DİN ve İHLAS

Dinin mahiyeti rıza-i ilahidir, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Bunu dışındaki tüm davranışlar abesle iştiğal'dır.

         Eğer kişi; makam, para, şöhret, nam, san, güç... kazanmak için dini bir araç olarak görüyorsa yanlış yapıyor ve de dini tam anlamıyor demektir.

         Kişi kelime-i şehadetle dini kabul etmiş olur, Allah'ın rızasına uygun hareketle kemale ulaşır, son nefesine kadar bu doğrultuda yaşamaya gayret edip nefis ve şeytanın şerrinden hep Allah'a sığınır.

          Kişi dini bütün gibi görünüp, rıza-i ilahiye göre değilde; çıkar ve menfaatine göre yaşarsa ahiret gününde hesap sorulduğunda verecek cevap bulamayacaktır.

          Hani Hz. Ömer'e atfen anlatılan bir olay vardır, denilir ki "Cahiliye döneminde putlara tapardık, yolculuğa çıktığımızda putumuzu helvadan yapar ibadet zamanı tapar acıkınca da yerdik." Ne de komik gelirdi bize, hem taptıkları ilah hem yenilen ilah.

          Aslında günümüzde dinini gerektiğinde çıkar, makam, mevki, şan ve şeref için kullanan la bu olay arasında ne fark var? Gerektiği zaman ibadetini yap, giyim kuşamınla , söylem ve ibadetinle  milletin nezdinde itibarlı ol, güvenini kazan sonra insanları kandır, çıkarını ve menfaatini haram olsa dahi peşinden git, nede olsa Müslümanım de bir yandan dindarlık kisvesi diğer yandan çıkar ve rant peşinde koşma sevdası "Bu ne biçin perhiz ve ne biçim lahana turşusu?"

           Tahrim 6 ayet: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır."

        Bir çok yazımda değindiğim gibi bu dünya imtihan yeri ve herkes bu imtihana tabidir, torpil yok, kayırma yok, yapmacık hareketlerle kandırma imkanı hiç yok.

        İlk insan ve Peygamber olan Hz. Adem Cennette olmasına rağmen sadece bir defe evet bir defe Allah'ın emrine uygun hareket etmeyip şeytana uyduğu için o ve eşi cennette kovulmuş, uzun bir tövbenin sonucundan sonra ancak af edilmiştir.

         Yine İblis eğer Kur'an bize onun cin taifesinde olduğunu söylemezse bizler ona Melek'tir derdik, aslında o da sadece bir defa Allah'ın emrine karşı gelmiş, secde edilmesi kendisine emir edildiği halde nefsine uymuş asi olmuş ve Allah'ın gazabına uğrayarak lanetlik olmuştur. Kur'anda bu olay detaylı biçimde anlatılır, ancak nefsine ve gururuna teslim olan İblis, tövbe ve istiğfar yerine isyan etmeyi seçmiş, kendine düşman olarak gördüğü Adem ve soyunda gelenlere karşı ver gücüyle savaşacağını belirterek tüm insanları bir şekilde kandırabileceğini ancak;

         Hicir (39-40): İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.

         Sad 83: "İblis: Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların bir yana, hepsini mutlaka azdıracağım, dedi. "

         İşte onun içindir ki başta Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve onu takip eden tün Allah dostları ihlaslı olmaya çok önem vermişlerdir.

        Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem):

       “Kul, birçok iyi ameller işler. Bu ameller mühürlü bir zarfda melekler tarafından Allah'a yükseltilir ve bu zarf Allah'ın huzuruna konur. Allah-u Teala: "Bu zarfı atınız, zira bunun içindeki amel ile benim rızam kast edilmemiştir" buyurur. Sonra Allah-u Teala melekleri çağırır ve : "Şu şu amelleri ona yazınız" buyurur. Melekler; "Ya Rabbi! O bunların hiçbirini yapmadı." derler. Allah-u Teala; "Yapmadı ama, yapmayı niyet etti." buyurur.” (Darekutni)

         Hucurat suresi 17: "Onlar İslâm'a girdikleri için seni minnet altına sokuyorlar. De ki: Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimselerseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah size lütufta bulunmuştur."

       Oysa Allah, bizlere din olarak İslamı seçmiş, kitap Olarak Kur'anı göndermiş ve rehber olarak  Hz. Mühammed sallallahu aleyhi ve sellemi seçmiştir.

      “Rabbinin adını zikret. Her şeyi bırakıp bütün varlığınla yalnız O’na yönel. O doğunun da batının da Rabbi’dir. O’ndan başka ilah yoktur. Öyleyse yalnızca O’nun himayesine sığın.” (Müzzemmil 73/8-9

        O Resul sallallahu aleyhi ve sellem her şart ve ortamda Allah'ın rızasını her şeyden üstün tüttü, işte Mekke dönemi, sıkıntını had safhada, nefes almaları bile zor olduğu bir dönem de Mekke müşriklerinin teklifine verdiği cevap:

         "Bunu bilesin ki, ey amca! Güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hakim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm."

        Ebû Talib; "Yeğenim benim," diyerek boynuna sarıldı..(bk. Sîretu İbn Hişam, 1/266; İbnu Seyyid’n-nas,Uyunu’l-eser, 1/132; İbn Kesir, es-Sîretu’n-Nebeviye, 1/474;  Beyhakî, Delail’u’n-Nübüvve-şamile- 2/63; Taberî, 2/218-220)

         Dinimizi çıkarımıza alet edemeyiz, Makam ve şöhret için gösteriş yapamayız, İbadetimiz rıza-i ilahiye göre yapar, O'na sığınır O'ndan yardım dileriz.

         DUA VE SELAMLARLA.