Bana Bir Masal Anlat Baba

İçinde bütün oyunlarım/ Kurtla kuzu olsun şekerle bal ...diye başlar şair, sevgili bebesinin dilinden babasına duygularını anlatan mısralarında. İki insanın birlikte yürüyeceği yolda yalnızlığına ortak, neşe ve huzur veren şirin bir lütuf; aynı zamanda da çok ağır bir sorumluluktur evlat. Dünyaya gözlerini açtığında tamamen yabancı ve yeni bir ortama girer en güzel biçimde yaratılmış yavru. Minik eli, küçük bedeniyle kucağa alınan bu masuma, attığı ilk adımda elinden tutacak en yakınıdır anne ve baba. Annelik ne yüce bir mertebe, ne kutsal bir şereftir. Bu sebeple midir bilinmez! Genelde anne ve annelikle ilgili konuşur ya da yazarız. Televizyon programları, kitaplar, dergiler, gazete yazıları ve daha niceleri... Çocuk eğitiminde anneler ön plana çıkar. Kurslar, eğitimler "anne-çocuk" ilişkisi üzerinedir. Peki ya baba? Ya babalık? Babanın vazifesi nedir? Bu konuyla ilgili araştırma yapsak neler yazabiliriz? Hatıralarımızda ve yaşamımızda neler, kimler vardır anlatılabilecek? Yüz binlerce eserin sergilendiği kitaplar aleminde sadece babaya dair bir eser arasak acaba kaç adet bulabiliriz. Yoksa... Baba ve babalığın rolünü mü azımsıyoruz yahut hayatımızdaki anlamının gereği gibi farkında mı değiliz. Babalık kavramı mı zayıfladı? Veya, topyekün babaları mı ihmal ettik? Babalar mı ihmal etti? Oysa çocuğun hayatında baba da en az anne kadar mühimdir.

Evet... Modern zamanlar birçok kavramı değiştirdiği gibi babalık tanımını da farklılaştırdı. "Babana bile güvenmeyeceksin" diyen şüpheci yaklaşımlar neler götürdü bizden. Ya bu kutsal imajı zedeleyen neşriyat ve yayınlar. Ya da onu sadece paramatik olarak görüp "baba" lığını bir kenara bırakarak, ondan maddi açıdan menfaat temin etmek... Hakikat şu ki; geçim sıkıntısı babaları çok meşgul ediyor. Tüketim çılgını haline gelen modern insan, maalesef arzularının peşinde asıl ihtiyaçlarını bırakıp sermayesini harcadıkça harcıyor. Vaktini harcıyor, ömrünü harcıyor, kutsalını harcıyor, sevdiklerini harcıyor. Harcıyor da harcıyor…Okutmak, pahalı oyuncaklar almak, pek modern tefrişatla donanmış evlerde yaşatarak hayatın zor ve yıpratıcı yönlerine tahammül etmeyi öğretmeden koruduğumuzu sandığımız yavrularımızla "kaliteli vakit" geçirmek adına kerhen de olsa birlikte olmaya çalışılan kısa anlardaki mutluluklar mıdır sadece babalık?

Baba, nur tanesini beklerken yaşadığı duygu ve değişimlerle yeni edineceği role anne misali hazırlık geçirir. Biricik bebesine "bırakacağı en değerli bağışın güzel terbiye " olduğunun bilincindedir. O, şiddetin bir baba ile eşleşemeyeceğini, şiddet ile disiplinin birbirinden farklı olduğunu; saygı, huzur, güven, adalet ve şefkati öğretir. Hayat bilgisinin ilmek ilmek nakışını işlerken; helal kazancın, alın terinin paha biçilmez meblağını anlatır. Onun öğretmenliğinde aidiyet duygusu, başarı, özgüven ve irade hayat bulur.

Allah Resulü' nün inci tanelerinde ifade edildiği gibi "cennetin orta kapısı" dır. Ailenin direği, bir avuç dua, bir ömür sığınak, güven, samimiyet, en kıymetli hazinedir. Kucağında paketler, cebinde bozuk para sesiyle, yüzünde tebessüm, omzunda yük, yüreğinde iyiliğiyle fedakarlıktır. "Seni babana söyleyeceğim." deyip adı zikredildiğinde yürek hoplatan 'aile reisi' değil, hürmete layık, gönle sürur veren merhamet abidesidir. Muhabbeti ile yavrusunu saran o kolların arasında minik bir bebenin ağzından dökülen ilk hecelerdir o. Ba-ba ...

