SEÇİM HEYECANI!…

 

Diyarbakır…

Ticaret ve Sanayi Odası'nın "seçim" havasına girdi…

Heyecan, gün gittikçe artıyor.

Bu seçim.

Ticaret için.

Esnaflar için.

İş dünyası için.

Kısacası kentin sosyal, ekonomik ve kültürel yaşamı kadar

Gelişmesi için.

Pek tabi ki temsiliyet gücü adına; DTSO büyük bir öneme sahiptir!

***

Aday isimler çok.

Zikretmeyeceğiz.

Şu bu aday diyerek...

Ki yeniler de, çıkabilir.

Ama şuana kadar, 5–6 isimden söz ediliyor…

Demokrasinin.

Hür iradenin.

Hukuk devleti nizamının var olduğu her yerde.

"Seçme, seçilme" hakkı, kutsal olduğu gibi…

Ayrıcalık, söz konusu değil…

***

Her isteyen kişi…

Başkanlık için aday olabileceği gibi.

Herkes istediği kişiye de, destek olabilir.

Yanında "var olduğunu" beyan edebilir.

Seçimin de.

Sandığın da ana ruhu "demokratik mücadelenin" zaferle sonuçlanmasıdır...

***

Şahsi bazda!

Adaylar üzerinde, fikri beyanda bulunmayacağım.

Ki erken.

Çünkü kim ne diyor?

Projeler.

Hedefler.

Gayeler nokta-i nazarında, "kimse" arz-ı endam etmiş değil…

Yeni yeni, konuşanlar var...

***

Ama bazı tavsiyelerim…

Ki akıl vermek adına da değil.

Yılların tecrübesi.

Geçmişte yaşanılanları bilen ve yaşayan biri olarak…

Uyarım var…

Kırıcı olunmasın...

Demokratik zeminde, "seçim" aktivitesinde bulunun…

Seçimi.

İnsanları.

Adayları.

Destekleyenleri "farklı spekülasyonlar" içerisine sıkıştırmayın.

Boğdurmayın.

Kirlici pozisyonlara girişilmesin…

Bel altı.

Bel üstü.

Şu veya bu, ikilemle "kumpasvari" seçim strateji benimsetilmesin...

Geçmişte yaşadık...

***

Özellikle!

Projelerinizle,

Yapacaklarınızla,

Geçmişteki icraatlarınızda "kendinizi" öne çıkarın…

Saygıyı da,

Dostluğu da elden bırakmayın...

Birbirinizin yüzüne, yarın bakabilecek bir yüz olsun.

İnsancıl olunmalı…

Seviyeli bir seçim süreci işlesin.

Yine seviyeli bir sandık sonucu olsun.

Ve sloganınız…

Sandıkta kazanan kişi değil, Diyarbakır olsun…

Herkese başarılar.

Tabi zaman içerisinde, adaylara eğilim olacak.

Kim ciddi.

Kim göstermelik diye.

***

8 AY OLDU…

Raylı tramvay projesi ne oldu?

Proje onaylandı.

Güzergâh belirlendi.

Ki 8 ay oldu…

Ama velâkin, "ne ihalesi" yapıldı?

Ne de, "somut adım" atma noktasında, beceri ortaya koyan oldu?

Neden?

O kadar övündük.

O kadar yazıp, çizdik, ses verdirdik.

Kamuoyu oluştu.

Kentin "trafiği" açısından önem arz ederken…

Vaziyeti; "kaplumbağa" sırtına yüklemek niye?

Bakalım…

"Bu kentin hizmetkârıyım(!)" diyen ne diyecek?

Yoksa…

İş adrese "teslim" edilemez bir hale mi?

***

BECERİKSİZLİKLERİN BECERDİKLERİ?

Maarifiz…

Bizden beceriklisi de yok…

Neyi mi?

"Birbirimizi" boğazlamayı…

Diyarbakır…

Bu noktada, "en tepe" şehirlerimizden.

En sıradan mevzuu.

En baba hadise dahi…

Konuşulduğunda.

Tartışmaya açıldığında; "çözümden."

Alternatif, "çıkıştan" çok "birbirimizi" suçlarız.

Sen suçlunuz.

Yok, yok "sen" suçlusun!!!…

Hele ki.

