MUHARREM AY'I, AŞURE VE ÖNEMİ

Genelde takvimler; İki kısım üzeri yapılmıştır ki bu da Ay'ın dünya etrafında dönmesi yanı kameri ve de Dünyanın güneş etrafından dönmesi ile Şemsi olarak hesaplanır.

Şemsi (Bir güneş yılı 365 gün 5 saat 48 dakika ve 46 saniyedir.) Ülkemizde ise; 365 Gün 6 Saat, 4 Mevsim, 12 Aydır,52 Hafta, 8766 Saat, 525.960 Dakika veya 31.557.600 Saniyedir.

Ülkemizde 1926 yılından beri Miladi Takvimi kullanmakta o da 365 gün ve 6 saate denk geldiğinden dört yılda bir Şubat 29 olarak kabul edilip yıl 366 olur.

Miladi takvimde yıl 1 Ocak'ta başlar ve 31 Aralık'ta sona erer.

Yıldız yılı: Bir yıldız yılı, Güneş'in uzaydaki yıldız fonu üzerinde aynı konuma gelmesi için geçen süredir. Yıldız yılı, 365 gün 6 saat 9 dakika ve 10 saniyedir.

Ay yılı: Ay yılı, Ay'ın 12 evresine göre hesaplanır ve 354 gün uzunluğundadır.

İslam alemi ise Ay yılını kullanmaktadır;

İslam’dan önce Arabistan’da yaşayan Arapların belli bir takvim ve tarih sistemleri yoktu.

Hz. Ömer’in (ra) halifeliği döneminde bir borç senedi getirildi. Alacaklı ile borçlu, senedin tarihi hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Alacaklı, ‘Şaban’ ayı yazısının bu yıla ait olduğunu söylerken, borçlu gelecek yıla ait olduğunu iddia ediyordu. Yaşanan bu ve buna benzer hadiseler üzerine Hz. Ömer danışma kurulunu topladı.

Bazıları Efendimiz’in (sas) vefatının tarih başlangıcı olmasını isterken, bazıları da peygamberlik vazifesinin kendisine verildiği günün esas alınmasını teklif etti.

Hicretin tarih başlangıcı olması teklifi ise Hz. Ali’den (ra) gelmişti. Seçenekler gözden geçirildikten sonra oy birliğiyle kabul edilen teklif bu oldu. Bilindiği gibi Hicret, Rebiülevvel ayında gerçekleşmişti. Ancak Araplarda önceden beri Muharrem ayı sene başı olarak kabul edildiğinden, aradaki iki aylık farklılık dikkate alınmadı. Böylece 1 Muharrem 622 tarihi hicri birinci yılın başı oldu…

Muharrem ayının, Zilkade, Zilhicce ve Receble beraber Kur’an-ı kerimde kıymet verilen dört aydan biri olduğu bildirilmektedir. (Tevbe 36) 

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem; "Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır." (Deylemi)

"Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allahü teâlânın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır." [Müslim]

"Nafile oruç tutacaksan Muharrem ayında tut, çünkü o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, o günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün tövbe edenlerin günahlarını da affeder." (Tirmizi)

Birde Muharem ay'ının onuncu gününe denk gelen ve bunu için aşure günü denilen gün;

Allah (cc) aşure gününde, on peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunuyor:

1-Allah, Hz. Musa’ya bu günde mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.

2-Cudi Dağı’nın üzerine Hz. Nuh gemisini demirledi.

3-Balığın karnından Hz. Yunus, bu günde kurtuldu.

4-Hz. Âdem’in tövbesi kabul edildi.

5-Hz. İsa, aşure günü dünyaya geldi ve o gün semaya yükseldi.

6-Kardeşlerinin attığı kuyudan Hz. Yusuf bu günde çıkarıldı.

7-Hz. Davud’un tövbesi kabul edildi.

8-Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail doğdu.

9-Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı gözleri kapanan Hz. Yakub görmeye başladı.

10-Hz. Eyyûb, hastalığından o gün şifaya kavuştu.

Ebu Katâde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

 “Allah’ın, Âşure günü orucuyla ondan önceki yılı bağışlamasını şüphesiz ki umarım.”(İbni Mace 1738)

Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:

 “Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ramazandan sonra hiçbir günün diğerinden (daha) faziletli olduğunu araştırmazdı! Ancak      Âşure günü hariç!”(Taberani Mucemu’l-Evsad, Tergib ve Terhib 2/465)

Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

 “…Kim, Âşure orucu tutarsa o kişinin bir yıllık günahı bağışlanır.”(Taberani Mucemu’l-Evsad, Tergib ve Terhib 2/466)

Er-Rübeyyi binti Muavviz (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Âşure gününün sabahında Ensar köylerine haber gönderip şöyle buyurdu:

 “Herkim iftar ederek sabahladı ise günün geri kalan kısmında oruç tutsun! Herkim de oruçlu olarak sabahladı ise orucuna devam etsin!”

Er-Rübeyyi binti Muavviz (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

 “Biz bundan sonra Âşure orucunu tutardık...”(Buhari 1827, Müslim 1136/136, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/359, 360)

Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:

 “Cahiliyede Kureyş, Âşure günü oruç tutardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de Âşure orucunu tutardı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye geldiğinde de Âşure orucunu tuttu ve ashabına da Âşure orucunun tutulmasını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Âşure günü oruç tutmayı terk etti. Bundan sonra dileyen Âşure orucunu tuttu, dileyen de tutmadı.”(Buhari 1859, Müslim 1125/113, Malik 1/299, Ebu Davud 2442, Tirmizi 753, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/162)

DUA VE SELAMLARLA