RAMAZAN’A GİRERKEN!..

Büyüklerimiz ne güzel dizelemiş!.. “Zaman su gibi akıp gidiyor” diye.. İşte, Ramazan-ı Şerif.. Aynen de öyle bir zaman dilimi!?.. Günler, haftalar aylar ve yıllar, akıp gitti.. Daha dün gibiydi, zihnimizde, bedenimizde, ruh alemimizde ter-u tazeliğiyle, rahmeti ve bereketiyle, bütünleştiğimiz kutsal Ramazan’ı uğurladığımız gün.. Bugün bir kez daha, o mübarek zaman dilimine dahil olduk..

***

Dün sahurla niyet ettik, bugün ise oruçluyuz!.. Ve o tüm kutsallığı ve ulvi değerleriyle, bir ay boyunca bizlerle olacak?.. Bizleri denetleyecek, nefsi sorgulama yapacak.,? Hem iç dünyamızla, hem de düş dünyamızla, hemhal olunacak!.. Bizleri, gönüllerin bahçesinde buluşturup, rahmetin ve bereketin benliğiyle meşgul edecek!..

***

İnanan ve iman etmiş herkes..? Bilaistisna, kendinde bir şey bulduğu, aradığı, sorduğu, soruşturduğu, ikmale getirmek istediği bir aydır, Ramazan-ı Şerif.. Yoksulların sofrasında sıcak bir çorba, yetimlerin başını okşayan bir el, günah kirlerini temizleyen bir tevbe pınarıdır. Zayıflayan ruhumuzu doyurmaya, on bir ayın kirini temizlemeye, yara-bere içindeki halimizi sarıp sarmalamaya, dertlerimize derman, hastalıklarımıza şifa olmaktır!!!.

***

Yıkılan yerlerimizin inşası, tahrip olan, yıpranan hücrelerimizin yenilenmesi, bozulan taraflarımızın tamiri, zayıflayan irademizin sağlamlaşması için de fırsatlar membasıdır!…Yoksullaşan iç dünyamızı zenginleştiren, kimlik ve kişiliğimizi geliştiren, duruşumuzu kavileştiren, paylaşmayı şiar edinen bir hazindir!..

***

Orucu sadece yeme-içme-cinsel münasebetten uzak durmak olarak görmemeliyiz. Bilakis İmam Gazali'nin dediği gibi “oruç, sadece mideyi aç bırakmak değildir, aksine oruç, dili yalandan, gözü haramdan uzak tutmak ve her türlü çirkin fiillerden uzak durmaktır.” İşte orucu bu mantıkla tutarsak oruç anlam ve önemini bu şekilde daha iyi kazanmış olur yoksa aksi bir mantıkla hareket edersek oruç, mideyi aç bırakmaktan ibaret olmuş olur.

***

 

Nitekim, Ramazan insan nefsi açısından bir seferdir, bir savaştır. Bu yolculukta aç susuz kalmak değildir murat edilen, ya da gaye!!!. Nefsimizle, irademizle, fizikî isteklerimizle, dünyevi hayatın baş döndürücülüğüyle savaşmaktır gayemiz!. Bu savaşı kazanmak da var, kaybetmek de. Ama hiç kuşkusuz ki nefsine mağlup olan kişilerdir, savaşı kaybedenler!!

***

İradesini kullanmayan fizikî isteklerine mahkûm olur. Akıllılık dünya fırsatlarını değerlendirmek değil. Asıl akıllılık, ebediyete ait fırsatları değerlendirip, kendine ganimet edendir.. Unutmayalım ki dünya emtiası her ne ise, o dünyada kalacaktır. Dünyada ahiret için biriktirilenlerdir sizinle, ebedi dünyaya intikal eden.. Orada, size azık-gıda olacak.

***

Bilmeliyiz ki, kabrin, sualin, sıratın, mizanın, mahşerin, uzun ve korkulu yolculuğuna azıksız çıkılamaz. Çıkanın vay haline!.. İşte, bu kutsal Ramazan-ı Şerif, azıklara sahip olmamızı sağlayan, rahmetin ve bereketin, fırsatıdır, zenginliğidir… İnanalım ki, ruh ve beden için bir terbiye ve disiplin ayıdır, Ramazan ayı!…

***

Oruçtan ve namazdan başka ibadetlerin de toplu halde yapıldığı, ibadet anlamının günün hemen, hemen 24 saatine yayılıp yaygınlaştığı, toplumsallaştığı bir aydır.. Bu münasebetiyle, toplumsal seviyeyi kapatacak birçok başka ibadetler de bu zaman için emredilmiştir. Özellikle de sadaka ve zekat bunun başında gelir.

***

Hele ki, fakir fukaraya, eşe dosta, müşterek ziyafet demek olan iftar sofraları birliğin, dirliğin, bütünlüğün ve de ümmet olabilmenin de, faziletini teşkil eder.. Denir ya, mümin müminin kardeşidir.. Kardeş sofrası.. Allah’ın en çok sevdiği sofra; üzerinde çok lüks yemekler bulunan değil, çok el bulunan sofralar olduğunu bilmek gerekir!..

