Sizin gibi siyasetçiler, bu halkı duygu manyağı yaptı!

İnsan doğuştan itibaren, her zaman değişen, gelişen bir varlıktır. Biyolojik gelişimin yanında eğitim, çevre koşulları, hayat deneyimi vb insanın bedensel olduğu gibi düşünsel ve davranışsal değişimini de etkiler. Yani, insan sürekli değişir veya değişmelidir. Bu, insanın doğasının bir gereğidir. Ancak yıllarca savunuculuğu yapılan ideolojilerin, dava ve fikirlerin bir günde değişmesi normal değildir. Örneğin aday adaylarının veya sırasını beğenmeyen adayların adaylıktan vazgeçip eski partilerine ve onların ideolojilerine savaş açması gibi bir değişim insanın gelişim doğasına terstir.
Siyasetçi de insandır, kırılabilir, kendisine haksızlık da yapılabilir, bundan dolayı tepkisini de ortaya koyup, adaylık belirme süreci ve kriterlerini de eleştirebilir. Ancak düne kadar siyaset yapmak ve bu yolla ülkeye hizmet etme niyetiyle yola çıkan ve bu konuda bir anlamda seçmenlerine taahhütte bulunan birinin, aday yapılmadı diye veya yerini beğenmedi diye, seçime ramak kala, partisine savaş açmasının hiçbir gerçekçi açıklaması yoktur. 
Bu gibilerin sağ bir partiye mensup iken, sola, hatta solun soluna dönmeleri, sol bir partiye mensup iken sağın sağına kaymaları normal insan mantığıyla anlaşılacak bir şey değil. Hatta “gömlek değiştirme” olayını, metafordan çıkarıp, yeni kimliğine uygun renk ve biçimde simgesel değeri olan gömlek giymeye çevirmenin irrealite dışında bir açıklaması olamaz. 
Bu siyasetçiler, hırs ve nefretten beslenen davranış ve söylemleriyle, kendilerine haksızlık edildiği duygusuna kapılan ve bundan dolayı onlara  sempati duyan seçmenlerine de büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyorlar. Onları, içinde çıkılmaz sorulara muhatap ediyorlar: ‘Acaba, parti yöneticileri onların  gerçek kimliklerini, yani vefasızlıklarını, suret-i haktan gözüküp de başkalarına hizmet ettiklerini bildikleri için mi onları aday göstermediler veya istedikleri sıraya koymadılar,’ sorusunu akla getiriyor. Şairin dediği gibi, “Akıl, olmazların zoru içinde, üst üste sorular soru içinde.”
Bunların öyküsü, ipeği ördükten sonra kendini yok etmek isteyen ipek böceğinin durumundan daha hazin bir öyküdür. Böyle siyasetçiler gerçekte siyaseten ölmeseler bile, vicdan- i umumide ölmüş demektirler. Deneyimli bir siyasetçinin geçmişten ders alması gerekir. Burada isimlerini saymak istemiyorum, ancak geçmişte partisine bu denli taban tabana zıt bir ideolojiyi benimseyip de ona savaş açan ve karşıt bir ideolojiyi benimsyen hangi siyasetçi hatırlıyorsunuz? Hangileri eski saygınlıklarını koruyabildiler, toplum hangilerini kabul etti? Hangileri, siyaseten var olabildiler? Hiç… 
Siz de bir “hiç” mi olmak istiyorsunuz?
Maalesef bu halk; siyasetçi demenin, hırslarını her şeye feda eden demek olduğunu; siyasetçi demenin, bir günde davasına taban tabana zıt bir söylem ve eylem içine girmek olduğunu; siyasetçi demenin, çıkarı ve menfaatine göre tutum ve davranış sergilediğini sizlerden öğrendi. Bundandır ki, siyasetçinin çağrışımı maalesef  hep negatif sıfatlar olmuştur. Güven olmayınca da hiçbir şey olmuyor.
Kendinize acımıyorsanız, bu millete acıyın! Yaptığınız fikri ve duygusal zikzaklarla bu halkı duygu manyağı yaptınız! Kimi sevip, kime karşısınız, kime acıyor, kime kızıyorsunuz….kimin için kiminle mücadele ediyorsunuz, anlayamadık… 
Öyle misiniz, böyle misiniz? Böyleydiniz, öyle mi gözüküyordunuz? Yoksa hala öylesiniz de, yaşadığınız hayal kırıklığından dolayı geçici olarak böyle mi gözüküyorsunuz?
Sahi siz kimsiniz?
www.sabrieyigun.com.tr
sabrieyigun@hotmail.com