SEN DE ADAM MISIN KAZANI!?..

Karşı mahallede şöyle bir beklenti hasıldı?.. Kurultay yapılırsa, Kılıçdaroğlu da giderse, parti içerisindeki gerginlikler son bulur, sular durulur!.. Her şey çok daha güzel olacak denildi?.. Ama yok, hiçbir şey güzel olmadı!.. Bilakis sert fırtınalar esti, çirkin haller daha bir belirginleşti.. 

***

Daha ilk günden itibaren ucube bir yönetim oluştu.. Çift başlı mahmur. Ki Kemal bey’i de yandan tutarsak, üç başlı!…. Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu.. Ki bu modern ifadeyle eşbaşkanlık buldozer oldu.. Kısa sürede içe dönük kavgaların dozajını artırdığı gibi; mızrak çuvala sığmaz hale gelindi kavgalar!!.

***

Herkes bir taraftan partiyi ve koltukları nasıl elde edebilirime odaklandı?.. Öylesine ince, öylesine sinsi, öylesine organizeli ayak oyunları tertiplendi ki, üçlü başkanlar bile, kapışır hale geldiler.. Ne oluyoruz diyerek.. Kumpasların ana hedefinde; Belediye Başkan adaylarını belirlemedeki adamım olsun rantı!?..

***

Partiyi ve iller düzeyinde, belediyeleri ele geçirme organizasyonunda Genel Merkezin karşısında konumlanan Kılıçdaroğlu’nun dahli yüksek olmazsa da, Ekrem İmamoğlu ile Özgür Özel’in, teşkilat kurgusuyla fena bir kavga içerisine girdiklerini görüyoruz!… Parti merkezindeki gerginlik, yüze telefon kapatmalar, laf etmeler!..

***

Kulis yankılarında öne çıkan bir isim Malatya Milletvekili Veli Ağbaba!.. Halk deyimiyle; “her taşın altından çıkan” oldu.. İzmir mi, Trakya mı, İstanbul mu, hatta iç Anadolu da dahil; kendisine yakın isimleri, Belediye Başkan adayı gösterme adına, envai organizasyon tertipliyor..

***

Ağbaba gibi, başka isimler de var!.. Partiyi kendilerine göre dizayn etmek isteyen.. Selin Samet Böke ile Şükran Kütükçü.. Başka isimler de var, ama pek öne çıkanlar değil.. İkili hayli faal.. Tabi mevcut tablonun yüksek dozajlı şekilde, çirkinleşmesi de, seçmende yarattığı güvensizlikte CHP açısından ayrı bir handikap!?.

***

Dile kolay!.. Yüz yıllık zaman dilimi içerisinde, ülkenin ana muhalafet partisi olacaksın, yer küresinde nice hadiseler, nice milli ve yerli meseleler vücut bulurken, bunlara dair kafa yorması gerekirken!.? Yapılan ve edilen; kendi iç dünyalarında bir güç savaşını veriyorlar, hem de çevresel yıkımlara neden olacak şekilde?…

***

Doğrusu ilk gün ifade ettim!.. CHP’nin mantığında, ne ülke, ne millet, ne devlet denilen hiçbir olgu yok!.. Var olan, dış orjinli talimatların doğrultusunda, yeri ve zamanı gelince, payanda olmaktır.. İktidar hevesi yok.. Zaten, kırmızı kitap onların nam-ı hesabına her şeyi organize ediyor.. Onlara düşen; “günü geldiğinde” gelen komuta özgü, hareket etmek.. Gerisi akşam sofrası..

***

Daha iki yıl önce, altılı masa kurulmadı mı?. Başı çeken, masayı kuran CHP değil miydi?.. Sonuç, hezimet?.. Sonrası, ne masa kaldı, ne ittifaklar kaldı, ne de birbirlerine vekil kazandırma noktasındaki ahde vefa kaldı?.. Bir dostun ifadesiyle, rant odaklı işbirliklerinde, kavga kaçınılmazdır?..  Küçük hesaplar getirisi bu!..

***

CHP’deki iç kavga dalgasını İmamoğlu’nun bu millet, temsilciye oy vermez sözünden de anlayabiliriz.. Söz her ne kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kast etmeye yönelikse de.. Gaye; buradan genelleme bir sonuç çıkarmak.. Ki Partisinin de Genel Başkanını da dahil ediyor..  İyi de, İmamoğlu kimin temsilcisi.. Özgür Özel kimin temsilcisi denilmez mi?.. CHP'den ve onun genel başkanından bağımsız biri mi?

***

Netice itibariyle!.. CHP’de hiç de güzel işler olacak  gibi değil.. Kumpaslar, saldırılar ve algı operasyonlarının havada uçuşmaları, aslında bir taşla çok kuş vurma hali var.? Batan geminin malları da diyebiliriz.. Ancak İmamoğlu cephesinde, yaşananları şu açıdan okumakta fayda var derim..

