SİYASET ÇARKI ÇOK DÖNEK VE NEWROZ…?!

Ne yazık ki, hakikatin beyanı bu!.. Türkiye’nin siyasi tarihi; çok dönekli süreçleri, siciline kaydetmiştir.. Siyasetin çok yönlü stratejik bazı döneklik politikası, son yıllarda artık, sıradanlaştı!.. Dün kanlı-bıçaklı hasım olanlar, bugün sarmaş, dolaş hısım!.. Aynı minvalde dün hısım olanlar, bugün kanlı bıçaklı, ata düşmanı gibi  birbirlerine husumetli!..

***

Bugün,  21 Mart Newroz Bayramı… Kutlamalar haftalar önce başladı… Şöyle geçmişe uzanıp, tarihteki sayfaları çevirdiğimizde; hey gidi günler hey diyebileceğimiz, çok zaman ölçeği çıkıyor karşımıza!.. Nerden nereye, dün ne idi, bugün ne alemdeyiz, yarın ne olacağımız ise meçhul?.. Sıralayabileceğimiz ve aynı zamanda, hayıflanabileceğimiz çok yönlü, siyasi dengesizlik ve döneklik var!…

***

Öyle ya!.? Bir zamanlar, Newroz denildiğinde, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da tüyler diken diken olurdu?.. Hele ki, devlet-i aliyede.. Terörün, şiddetin, inkarın ve asimilasyonun, pikleştiği dönem; getirisiyle adeta kabusa dönerdi günler!.. İsmine, hatta adında zikredilen ki, halen alerji duyanlar var.. Kullanılan harfe bile, tahammül yoktu!..

***

Olağanüstü hallerle geçerdi!.. Ölümler, öldürmeler, bombalar.. Yakılan ve özgürlük ateşi denilen kutlamalar acı olarak biterdi.. Kim neye, neden, niçin karşı ya da husumetli; hep meçhuller hanesinde kısır döngü olarak siyasetin devşirmesine, malzeme olur giderdi?… 1990’larda bunun acısı, bilançolarda yazılı.. Bu ülke topraklarında nefes alan herkese bir ölçüde, bedel ödetildi..

***

Sonra!.. Siyasi hava farklı esmeye başladı.. Özgürlükler alanı belli bir ölçekte genişledi.. Doğu ve Güneydoğu’da Newroz bayram havasında, coşkuyla, tarihsel mesajlarla, barışın, kardeşliğin, insan haklarının, dillerin ve ırkların kendini ifade edici, özgürlük ateşinin gölgesinde, kutlanır hale gelindi.. Değerler üstün kılınmaya başlandı.. Yüzler gülüyordu?..

***

Diyarbakır meydanları!.. Newroz kutlamaları için özel olarak, hazırlanan ve bugün Newroz Alanı olarak, adlandırılan bölgede, nice“siyasetin tarihsel değişimine dair, mesajlar vardı.. Irak Kürt Federal Başkanı Mesut Barzani, Diyarbakır’da ağırlandı.. Leyla Zana ve diğer Kürt isimler, hep birlikte, Kantar Kavşağında barış sloganlarıyla renklendirildi!.. İbrahim Tatlıses ve Şivan Perver birlikte şarkılar, türküler seslendirdi, düet yaptılar!..

***

Sonra mı!?.. Newroz meydanında Sırrı Sürreye Önder, Pervin Buldan sahne alarak, “Sayın Öcalan diyor ki”, girizgahıyla, İmralı’dan gelen mektuplar okundu..  Salt Türkiye değil, Dünya’ya hitap edici nice mesajlar verildi.. Coşku hakimyetiyle, halaylar çekilirdi.. Ve artık bu iş, çözüme kavuştu denilirdi..

***

Günlerce hazırlıklar yapılırdı.. Yerli ve yabancı tüm televizyon kanalları, haftalar öncesi, Diyarbakır’a akın edip karargah kurardı.. Newroz alanından, saatlerce canlı yayın yapılırdı.. Siyasetin ve devletin en tepesinde mesajlar atılır ve verilirdi; Newroz Piroz be diye.. Kimi siyasiler, karşı çıksaydı da cılız kalırdı.. Eleştiri dozajı her şey güzel de bir de; Türk Bayrağı olsaydı noktasında olurdu!..

***

Ve o yakılan ateş, siyasetin seyri seferi, şöyle bir düşünceyi ikmal ederdi!.. “Evet, bu sefer, çözüm gelecek.. Bir dahaki Newroz’da, silah, şiddet son bulacak..” Ve de, dualar eksik olmazdı.? Hem Batı’dan hem de Güneyden.. “Artık analar ağlamayacak, kan dökülmeyecek”.. Sevincin, mutluluğun, huzurun sevinç gözyaşları dökülürdü!..

***

Peki sonra!.. Yine tarihsel bir siyasi döneklikle her şey, zehirlendi!.. Ne nevroz alanlarında, huzur var, ne Sırrı, ne Buldan ne de Öcalanın mektupları.. Ve ne de buradan çıkan mesajların, yüksek düzeyde siyasi alanda alıcısı.. O gün eleştirenler bugün mutlu mu onu pek bilmem ama, nice siyasiler, eş başkanlar hapiste!.. Ve o gün şükür bugünlere diyenler de, yoklar!..

