UNUTULAN ŞEY ÖLÜM VE SONRASI

         İnsan şu dünyaya ebedi olarak gelmemiş ki ona göre davransın.

        Her canlı gibi bizler de bir gün şu dünyanın son çıkış kapısı olan ölümü tadacağız.

        Nice insanlar dünyayı ebedi sanmış, ölümü unutmuş, bir gün hesap vereceğini düşünmemiş, ancak sıra ve zamanı gelince de, varlıklarını, dost ve ahbaplarını, akraba ve yakınlarını, makam ve davasını bırakarak bir kefenle kabre konulmuştur.

        Yüce Allah (cc) Enbiya suresi 35 ayet:

       "Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz."

         Ölümü hatırlamasak da kendimizden uzak tutsak da kendimizi kandırmaktan başka bir çare değildir.            Etrafımızdan, dost ve akrabalarımızdan ölenler, mezarlıklarda açılan, mezarlar, okunan salalar, "Ölüm bir gün seni de yakalayacak," "ölüm hak hak" diye haykırmaktadır.

         Sağlıklı olmak, yaşamımıza özen göstermek, maddi imkanlar, iyi doktorlar... vs. Bu güne kadar ölüme çare olmadığı gibi bundan sonrada çare olmayacaktır.

          Allah(cc) Cuma 8 ayet;

         "De ki "Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen alemi de bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.""

       Aslında her kes ölümü bilir ve kaçınılmaz bir son olduğundan da emindir. Önemli olan ölümden sonraki hayati ve yaptıklarının hesabını sorulacağı şuuruna sahip olmaktır.

       Allah(cc) Zilzan 6-8 ayetleri;

       6- O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkarılacaklardır.

       7- Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse, onun mükafatını görecektir.

      8-Kimde zerre ağırlığınca  bir kötülük işlerse, onun cezasını görecektir.

      İşte ölümü hatırlamanın ve de her zaman zihnimizde canlı tutmanın püf noktası hesap verme duygusu ve inancına sahip olmaktır. Yoksa ölümü bilmiş ve ya bilmemiş bir mana ifade etmez.

         Kişi ölüm ve sonraki hayatı inanmaya bilir o zaman o da inancı gereği muamele görüp ebedi cehenneme gider.

       İnancı olan kimse de ölümü çokça hatırlamalı ki, nefis, şeytan, gurur, makam, para, enaniyet... vb. onu kandırmasın yanlışlığa sevk etmesin pişmanlığın fayda etmediği ölüm sonrasına günahlarını götürüp hesap vermekten zorlanmasın.

      Bir çoğumuzun yaptığı yanlışların başında ölümü çokça hatırlamamak geliyor, hele çıkarımız, gururumuz, zevk ve nefsimiz söz konusu olunca, helal haram demez, Kur'an ve hadise bakmaz, bir kılıfını buluruz.

        Denilir ki İskenderi Zül karneyn vefat etmeden önce şöyle vasiyet eder;

        "Ben öldükten sonra beni kefenleyip mezara götüreceğiniz zaman; sağ elimi herkesin göreceği biçimde kefenin dışında ta mezara konulana kadar açık bir biçimde olsun.

        Ne kadar taşınabilecek malım varsa hayvanlara yüklenilip cenazemin önünde yürütülsün.

        Sağ tarafımda akrabalarım, sol tarafımda tabibilerim ve da arkamdan da askerlerim yürütülsün."

       İskender vefat eder, vasiyetine uygun bir defin işlemi yapılır, halk böyle bir defin işleminin yapılmasına mana veremez  bunu üzerine vezir ahaliyi toplar ve onlara;

       "İskender vefat ederken de bize büyük bir ders verdi şöyle ki;

       "Bakınız ben hepinizden daha fazla zenginim işte malım önümde, ancak ölüme çare olmadı.

       İşte akrabalarım sağ tarafımda her türlü fedakarlığa hazırlar yine ölüme fayda olmadı.

       İşte sol taraftaki tabiblerim, onlarda ölüme derman bulamadılar.

       İşte dünyanın en büyük ordusu arkamda onlarda ölüme engel olamadılar.

       Ey ahali biliniz ki ölüme çare yok, ben öldüğüm gibi günü geldiğinde siz de öleceksiniz.

       Elime bakın açık hiç bir şey yok.

      Malım, akrabam, tabiplerim askerlerim kabre kadar benimle geldiler ancak  ben tek başıma ve de eli boş bir biçimde kabre giriyorum."

     Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: “Rasulullah (s.a.v.) buyurdular ki:

     “Ölüyü, (mezara kadar) üç şey takip eder: Ailesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri bakî kalır; ailesi ve malı geri döner, ameli kendisiyle bakî kalır.” (Buhârî, rikak 42; Müslim, zühd 5,)

       Evet değerli dostlar kendimize fazla güvenmeyelim, dünya hayatı ebedidir hiç demeyelim, yaptıklarımız yanlışlıkların hesabını mutlaka sorulacağını unutmayalım, tövbe ve istiğfarın kabul olunmayacağı gün gelmeden tövbe ve istiğfar etmesini bilelim.

       DUA VE SELAMLARLA.