CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ VE AK PARTİ TÜZÜĞÜNDE ÜÇ DÖNEM

Dile kolay Türkiye demokrasisinde bir ilki başardı Ak Parti. Üç Genel, üç Yerel ikisi de referandum olmak üzere, geçirdiği sekiz çetin seçimde hep ipi göğüsleyerek inanılmaz bir rekora imza attı.

Hele hele şu son yerel seçimler; Türkiye’nin kutuplaştığının netleştiği, safların somutlaştığı gerçeğini yaşadığımız ve bir bağlamda da uluslararası güçlerin bu kutuplaşmada iktidara karşı mücadelesini verdiği seçimler.

Kısaca 30 Mart akşamında, Türkiye’de geriye dönüşü olmayan iradeye sahiplenme azminin sandıklara yansıttığı ve Türkiye haritasını renklendiren tercihler, yeni Türkiye demokrasisinin millet iradesi dışında hiçbir otoritenin dayatmada başarılı olamadığı tercihler olmuştur.

Son seçimlerin ülkeye ve dolayısıyla dünyaya verdiği mesajı doğru okumak gerekir. Bu okumanın sonucunda ileri demokrasilere yelken açan bir ülkede artık yaşadığımızın somut örnekleri var.

Nasıl mı?                                  

Türkiye Komünist Partisi ilk kez ülke coğrafyasında bir ilçede belediye başkanlığı kazandı.

Radikal İslami söylemiyle özellikle bölgede hissedilir bir potansiyele sahip olduğunu gösteren Hür Dava Partisi (Hüdapar) bu seçimlere kazanmasa bile katılarak renk kattı.

Başörtülü Büyükşehir ilçe ve il ilçeleri belediye başkanlarımız oldu.

Yine başı örtülü onlarca belediye meclis üyelerimiz seçildi.

Ak Parti safında Ehlibeytten, Ermeni vatandaşlarımıza kadar belediye meclis üyelerimiz Türkiye demokrasisine katkı sunmak üzere belediye meclis üyesi adayı olarak seçimlere girerek seçildiler.

Bütün bunlar demokratik güzellikler olarak yansırken, Türkiye’de bir gerçekle de yüzleştiğimizi unutmayalım.

Ülke de siyasetin iki kutupta saflaştığını sonuç olarak yaşadık.

Burada Kürd siyaseti dışında, karşılaştığımız iki kutbun;

Ak Parti ve Ak Parti karşısında ittifak ederek seçime iştirak eden odaklar olarak gördük.

Türkiye bu odaklaşma ile cumhurbaşkanı seçimlerine adeta ABD’deki gibi iki partili bir siyasi tercihle katılmayı şimdiden deklare etmiş gibi.

Demokratlar ve Cumhuriyetçiler.

Ak Parti Demokrat, Cumhuriyetçiler ise hala 1ci. Cumhuriyet döneminin ömrünü beyhude yere uzatmak isteyen ulusalcı ve Statükocu mahfiller.

Aşikâr olmasa da, bu Konseptle yarı başkanlık sistemine geçişe mahal veren bu süreci hep beraber yaşayacak ve göreceğiz.

Muhtemelen Nisan ayı sonlarında Ak Parti genişletilmiş il başkanlar toplantısında, Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son kez istişarelerde bulunarak ve teşkilatlarının kendisi hakkındaki yorumlarını alarak, Çankaya’ya çıkacak ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e nihai kararını verecek.

Bu karar öyle görülüyor ki, son seçimde alınan oylardan verilen mesajın kaçınılmaz bir sonucu olarak Başbakan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkış kararı olacak.

Erdoğan sonrası Ak Parti ne olur sorusu hemen akla ilk gelen soru olduğunu söylemeye gerek yok.

Abdullah Gül’ün Ak Partiye geri dönüşü en yakın ve en büyük ihtimal.

Ve bu Türkiye’nin Ak Parti hedefindeki, 2023 Vizyonuna yegâne evet diyecek yer değişimi olacak.

Bu surecin işleyişi ilk etapta;

Ak Parti’nin ikinci adamı Karabük Milletvekili Siyasi ve Hukuki İşlerden sorumlu, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin Bey ara sürecin başbakanı ve Ak Parti Genel Başkanı olarak, partisini bir olağanüstü kongreye götürmek suretiyle, 2015 genel seçimlerine kadar Abdullah Gül’e Ak Parti Genel Başkanlık görevini devretmesi şeklinde olacak.

Üçüncü dönem Kriteri için tüzük değişikliğine gidilmesi ihtimali oldukça zayıf görünüyor. Zira Ak Parti’nin oniki yıllık iktidarı boyunca elde ettiği başarının gizli sırrının sürekli değişimciliği ve dönüşümcülüğü burada rol oynamıştır.

Her genel seçimde gurubunun %60’lara yakın değişimi burada unutulmamalıdır.

Ayrıca parti Genel başkanlığına gelecek bir Abdullah Gül’ün yeni ve Sinerji oluşturacak ekibinin de oluşması için üç dönem şartının kalması akla ilk gelen çözüm olacaktır.

Ancak Abdullah Gül için üçüncü dönemleri bitecek hemen hemen tüm vekillerin kendi eski çalışma arkadaşları olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.

Onların parti ve hükümet mensupları olarak engin tecrübelerinden istifade etme mekanizması olarak yapılacak ilk kongrede merkez karar yürütme kurulu (MKYK) üyeleri olarak elli kişilik kadrosunun en azından %40 bu dava arkadaşlarından seçmesi ve partiye katkılarının devamını da sağlaması hem yararlı hem mümkün olacaktır.

Bu ekibin yılların verdiği tecrübe ile köşk ile parti genel merkezi ve hükümet arasında bir köprü vazifesi görmesi, Türkiye’nin geleceği açısından büyük bir katkı sağlayacak formüldür.