TOSUNCUĞU BİZ DE YAŞAMIŞTIK?

Çiftlik bank…

Aydın Ağaoğlu.

Tosuncuk.

Fena biri.

Boyundan büyük çarpmış.

Eee.

Geliyorum diyen bir "saadet zinciri", dolandırıcılığı.

Ama kimse; görmedi.

Aslında görüldü de…

Umursayan olmamış.

SPK izinli.

BDDK ruhsatlı.

Lakin "soruşturan, takip eden, inceleme" yapan yok.

Onun için; çiftlik bank, banker bank olmuş…

***

Tıpkı.

Bizim yıllar önce; Et Balık Kurumunda ortaya çıkardığımız; "saadet zinciri" gibi.

En tepeden.

En alt birime kadar…

Ki patron sıradan bir işçi.

Neyse ki!

Failler tosuncuk gibi; kurnaz değildi.

Kaçamadı.

Kişiler gözaltına alınıp tutuklandı.

Yüzlerce mağdur oluştu.

Dava devam ediyor.

Vurgun on milyonlarca lira…

***

Ne yazık ki..

O gün de biz yazıp çizdik..

Gündeme getirdik..

Lakin görmesi gereken; "bugün gibi" dönemin Tarım Bakanı, görmedi..

Aslında gözlerini yumdu..

Eee..

Zülfüyare dokunduğu için..

"Yazdığımız için, çizdiğimiz için" bizi mahkemeye verdi..

Dava açtı..

Ancak hakikatın üzerini; "gizleyemedi?"…

Nüfuzuna rağmen; "adalet" tecellide bizi haklı gördü..

Onu haksız gördü…

***

 

Sanırım..

Çiftlik Bank'ın "tosuncuğu da" aynen öyle görülmedi..

Çünkü, tehlike geliyorum demişti..

Geçmiş irdelenirse..

Belki, bizdeki saadet zincirini "kamufle" eden, çıkabilir?

Ki çıksa da şaşmam!..

***

 

DİCLE'DEN TIK VAR MI?!…

Okurum..

Dünkü yazıma dair, ironi yapmış..

Şu yemek ihalesi..

Personel taşıma..

Servis..

Bütçe oluşturulmaması..

Bütçe belirlenmemesi..

Yani ihalelerin; "iptal ve adrese" doğru gitmeme" durumu!…

Buna dair not atmış..

Diyor ki..

Dicle'nin ötesinden "tık var mı" diye?

Ne diyeyim..

Sevgili okur..

Peşinen demiştik..

Görmedim..

Duymadım..

Bilmiyorum..

Zihniyeti hasıl olduğu için; "pek ses verici" olmazlar?

Nitekim de öyle..

Ama aldığım bilgiye göre..

Bir soruşturma ve inceleme başlatılmış..

"Kim kimi koruyor" noktasında..

Bir şey çıkar mı?

Öncekilerden bir şey çıktı mı ki, buradan çıksın?

***

ASIL OLAN NE?

Ne yazık ki..

Ana muhalefet, duruma Fransız!…

Baksanıza..

Kemal Beylere.

Diyor ki..

Ey hakimler..

Ey savcılar…

Siz nasıl olur da; Erdoğan salona girince "ayağa" kalkarsınız..

Kalkmamanız gerekir..

O bir "Partinin Genel Başkanı..!"

***

Şimdi..

Vaziyetin ikmaline ne diyeceksin?

Sormak lazım…

Kemal bey..

Ki Adalet Bakanı "şap" diye cevap verdi..

"Devlet'e saygının gereğidir.."

Aynen de öyle..

Çünkü Erdoğan hal-i hazırda "devletin başıdır?"

Cumhurbaşkanıdır..

Başkomutandır..

***

Ki devleti temsil ediyor…

Yasamada..

Yürütmede…

Ve Yargıda…

Yani kuvvetler "ayrılığının" üzerindedir…

Üçlü mekanizmanın; "gözetenidir."

Koordine edendir..

Pek tabi ki; görev ve yetkileri vardır…

Yani Anayasal bir durum vaki!..

***

Hal bu iken!…

Cumhurun Başını..

Getirip "Parti lideri" kulvarında tutmak..

Yok "iktidar değilsin.."

Yok "Reis" değilsin..

Yok "devletin başı değilsin" deyip kabul etmemek..

Aslında..

Türkiye Cumhuriyeti Devletini "inkar" etmek olur..

Ama kime dersin…

Kemal bey bu!…

Yaptığı iş; "sulandırma.?"

***

 

DÜRÜST OLURLAR MI?

Doğan grubu!…

Görünen o ki; el değiştirdi..

Artık Demirören Holding'in..

Herkesin merakı şu…

Hürriyet dahil..

Grubun medyası; "yayın politikasında" ne değiştirecek?

Bildik; "kumpasvari" yayınına devam mı edecek?

Yoksa "azıcık doğru çizgiye mi" gelecek?

Yani; Millet misali!…

Doğrusu…

Özkök'ün "Afrin" oryantali şu beklentiyi hasıl etti..

"Azıcık hakikati" savunacaklar..