Park Sorunu, ”Öteki” ve Şiddetin Aklileştirilmesi
Geçtiğimiz salı günü, Amerika Birleşik Devletleri’nde üç
Müslüman gencin öldürülmesinin yankıları İslam dünyasında hala sürüyor. Konuya
ilk 2-3 gün sayfalarında fazla yer vermeyen Amerika basını, tepkiler üzerine
konuyu gündemine aldı, ama “park”
sorununa indirgeyerek. Çünkü konu “park sorunu” ile ilişkilendirilirse öldürme
eylemi de sıradanlaşacak ve haklı bir nedene (!) dayanmış olacaktır.
Batı’nın “öteki” ile ilişkilerinde uyguladığı bu sistem,
yani yok sayma, öldürme, asimile etme ve istila etmeyi aklileştirme stratejisi
yeni değil. Batı’da keşiflerin ve istilaların başlamasına paralel olarak
yapılan ilk iş, ötekini öldürmeyi meşrulaştıracak argümanların ortaya
atılmasıydı. Batı insanın davranışlarının kültürel kökenlerine eleştirel
yaklaşan P.K. Bock, bu çerçevede Avrupalı ulusların önce sömürgeciliği teolojik
olarak aklileştirdiğini, sonra eylemlere geçtiğini anlatır. Ona göre,
“yerlilerin ruhları-bedenleri ve toplumları zarar görse bile” kurtarılmaları
yine de onların yararına idi. Çünkü onlar kendi başlarına bir şeyler
başaramazlar, doğruyu yapamazlardı. Bu sırada, şiddet görmeleri veya
öldürülmeleri çok da önemli değildi, sonuçta geri kalanlar medeni olmayı(!)
öğreneceklerdi.
Amerika’nın Irak’ı ve Afganistan’ı işgal gerekçelerini
bir kez daha hatırlayalım. Dönemin AB Başkanı Bush, işgalden önce Saddam
Hüseyin’i ve kendisinin ortaya çıkardığı Taliban’ı nasıl da şeytanileştirmişti.
Ve akabinde her iki ülkede yaşanabilecek şiddet olayları ve ölümleri söz konusu
ülkelerde yaşayan insanların özgürlüğü(‘!) için göze alınması gereken eylemler
olarak değerlendirmişti. Artık dünya kamuoyunun gözünde Irak’ın işgali hakli
bir gerekçeye dayandırılmış ve hatta alkışlanmıştı. Bazı Iraklılar ölecekti,
ama geride kalanlar, Amerikalılar sayesinde özgür olacaktı(!)
Ne gariptir ki, ordusundan, polisine, sinemasından,
romanına, okulundan, sokağına, zencisinden beyazına kadar şiddeti benimsemiş
bir ülkenin uluslararası algısında “şiddet kavramı “yer almıyor. Hala Amerika
demek “özgürlük, eşitlik, çoğulculuk' demektir, şeklinde bir algı hâkimdir.
Aynı şey Almanya için de geçerli değil mi? Almanya’da kundaklanan onlarca ev ve
içlerinde yüzlerce Türk vatandaşının diri diri yanmasına karşı verilen ilk
tepkiler hep aynı mantığa dayanıyor:
Kundaklanmalar ya Türklerin komşularıyla yaşadığı sorunlardan
kaynaklanıyor, ya da bir yakınları tarafından kundaklanıyor.
Görüldüğü gibi dün de, bugün de Batı’nın ötekine karşı
uyguladığı şiddetin savunulma biçimi; kendi acımasızlığı ve gaddarlığını
haklılaştırmak için ötekini barbar göstermekten başka bir şey değildir. Öyle
olmasa 3 Müslüman gencin öldürülmesi olayı, tepkiler üzerine ısrarla park
sorununa indirgenmeye çalışılmazdı. Ülkelerinde park bulunmayan ve kurallara
dikkat edilmeyen barbar Müslümanlar, Amerika’ya gelmiş ve komşularına park
konusunda öyle sorunlar çıkarmışlardır ki, komşuları son çare olarak(!) onları
öldürmüştür.
Amerika kamuoyu buna inanmaya hazırdır çünkü
alıştırılmışlardır, ama “ötekiler” değil. Park sorunu olsa bir kişi öldürülür,
evde yaşayan 3 kişi birlikte öldürülmezdi.
Batı kamuoyu bundan ders çıkarabilir mi? Hiç sanmıyorum.
Karakter ve davranışlar kısa zamanda oluşmadığı gibi, değişmeleri de kısa
sürede mümkün değil.
Ama bizler ders alabiliriz. Öncelikle kim yaparsa yapsın
ve kime karşı olursa olsun şiddetin aklileştirilmesinden vazgeçilmezse herkesin
zarar göreceğinin bilincinde olarak. Güneydoğu’da zaman zaman yaşanan şiddet
olaylarından ve yol kesmelerden başta bizzat bölge insanı zarar görmesine
karşın, eylemeciler güçlü bir şekilde kınanmadığı ve her zaman aklileştirildiği
için, ne güvenlik güçlerinin kullandığı gazdan ne de coptan yakınmanın fayda
sağlamayacağına inanarak, ders çıkarabiliriz.
Şu anda Amerika’da 3 Suriyelinin öldürülme gerekçesinin
park sorununa indirgenmesi bize ne kadar inandırıcı geliyor, Amerikalılara
bakışımızı ne kadar değiştiriyorsa, Güneydoğu ve Kürt sorunu çerçevesinde
yapılan sokak eylemleri ve uygulanan şiddet, öldürme, korkutma ve baskının
gerekçeleri başkasına da o kadar inandırıcı geliyor.