En tepe isim.

En sorumlu zevat.

Seçilmiş.

Ki atanmışlar bu minvalde; geri kalır değiller?.

Trajik komik fikriyat içerisindedirler.

***

Onlar…

En pişkin hallerinde,

En suçüstü durumlarında,

En beceriksizlik arzlarında bile; "suçu" başkasına atarlar…

Özellikle.

Bizleri.

Yazarı, çizeri, düşüneni "suçlu"  gösterirler..

Vay sen misin; "mevzu" ettiğin…

Başka da işin mi yok diye?

İşte son günlerde yazdıklarımız!

Kayyumlar.

Dicle Üniversitesi.

Kamu Hastaneleri.

AK Parti teşkilatı.

Gençlik Spor…

Ve daha birçok, kurum!

STK…

Özellikle, OSB'deki, "el altı" planlar…

FETÖ…

KCK.

Ve diğer illegal örgütle ilişkili, operasyonlar!

Daha sayabileceğimiz birçok konu.

Ancak…

Halk.

Yani vatandaş düzeyinde değil de…

Sorumlu zevat.

İlişkili kişiler.

Aktörler.

Ya da figüran diyebileceğim; kesimler…

Yavuz-hırsız misali…

Gerçeğin "peşinde" değil.

***

Sorun "muhtevasına" bakılmaksızın…

Zihniyet.

Neden "üç maymun" icra edilmiyor, sorgusunda.

Görmeseydiniz.

Duymasaydınız.

Bilmeseydiniz; "ne olurdu?"

Tabi bu kesim "akçeli" vurgunlara dair bir bakışa sahip…

Hırsızlık.

Üçkâğıt.

Rüşvet.

Yolsuzluk.

Usulsüzlükler zincirinin, icracıları…

Bir de.

İş bilmez.

Çözüm üretmez…

Kısır.

Üretime karşı, pranga olan…

Kentin gelişmesine, kalkınmasına, "takoz" olan…

Kentin geri kalmışlığında…

En tepe isim, "olanlara!"

Beyler "işinizi" yapın.

Bu kent sahipsiz.

Bu kent yıllardır ihmal ediliyor; "dediğiniz" için!

Maalesef…

Başarısızlıklarına "kılıf" olarak, "şehri ve halk sevdalıları" göstererek, suçlu onlara yükleme pişkinliği içindeler.

***

Neyse!

Onlar "deve kuşu misali" olsunlar.

Kafalar kumda, kıçlarda dışarıda...

Ama biz;

Beceriksizlerin, her daim deşifre edeceğiz.

Yaşanan.

Yaşatılanlar.

Olup biten olumsuzlukları, Diyarbakır'ın "kaderi" olmaktan çıkaracağız.

Kader değil…

Alın yazısı hiç değil…

Er ya da geç.

Bu makûs talihi yeneceğiz.

Becerebilen.

Liyakatli.

Şehri de…

Ahalisini de seven, sayan, sahiplenenler "işbaşına" gelecek.

Buna inanıyoruz.

Özellikle, AK Parti'nin "köklü değişikliği."

Bu zafiyeti de, "yerle-yeksan" edecektir.

 

 

***

YÜZSÜZLER ÇOK…

Maalesef…

Baksanıza, Diyarbakır’ımızdaki bazı zevatlara…

Dün ne diyorlardı.

Bugün kimlerle; "kol kola, sarmaş-dolaş…"

Bu ne yüzsüzlük ya…

Kayyumlara…

Görevden alınmalara…

Söylemedikleri…

Peş peşe sıralamadıkları söz ve cümle kalmadı.

Anti demokratik.

Hukuk dışı.

Bunlar şudur, budur diyerek; "nara atıyorlardı?"

Basın toplantıları.

Toplu, ortak deklarasyonlar…

Havada uçuşuyordu.

Ama bugün…

Sanki onlar değilmiş gibi…

Sanki sayanlar, sövenler onlar değilmiş?

Sanki kırk yıl dostmuş gibi?

Herşey, hukuk ve demokratik zemindeymiş gibi; "canciğer" olmuşlar…

Al gülüm, ver gülüm misali.

Çifte karakter…

Diyeceksiniz ki; yüzsüzlüğün böylesi de!

Hayırlı cumalar…