Nefret Dili Ve İslam

 

        İslam, Hz. Âdem’le başlayıp, insanlık tarihi ile var olmuştur. Zaman içerisinde yozlaşan, aslını yitiren din, Allah’a kul, insana değer vermesi gerekirken, insani değerler yitirilmiş, insanlık can çekişir hale gelmiştir.

     124 bin Peygamberler vasıtası ile din ile beraber İnsani değerler önem kazansa da, zamanla, dinin etkisinin yitirilmesi, insan hak ve özgürlükleri de değerini yitirmiştir.

      Miladi 611 yılı, Hıra mağarası, Hz. Cebrail ve Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selem peygamberlik görevinin verilmesi, insani değerlerin, yeniden inşaya başlaması olarak kabul edilir.

    1400 Yıldan fazladır varlığından ve değerinde hiçbir şey eskimeyen, çağın ve zamanın ilerlemesi ve ihtiyarlama sına rağmen gençleşen ve çağa çözümler sunan İslam, zamanımız Müslümanları veya Müslümanların yoğun yaşadığı devletlerde, insanı ve İslami değerlerin azaldığını görmekteyiz.

     Müslümanların yoğun yaşadığı devletlerde, rejimlerini, batı felsefesi ile entegre edip, dinden uzaklaşmalar beraberinde, sıkıntılarında artmasına vesile olmuştur.

      Batı ve Avrupa medeniyeti, insanlığa çok güzel şeyler yapmış olsa da, felsefi yapısı insanlığa bir o kadar zararı dokunmuştur.

      Keşke Müslümanların yoğun yaşadığı devletlerde, batının müspet ilmi ve evrensel değerlerine önem verilmiş olsaydı.

    Tanzimatlarla başlayan batılılaşma hareketi ve devam eden süreçlerde, Osmanlı imparatorluğunun yıkılmasına, kurtuluş savaşının yaşanmasına, yüz binlerce insanın şehit olmasına sebebiyet verilmiştir. Küllerinde Türkiye cumhuriyeti doğmuştur.

      Ne yazık ki batı hayranlığı, müspet fen ilmi ve evrensel değerler yerine, felsefi yaşam tarzına önem verilmiş, şapka giymediği için insanlar idam edilmiştir.

   Sağ dediğimiz dindar veya sol dediğimiz batı yanlısı partiler iktidara gelmiş olsa da, rejim değişmemiş, batı hayranlığı devletin idari yapısında değerini yitirmemiş, yüz yıldan fazladır içerideki hain ve dışarıdaki düşmanlar da artarak devam etmiştir.

   İslamın birleştirici, kardeş, bir ve birlik olma yerini, ayrıştırıcı, yabancılaştırıcı, kin ve nefret almıştır. Giderek artan nefret dili ve ayrıştırıcı siyaset hayra alamet değildir.

     Nasıl ki İslamiyet, cahiliye devri insanlarını, kardeş yapmış, bir ve birlikte yaşamayı öğretmiş, kin ve nefretin yerini, sevgi ve muhabbet almış, asri saadet devrini yaşatmış sa, bizlerde neden asrı saadeti yaşamayalım? Yeter ki dinin aslına uygun yaşamayı kendimize düstur, devletimizin idari mekanizmasına rehber yapalım.

      DUA VE SELAMLARLA