‘ADALETİN HAKEMİ İNSAFTIR!’

Ali El-Ahlati

Türkiye 301 evladını ağıtlar ve gözyaşlarıyla birlikte, başta Soma’da olmak üzere yurdun birçok yerinde şehit olarak toprağa verdi.

                

Resmen ilan edilen üç günlük yas bitti, ama müthiş bir şey oldu düşünce dünyamda.

Günlerdir izlediğim Soma’nın faciasında yargı sınıfta kaldı!

Ahlatlı mütefekkir Ali El- Ahlati’nin başlıkta yad ettiğim sözlerini hatırlayarak.

Adaletin Hakeminin İnsaf olması lazım geldiği yerde, insafı aradım kendimce.

İlk gelişmeler ve süreci değerlendirdiğimde.

Evet, evet bulamadığım insaftan, güvenim sarsıldı yargı denilen kuruma.

1999’da Marmara depreminde Veli Göçer’i hatırladım, hatırladığım gibi tanıştığımız bir emlakçıydı o zamanlar.

Yalova’da ve ilçelerinde özellikle başka Müteahhitlerin yaptıkları inşaatlarını, yazlık sayfiye konutlarını pazarlıyordu.

Onun pazarlayıp sattığı bir kaç bina da çökmüştü ve o binalarda 195 kişi vefat etmişti.

Bazı büyük Müteahhitleri korumak için zamanın yargısı ve Asparagas medyası günah keçisini bulmuştu.

Veli Göçer yargılandığı davada hapis yattı ve nihayet 13 Ağustos 2011’de ancak tahliye olabildi.

Neden ceza almıştı Veli Göçer?

Yaptığı iddia edilen binalar, sağlam ve risk taşımayacak teknik donatılarla yapılmadığı için, çökmüş ve insan kaybına neden olmuştu diye(!)

Gerçeğin bu olmadığını yıllarca avazı çıktığınca iddia eden Veli Göçer; katil sıfatıyla cinayetten on yılı aşkın bir zaman yattı hapiste.

Mesele insan ve ölümse buyurun o halde, 2014’ün Türkiye’sinde tedbirsizlikten, ihmalden, emekçi sırtından vurgun amaçlı her türlü hile ve desiseden kaçmayan, Soma Holdingin Soma’daki maden ocaklarında can veren 301 emekçiye.

Ve lütfedip ancak olayın dördüncü gününde, basın toplantısı için sadece arz-ı endam eden, beyaz Türk Alp Gürman’a.

Veli Göçer 195 ölü, 10 yıl hapis yattı.

Alp Gürman 301 ölü, acaba kaç yıl ceza alacak?

Benimkisi çatı formülü değil, bir denklem yapsak derim.

Alp Gürman ne olacak? Ona ne ceza verilecek?

Zira Soma Holdingin patronu o, nasıl ki Veli Göçer çöken binaların patronu idiyse(!)

İşte burada Türkiye yargısı, meri kanunlarıyla birlikte vicdanımızda yargılanacağını bilmeli.

Karar verirken, hakem olarak davranmalı ve insaflı olmalıdır.

Yargı gibi bir kurumun yanında, Türkiye’de medya da milletin gözetlediği önemli bir kuruluş oldu.

Medyanın bir kısım patronlarının seciyelerinin ne olduğuna zaman zaman yaşadığımız afetlerde ve milletçe duyduğumuz üzüntülerimizde tanık oluyoruz(!)

Onların nasıl kişilik sahibi olduklarına gerçi yabancı değiliz, ama burada Soma felaketinde milletçe tanık olduğumuz, gazete manşetlerinin ve köşe yazarlarının ne mesajlar verdiklerini bir kez daha gördük.

Soma’da şehit olanlar için;” O çocuklar Mitinglerde para karşılığı ‘En büyük Erdoğan’ diye bağırdılar. Bu olanlar onlara müstehaktır.” Diyen Hürriyet Gazetesi yazarı Yılmaz Özdil’in sözleri ülkede infial uyandırırken.

İktidarın Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız’ın, beş gün gece demeden gündüz demeden, sabır, tevekkül ve fedakârlık içinde, sergilediği erdemli tavrın yanında döktüğü gözyaşları, üç günlük yasın tek teselli kaynağı oldu.

Ve bu vesileyle, insan olmanın ne demek olduğunu(!) bu iki farklı kişilikte gördük.

Merak ederek sorduğum bir soru da şu; “İnsanların ölümüne müstehaktılar diyen bir köşe yazarına o gazete ve medya sahibi hangi halet-i ruhiye içinde o yazısının ücretini öder ?”

Var mı cevabını bilen?