***

İşte bu noktayı da, şimdiden not etmek istiyorum buraya!?.. İmamoğlu, İstanbul’a dair, ne vaat ettiklerini, ne de mevcut sorunları, mevzu ettirip, gündemleştirmemek adına, bu hadiseleri fondaşlarına, gündemleştirmesi dikkatten kaçmamalı!?. Bir kaçış politikası sergiliyor…Bundandır ki, önce sahiplenip, destekledi sonra da sırtından vurduğu Özgür Özel’e “sen de adam mısın” diyor

***

ATİK’İN ZEHİR ZEMBEREK AÇIKLAMASI…

Mevzu CHP olunca, Emel Uslu Atik’e kulak vermemek, olmaz.. Hele ki, önceki gün basına yansıyan, zehir zemberek “eleştirisel” açıklamaları vaki iken. Diyor ki.. "Kadınlar gelmiyor, kadınlar katılamaz gibi cümlelerle fetva verip her türlü çabanın önüne set kuranların önünü açıp, öte yandan kadın haklarını ve Atatürkçülüğü kullanarak aday adayı olanları destekleyen genel başkanın tanıdığı ya da MYK’dan birisinin arkadaşı, dostu, ailesi veya bir bağı varsa aday oluyor. Gecenin bir yarısı, genel merkezi basıp, netleşen adayları bile değiştirebiliyorlar..”

***

KURUM İSTANBUL’U MURADINA KAVUŞTURUYOR..

 

HBS Araştırma, İstanbul'da 2 bin 925 kişiyle yüz yüze görüşme metoduyla anket çalışması yaptı. Ankette, "31 Mart Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde hangi partiye oy vereceksiniz?" sorusu yöneltildi.

***

Ankete göre, belediye seçimi için partilerin oy oranları şöyle: 

AK Parti - MHP (Murat Kurum) yüzde 38,3

CHP (Ekrem İmamoğlu) yüzde 36,9

İYİ Parti (Buğra Kavuncu) yüzde 5,2

DEM Parti (Meral Danış Beştaş/Murat Çepni) yüzde 4,8

Zafer Partisi (Azmi Karamahmutoğlu) yüzde 2

Yeniden Refah Partisi (Mehmet Altınöz) yüzde 1,9

Diğer yüzde 1,6

Kararsızım yüzde 9,3.

***

 

ERZİNCAN FACİASI!..

Erzincan’ın iliç ilçesindeki altın madeninde meydana gelen facia herkesin malumudur!?. Kayıp madencilerimiz var.. Yüzbinlerce metreküp toprağın altında; 9 insanımız var.… Tabi bu sayı artarabilir de, eksilebilir de.. Ama, kahredeci ve üzücü bir olay.. Hepimizi yasa boğdu… Önceki yazımda da ifade ettim, Büyüktimur’la Gündem programında da, konuklarla mevzuyu tartıştık.. Kimin ne kadar ihmali var, bu büyük facia neden oldu, tahribatı ne kadar hesabının sorulması gerekir!..

Madem ki hukuk devletinde yaşıyoruz, hesap sorulmalıdır.. Ki görünen o ki, hesap sorulacak..  Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç, 4 Cumhuriyet savcısının bu konuları araştırmak, soruşturmak için görevlendirildiğini açıkladı. Bu saat itibariyle yargıya güvenmekten başka bir yol , başka bir çare de yok. Yaşanan hadise, aslında bizi sorgular noktadadır.. “Küresel madencilik şirketleri”  açısından hal-i vaziyetimiz nedir?. Medya olarak biz işin neresinde pozisyon almalıyız…

***

İliç’teki vakıanın arz ettiği tehlikeler hakkında, bakıyoruz ki, çok konuşmuş, tartışılmış, sorgulanmış.. Ama doğru, ama yanlış, ama gerçekçi, ama abartı, birçok ikaz yapılmış, altın madeniyle alakalı… Prof. Dr. Rüstem Erkan hocanın dediği gibi;  “sürekli olarak bu konuyu gündeme getirmeye çalışan oldu, ama dinleyen olmadı?” Galiba burada biraz iğneyi kendimize batırmamız gerekir!..

***

İliç’teki altın madeni sahasına dair iddialar gündeme getirildiğinde, medya gruplarımızın hemen uzman muhabirlerini alana göndermeleri, oralarda ciddi araştırmalar yaptırtmaları ve durumu net bir şekilde ortaya koyma çabasına girmeleri gerekmez miydi? Gerekirdi.. Ama ne o uzman ekip, ne de onu gündeme taşıyabilecek, gayret..  Yok..  Çünkü, ülkenin temel meselelerine eğilim yok!?.

***

Var olan, siyasetteki kamplaşmayla hadiselere bakmak!?. Siyasetçim olup-bitene nasıl bakıyorsa, o da o gözle bakıyor.. Gerçeğin peşinde değil.. İşte, 5 gün.. Hele konuluşan ne; kimin ihmali var?. Ama kimse, buranın çeyrek asırdan beridir, doğal felaketin alanında yer aldığına bakmış değil.. Kaldı ki, müfettişler gelip-gitmiş, altı ay olmuş, ama hala rapor tanzim edilmiş değil?… Herkes kabahatli!?.

***

 

GÜNÜN SÖZÜ..

Bir söylemin, iddianın hangi amaçlara hizmet ettiğini anlamak için de, uzmanlık gerekmez mi?.. Sizce..

***

HAYIRLI CUMALAR