Kur'an bize nice peygamber babaları örnek getirir. İlk peygamber, ilk insan. Kabil'lere de Habil'lere de ata Adem'i. İnkarcı oğlundan son merhalede bile vazgeçmeyerek elini samimiyetle uzatan "ya büneyye" hitabının sahibi, ulu'l-azm peygamber Nuh'u. Müşrik babaya karşı en güzel davranışı sergileyerek hem güzel evlat, hem de oğullarına güzel baba olan tek başına ümmet İbrahim'i ve duası İsmail ile İshak'ı. Yavrusundan ayrı kalışın gözlerine indirdiği acıyı, yüreğindeki hüznü ile Yakub'u ve ümmeti üzerinde adeta bir baba mevkiinde bulunan Efendimiz, Peygamberimizi...O ki ciğerparelerini kaybettiğinde içli içli gözünden dökülen yaşlarla şefkat kahramanı, evlenip yuva kurmasına rağmen kızı Fatıma'nın kapısına gidip namaza kaldıran ve o geldiğinde ayağa kalkan hürmetkar bir baba, himayesi altındakilere kendi yakınlarının iyiliklerini unutturup ona koşturan eşsiz bir modeldir.

Küçük bir çocuğa sorduk. Baba nedir? Bakın ne cevap verdi. "Benim babam her şeydir. Bazıları için de baba, pek bir şey değildir. Neden mi? Çünkü, böyleleri çocuklarıyla ilgilenmezler. Kötü örnek olurlar."

Peki, daha nedir? İşin erbabı ne diyor? "Baba şefkati; depresyon, madde bağımlılığı ve davranış sorunlarına karşı en iyi önlemdir. Babaları tarafından sevilen çocuklar, genelde duygusal açıdan daha dengeli, daha az öfkelenen, benlik algıları daha yüksek ve dünyaya pozitif bir bakış açısı geliştiren çocuklardır. Bu çocuklar kendi duygularını daha iyi düzenlerler. Ayrıca babaları yaşamlarında etkin olmayan çocuklara göre hem daha iyi toplumsal beceri sergilerler hem de okulda daha başarılı olurlar. Babasıyla yakın ve nitelikli bir ilişkiye sahip çocukların okul başarısıyla, zihinsel gelişiminin olumlu etkilendiği tespit edilmiştir. Babanın yokluğu, ailede etkin olmaması ya da ilgisizliği çocuğun kişilik yapısını ve beden sağlığını büyük ölçüde olumsuz etkileyebilir. Hatta, bazı uyum ve davranış bozukluklarına neden olabilir.

Yine çocuğun kişilik gelişiminde, babanın çocuğuna karşı tutum ve davranışları, çocuğun kişiliğini geliştiren etkenlerden biri olarak karşımıza çıkar. Babası otoriter olan ve az ilgilenen çocuklarda utangaçlık, çekinme gibi kişilik özelliklerine daha sık rastlanmaktadır. Babası ilgilenen ve sevgi gösteren çocukların arkadaşlarıyla ilişkileri daha iyi olmakta ve bu grupta liderlik özelliği taşıyanlara daha sık rastlanmaktadır.  Ancak baba yoksunluğu sadece ilgisizliği açısından değil vefatı veya anne-baba ayrı durumlar için de düşünülebilir. Bu durumlarda ise çocuğun hayatında babanın yerine konulan -o mesabede ilgi ve destek bir model ile- kişi önem arz eder.

Evet... Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi

Eve dönmez bir akşam;

Ve gün yüzlü çocuğu,

Sorar: Nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti;

Gelir, derler çocuğa,

Baban attaya gitti...Yürekte derin hüzünler bırakıp ötelere gitmeden yavrucuklarımızla hoş vakit, hoşça bir ömür geçirelim.

Babalık bir sanattır. Sanatını iyi icra edenlere hürmetler efendim...

Fatma ADSOY, İl Vaizi