***

Velhasıl!. Bir zamanlar diye başlayan ve nerden nereye geldik diyerek devam ettiğimiz, Türkiye’nin siyasi çarkındaki bu döneklik zaman dilimi, asırlar ihtiva etmiyor.. Çok kısa bir zaman dilimidir, bu anlattıklarım.. En çok da, 2013 ila 2015 arası.. Üç yılda, neler oldu, neler?…  Peki yarınlara dair umutlar var mı?. Eee “umudu olmayanın atı koşar mı?”.. Ne mümkün?..

***

Bu koşan at noktasında, bir umut diyerek!.. Umulan ve beklenen o ki; Diyarbakır’daki 21 Mart Newroz kutlamaları, 27 Mart’taki Erdoğan’ın Diyarbakır Mitingi, Kürtler ve Türkiye açısından yeni bir “esenlik verici rüzgarın, esebileceğidir? Ve bunun 31 Mart’taki seçim sonuçlarıyla çözüme yeni yol haritası geliştirip çizeceğidir.. Sizce..

 ***

Newrozunuz kutlu olsun.. Newroz’a we piroz be!..

***

BİZDE OLMAZ, YABANCI!..

Tam hatırlamamakla birlikte!.? Siyasetçilerimizden biri şöyle bir okkalı cümle kullanmıştı.. Şu diktatör tanımlamasıyla alakalı.. Demişti ki; “bizde diktatör olmaz?..” Çünkü, diktatör Türkçe bir kelime değil.. Belki Türk Dil Kurumu noktasında bakarsanız, bir haklılık payı çıkabilir..

***

Ama velakin; Türkçe olmayan öylesine yaşama nüfuz edici, lügatımıza girmiş, hatta Anayasamızda. Kanunlarımızda yer edinmiş nice kelimeler var.. Soruyorum!.. Enflasyon.. Demokrasi.. Kriz.. Anarşi.. Depresyon.. Obezite.. Peki ya nepotizm!.. Daha alası, daha dehşetlisi “Laiklik”..

***

Şimdi bunların bir teki, Türkçe değil.. Ki daha sayabileceğimiz, onlarca yüzlerce böylesi kelime var!.. Ve hepsi de; günlük yaşamımızda var.. Laiklik fransızca kelime değil mi?. Türkçe’deki karşılığı genel kanı olarak dinsizlik..

***

Peki hal bu iken, bizde dinsizlik olabilir mi?.. Olamaz.? Ama, “Türkiye laiktir, laik kalacak” diyoruz.? Türkçeye çevirirsek; Türkiye dinsizdir, dinsiz kalacak diyebiliyor muyuz.? Ya da, söylenebilir mi?.. Neyse, hakikatleri gizlemeye gerek yok!.. Varlık ile yokluk arasında; debelenmeyi bırakalım!..

***

KÜRT KONFERANSI..

İHD’nin organize ettiği, Kürt Konferansı hafta sonu, Diyarbakır’da yapıldı.. Anlamlı ve önemliydi.. Zaman açısından da, dönem açısından da!.. Lakin, konferansın anlam ve önemi, konuşulanlar, tartışılanlar, eleştiriler ve çözüme odaklı sunulanlar ne yazık ki, gölgede kaldı?..

***

Nedeni ise; katılım ve programlardaki ani iptallerin peşi sıra gelmesi oldu.. Önce Kürt siyasal hareketinin önemli isimlerinden, Leyla Zana’nın katılacağı duyuruldu.. Hatta Zana sahaya iniyor, noktasında başlıklar atıldı.. Sonra katılmayacağı duyuruldu…Nedeni açıklanmayan bu katılamamanın perdesi aralanmaya çalışılırken, ikinci bir iptal geldi..

***

O iptal de, AK Parti’den M. Galip Ensarioğlu, CHP’den Sezgin Tanrıkulu, DEM Parti'den Ayşegül Doğan’ın konferansa katılmayacağı, onlara dair ayrılan “konuşma bölümünün” oturumlardan kaldırılması oldu.. Peş peşe gelişen oturum iptalleri, der demez sorguluyor kafalarda nice soruların ikmaline neden oldu?. Neden iptal, neden katılmadılar?..

***

Ensarioğlu cephesinden katılmama ya da konuşmaların iptaline ilişkin, yanıt aldım.. Önceki akşam, Büyüktimur Gündem programıma konuktu.. “Son günlerdeki, kendisiyle alakalı yaşanan polemikler üzerine” birileri yüzleşmekten çekindiği için; konferanstaki siyasilerin konuşma bölümü, çıkarıldı.. Biz de katılmadık... Siyasiler böylesi bir meselede konuşmayacaksa, denir ya; nerde konuşacak?..

***

Bir tarafta, kendini muhatap kabul eden DEM, diğer tarafta siyasal İktidarın vekili, beri yanda, Anamuhalefetin vekili.. Masanın üç önemli saç ayağı.. Onların fikri beyanının olmadığı bir ortamdan çıkacak sonuç; basın bülteninden öteye gitmez derim.. Nitekim konferansın ruhundan daha çok, neden katılmadıkları ve iptal edildiği konuşuluyor?.. Neticede mevcut katılımcılar; “Kürt sorunu, çözümden çok uzak” konusunda, birleşti..  Sebep derseniz; mevzuya samimiyet gösteren yok? Dün olduğu gibi bugün de!”

***

GÜNÜN SÖZÜ..

Bizde olmaz diyoruz lakin batı hayranlığıyla dik alasını yaşıyoruz!..