçireni, rüşvet olarak alanı?…

***

Sizi bilmem!.. Denir ya “bıçak yarası geçer lakin dil yarası geçmez.” Belki; biraz el insafta kalınır, siyasi ve ideolojik kutuplaşmanın ani refleksleri diye.. Ama hiç unutulacak gibi değil?!

***

GÜNÜN SÖZÜ…

İnsanlıktan nasip almayandan, merhamet beklemenin izahı var mı?…