VAHŞİ BATI
15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi batı menşeli olduğu yerli işbirlikçilerin desteği ile ülkenin birlik ve beraberliğini hedef aldığı bir gerçektir. Bu gerçeği, devlet ricalinin yüksek bir ses tonu ile dile getirmeleri basın yayın kuruluşlarının darbenin failleri arasında batıyı göstermeleri, bunca insanın ölmesine sebebiyet veren bu girişime karşı batının sessiz olması ise bize yeterince bilgi ve kanıt vermektedir.
Aslında
benim dikkat çekmek istediğim konu, okuma yazma bilmeden beyinlere kazınmaya
çalışılan "Türk olma, doğru, çalışkan, büyüklerini sayıp küçüklerini
sevme..." andımızla bütün neslimizi büyütüp, okutup, ülkenin idaresini
onlara teslim ettiğimiz halde nasıl oluyor da ülkemiz batı menşeli bunca
darbelere maruz kalıp maddi ve manevi kayıplar yaşıyor?
Sorulması gereken en önemli soru bu, eğer bunun cevabını bulmazsak,
yüzyıldan fazladır tekrar edip gelen bu darbelere çare bulamayız. Tedavi yerine
pansuman yapmak, ağrı kesici kullanmak faydasızdır , yaranın mikrop kapmasını
önleyici tedbirler almazsak korkarım ki gelecek neslimize güvenli bir ülke
bırakmayacağımız dır.
Caydırıcı
tedbirler almak, idam etmek, mal varlıklarına el koymak, cenaze namazlarını
kılmamak, hain demek, her türlü baskıyı kullanmak asla çare olmayacaktır.
Acıları yaşatmak başka acıların önüne geçmeyeceği gibi, renk ve konum
değiştiren darbe zihniyeti baskı ve korkunun vereceği tedirginlik, mazlum ve
mağduriyetin vereceği tahribat yeni sorunların oluşmasına zemin
hazırlayacaktır. Bu da on yılda bir tekrarlanan darbe, girişim, muhtıra v.b.
tekrar etmesine sebebiyet verecektir.
Tarih
tekerrürden ibarettir derler ve eğer tarihten ibret alınırsa tarihin tekrar
etmeyeceğini de söylerler. Osmanlı imparatorluğunun son döneminde başlayan batı
hayranlığı, eğitim ve öğretimdeki Avrupa medeniyeti tarzına yönelmesi ile elde
etmek istediği "müreffeh medeniyetler" seviyesine çıkma arzusu hep
yanlış anlaşılmış, batıda alınması gereken müspet ilim yerine onun felsefi
düşüncesi, kültürü, hayat tarzı ve yaşayış biçimi olmuştur. Burada okuyan
insanlar ülkenin idaresine sahip oldukları halde, halkları ile barışık olmamış
onlar halkı halk da onları anlamamıştır.
Batı
deyince bizlere hep medeniyetin beşiği, insan hak ve özgürlüklerin ileri
seviyede olduğu, para, iş ve aş imkanlarının olduğu pembe hayallerimizi
süsleyen beldeler olarak anlatıldı ve sevdirildi. Belki anlatılanlar bir dönem
için doğru kabul edilebilir ancak geçmişlerine baktığımızda batının Rönesans
tan önceki dönemlerde idareleri altındaki halka karşı acımasız
olmaları,derebeyi, şato kültürü, Engizisyon mahkemeleri, haçlı seferler ve
sonrasında kendi aralarındaki hak ihlalleri savaşları çıkardıkları birinci vr
ikinci dünya savaşları bizlere batının vahşi yüzünü göstermektedir.
Almanya,
Fransa gibi medeniyetin beşiği sayılan devletler işgal edip sömürdükleri
ülkelerde insanlara karşı acımasız olmaları, toplu katliamlar yapmaları,
ülkelerin yeraltı ve yer üstü kaynaklarını talan etmeleri onların gerçek yüzünü
ortaya koyması bakımından bilmemiz gerekenlerden bazılarıdır.
Güzel bir
ata sözü vardır "huylu huyundan vazgeçmez" veya "can çıkar huy
çıkmaz" Medeni dediğimiz Avrupa'nın zamanımızda; Libyayı, Suriye, Irak,
Yemen, Somali, Tunus, Afganistan... ellerindeki korkunç silahlarla terör
estirip çoluk çocuk demeden hemen her gün katliamlar yapmaları eskilerden kalma
huyların dandır. Bazılarınız ABD yi niye saymadığımı sorabilir, derim ki
amerikanın asil sahibi olan Kızılderililer zaten batının kurbanı olmuş öz
vatanlarında azınlık değil müzelik olmuşlardır. Bazı tarihi bilgiler;
Fransa-Prusya
Savaşı 19 Temmuz 1870 – 10 Mayıs 1871 (296 gün) fransiz tarafı 138.871 ölü,
474.414 esir, Alman Toplam kayıp:116.696.
I. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914'te başlayan ve 11 Kasım
1918'de sona eren Avrupa merkezli küresel savaş.
İtilaf devletleri tahmini insan;22,477,500 ittifak
devletleri ise 16,403,000 toplamda ise; 38 880 500.
Devamı olan II. Dünya Savaşı, 20. yüzyılda dünya çapında
yapılan iki savaştan ikincisi olup birçok milletin yer aldığı, 1939 dan 1945'e
kadar süren küresel bir askerî çatışmadır.
Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği, ABD, Çin Cumhuriyeti ve Fransa;
Müttefik Devletler olarak, Almanya, İtalya ve Japonya; Mihver Devletler olarak
katılmıştır. Nükleer silahların kullanıldığı tek savaş olan ve Holokost gibi
kitlesel sivil ölümlerin gerçekleştirildiği II. Dünya Savaşı, insanlık
tarihindeki en kanlı savaştır. Savaş boyunca 40-50 milyon insan hayatını
kaybetmiştir.
Sadece avrupadaki İnsan Kayıpları(yaklaşık)
Almanya=5,000,000, ABD=300,000, Avusturya=380,000, Belçika=88,000
Bulgaristan=20,000, İngiltere(ve Sömürgeleri)=421,000, Çekoslavakya=415,000,
Çin=1,300,000, Finlandiya=90,000, Fransa=535,000(330,000'i Sivil), Güney Afrika
Birliği=8,500, Hollanda=210,000, İtalya=450,000, japonya=1,800,000(?),
Kanada=41,000, Macaristan=430,000, Polonya=5,800,000(?), Romanya=460,000,
s.s.c.b.=17,000,000, Yeni Zelanda=12,000,Yugoslavya=1,600,000.
Evet çok
şey yazılabilir, Cumhurbaşkanımızın dediği gibi "Dünya beşten
büyüktür" gerçeği ile; karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler
geliştirebilirsek, ülke içindeki bir çok farklılığı çok seslilik kabul edip
herkesi olduğu gibi kabul etmesini bilebilsek, ayrıştırıcı değil birleştirici
olmasını, cezalandırıcı değil islah edici olabilsek zaman içinde kendimize
güvenimiz artacak, yabancı ajanların cirit attığı ülke olmaktan çıkacağız.
DUA VE SELAMLARLA.