Görüş Bildir

BİR GÖRÜŞ

2. KÜRDİSTAN ALİMLER BULUŞMASI

Diyarbakır'dan sevindirici haberlerden biri de Alimler ve Medreseler Birliğinin öncülüğünde yapılan II Kürdistan alimler buluşması idi.

Benimde davet edildiğim iki günlük çalıştaya; İran, Irak, Süriye ve Türkiye'nin Kürt kökenli insanların yoğunlukta yaşadığı illerdeki Medrese hocaları ve alimlerini çağrılmıştı 500-550 katılımcı vardı.

22- 23 Ekim 2016 tarihleri arasında yapılan dört oturumluk çalıştay ve sonuç bildirgesi bölgemiz ve tüm İslam alemine hayırlara vesile olmasını dilerim.

Konferansın ana teması Ali imran 103 Ayeti idi:

    وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ       مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte Onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz." ayeti doğrultusunda birlik beraberlik ümmet olma ve alimlerin görevleri nelerdir.

Bir konuşmacı "İslam aleminin içinde bulunduğu bu acıklı durumun küçük fikri ayrılıklarının toplumu ayrıştığını birliği  sağlayamadığını." belirtirken,

Bir başka konuşmacıda; "Hristiyan inancında Hz. İsa Allah'ın (haşa) oğlu ve ya ruhu olarak kabul edilirken Yahudiler tarafında öldürüldüğü, Yahudiler de Hz. İsayı gayri (haşa) meşru kabul edip onu öldürdüklerini kabul ettikleri halde bu gün birlik sağladıklarını" belirti.

Konuşmacılar İran, Irak, Suriye deki Medrese alimleri idi, Arapça ve Kürtçe konuşmalardı buda sıkıntılı tarafı idi. Keşke Türkçe tercümelerde yapıla bilse idi.

Yinede konuşmaların tamamında bu bölge insanının bir birine ihtiyaçları olduğunu farklılıkları bir zenginlik kabul edilmesi gerektiğini, ayrılığın hiç kimseye fayda sağlayamayacağını batının bölge insanına değil doğal kaynakları ile ilgilendiklerini belirtiler.

Bölge insanını birbirine bağlayan en büyük rabıta dindir, toplumun değerleri içinde dini çıkardın mı fişi prizde çekilmiş buz dolabına benzer.

Nasıl ki zaman içinde elektriksiz kalan buzdolabı sıcaklık ortamı değişir koruması için içine konulan malzemeler bozulma oluşuyorsa, işte din de toplum için böyle bir şeydir.

Kur'an dan Ali imran104 Ayet: " Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır."

Osman ibni Affân’da (Allah ondan razı olsun) rivâyet edildiğine göre,  Rasûlullâh (sallallâhu ‘aleyhi vesellem) şöyle buyurdu:

 “Sizin en hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fedâilu’l Kur’ân 21)

Bu ve bunlara benzeyen Allah Kelamı Kur'an Ayetleri ile hadisler dile getiren konuşmacılar İslamın doğru öğretilmesi, yayılması ve Müslümanlar arasında birliğin sağlamı için medreselerin öneminden bahd etiller.

Eskiden beri Medreseler bu halkın bir gerçeği ve değişmez bir parçasıdır. Kapatılıp yasaklanmasına rağmen günümüze kadar tüm olumsuzluklara rağmen varlığını sürdürmüşlerdir.

 “Ve şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerindesin.” (Kalem, 68/4)

Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem:

 “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta, Hüsnü’l-Hulk, 8; Ahmed b. Hanbel, 2/381)

Bu medreselerde yetişip ileride topluma yön verecek olan bu kişilere İslamı esaslara uygun ahlaki değerlerde verilirdi.

Oralarda yetişen alimler halk nezdinde itibar görür, sözlerinin bir değeri, önemi ve etkisi olurdu.                 Ancak her nedense toplum için bu kadar elzem olan Medreseler kapatılmış, yasaklanmıştır.

Osmanlı devletinin 30 Ekim 1918 Mondros ateşkes anlaşması ile resmen savaş bitmişse de çözülmesi gereken bir çok sorunlarla vardır. Bunlardan biride Musul, Kerkük ve Süleymaniye meselesi idi.

Son Osmanlı milleti mebusanın 28 Ocak 1920 gizli oturumunda Misak-i milli sınırları belirlerken bu illerde bu sınırlar içerisinde sayılmıştı.

Yeni bir ülke kurulmuş, ülkede birlik sağlanmış, ancak çözülmesi gereken bir yığın sorunlar vardır.

Maalesef bu birliğin muhafazası ve işgal altındaki toprakların kurtarılması için çabalar sarf edilmesi gerekirken her nedense "Yangından mal kaçırırcasına" 1922- 1937 yılları arası İnkılaplar ve devrimler gerçekleştirilmiştir.

Bu inkılaplar birer ihtiyaç mı idi?

Tartışılan bir konu ancak bazılarının zamanlaması hiçte doğru değildi. 30 Mart 1925 Hilafetin kaldırılması, 28 Kasım 1925 Şapka ve kifayet devrimi,  1926 de medreselerin kapatılması gibi.

Oysa bu uç şey toplumu bir arada tutan "Türkü, Arapı, Kürdü kardeş yapan" değerlerdi.

Bir konuşmacının "Barıme gırane, Zemanı tenge"  Yanı "Yükümüz ağır zamanımız dar" diyerek batının bunca saldırılarına karşı birliğimizi kısa zamanda sağlaya bilmemiz için gece gündüz çalışmamız gerektiğini belirtmesi manidar ve yerinde bir tespitti.

İnşaAllah izlenimlerimi devamını bir başka yazımda sizlerle paylaşacağım.

DUA VE SELAMLARLA.


Bu Makale 1235 kere okunmuştur.

Yorumlar