***

Bir deryadır, bir denizdir!.. Önümüzde akıp giden bu denize biz sadece bakarsak, kaybımız büyük olur.. Ramazan bir “rahmet”, gökten inen rahmete denk. Ama bunu anlayabiliyor muyuz? Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) bunu ne güzel ifade etmiş, “Ramazan’ı anlasaydınız her günün Ramazan olmasını isterdiniz!”  Ramazan, bereketi, ilâhi lütuf ve bağışlamanın adıdır.

***

Ramazan, ötelerden gelen tatlı bir esintidir. Ayrılırken, ardında rahmet, bereket ve kurtuluş esintileri bırakan bir rahmet rüzgârıdır o. Sabır ayı, sabır insanına dönüştürdüğü kula vedâ ederken sanki kulağına usulca fısıldar: “Sabredenlere ödülleri hesapsız verilecektir!” diye.

***

Diğer aylara nazaran Ramazan ayı dini yaşantımız açısından ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü İslami yaşantımızda ilk kaynak olan Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim, bu ayda inmeye başlamış, âlemlere rahmet Sevgili Peygamberimiz nübüvvetle bu ayda şereflenmiş, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi  de bu ay içerisinde vuku bulmuştır…

***

Pek tabi ki, İslâmın farzlarından olan oruç bu ayda farz kılınmıştır. Hz. Peygamber (S.A.V) diliyle “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş”  olan Ramazan-ı Şerifi, bu hadis ışığında yaşarsak hem dünyamız hem de ahiretimiz için daha kazançlı olacaktır…

***

İkram ve güler yüzle insanların gönlünü kazanalım!.. Kırgınlıklara küskünlüklere ve vurdumduymaz düşüncelere son verelim.. Her şeyden önemlisi ailemizle eş ve dostlarımızla mutluluğun ve manevi huzurun doruğuna ulaşmaya çalışalım..Vatan ve Milletimizin bekası için dua etme ve o yol üzerinden ilerlemeyi idrak etmeyi ihmal etmeyelim!..

***

Rahmetiyle bütün insanlığı kuşatan mübarek Ramazan günlerinde dahi vicdanlarını kaybetmiş, değerlerini yitirmiş insanlık düşmanlarını da unutmamamız gerekir.. Ülkemizin, milletimizin, coğrafyamızın, İslam dünyasının, Gazze'de Doğu Türkistan’da yaşanan vahşetlere maruz kalanları da unutmamamız gerekir..

***

Ve yine, tahrif edilmiş bir inanç, sapkın bir ideoloji ve kirli bir siyasetten beslenen siyonizm, bugün insanlık için en büyük tehdit haline gelmiştir. Bu tehdidi bertaraf edecek yeni bir uluslararası inisiyatife acilen ihtiyaç vardır bunu da ikmal edecek olan İslam ülkeleridir. Müslümanlara hayatı zindan eden bu zulüm ve trajedilere son verme sorumluluğu ise öncelikle Müslümanların omuzlarında olduğunu da idrak etmeliyiz!..

***

 

Mübarek ramazanın merhamet ikliminden hakkıyla istifade ederek başta dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan acıların, sistematik katliam, işkence ve tacizlerin son bulması için yüce Mevla'ya dua edelim. Dökülen kanın durması, yetim feryatlarının dinmesi, mazlumların gözyaşlarının silinmesi, bütün kardeşlerimizin bir an önce zulümlerden kurtulması için sözlü dualarımızı fiili dualarımızla destekleyelim.

 ***

Bu vesileyle güzel ilimizin, ülkemizin ve İslam varlığının yaşadığı bütün gönül coğrafyamızın Ramazân-ı Şerif’ini tebrik eder ve tüm insanlık için huzur, barış ve esenlik getirmesini Yüce Rabbimden niyaz ederim… Ramazanınız mübarek olsun!…

***

NEDEN "SON SEÇİMİM" DEDİ!?.

Siyasete dönersek!.. Kafalarda cevap aranan soru, Cumhurbaşkanı Erdoğan neden son seçimim dedi.. O açıklamayı, daha açık bir şekilde aktaralım.. “Bu seçim benim için bir final.. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim, benim son seçimim..”

***

Bu ifade ve ikmale gelen sorular zincirinde, Erdoğan  neden böyle son seçimim demeye gerek duydu.. Ya da, kastı neydi?.. Doğrusu, 31 Mart’a yelken açıldığı bir evrede, bu beyan, çok ihtimalleri sıralayabilir..

***

Söylem, durumun tespitine binaen mi? Yoksa yasaya dikkat çekip, 2028 sonrasına kapı açma nabzı mı?.. Ya da, Parti içerisinde, kendisinden sonrası kimler nasıl bir tutum sergiler veya konumlanır?!…

***

Yoksa!.. Gönüllere vefa noktasında duygusal yaklaşımla, sandığa, seçmeni taşımak mı?!.. Öyle ya, ülke insanı olarak, “duyguya” çok ama çok, önem verici olduğumuz için, kazanım bu alandadır!.. Sizce; başka izahat var mı?

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Her şeyin bir zekatı vardır, bedenin zekatı da oruçtur!?..