KÜRSÜDE NAMAZ

Ülkemizdeki camilerde son yıllarda kürsüde namaz kılma modası almış başını götürüyor. Birçok kimse birbirlerini taklit ederek adeta camilerin arka kısmını sandalye, kanepe ve oturma grupları ile doldurmuşlardır. Mübarek namaz kılmaya değil "maksat alışverişte görsünler" misali, çay, kahve, nargile ikramı da onlara yapılırsa keyiflerine diyecek yoktur. Maalesef imam ve müezzinler bu ikramı yapmadıklarında bu zevatlar kahvehanedeki ikramı görmediklerinden kızmakta, küsmekte hatta "camiye gelmeyeceğiz" diye de tehdit edebilmekteler.

"Müşteri velinimettir" bil, diyeceğim ancak haklı biçimde hoca ve müezzin efendi kızacak ve bana "Ne yazdığına dikkat et cami ibadet yeridir ve buraya rıza-i ilahi için gelinir" derse bu sefer ben zor durumda kalacağım. O zaman camiye ibadet için gelindiğini zannedip kürsüde oturanlara (af edersin namaz kıldığını sananlara) işin aslını öğretmek lazım gelir. Ben de araştırdım ve mezheplere göre hasta olanların nasıl namaz kılmaları gerektiğini yazmaya karar verdim.

Tüm ibadetler belli kaide ve kurallara göre yapılır, bunlar; ilmihal kitaplarında Kur'an ve hadislerden istifade edilerek detaylı biçimde anlatılmış, hiçbir eksik bırakılmamıştır.

Farz, sünnet, mustahap, mendup, haram, mekruh... olarak adlandırılmıştır. Bunlarda kendi içinde alt başlıklara ayrılmış, bazen alt başlıklarda yeniden farzlar, sünnetler... gibi başlıklara ayrılmaktadır. Örneğin Namaz farz olan bir ibadettir. Farzları bir alt başlık olarak karşımıza çıkmakta, Hadesten taharet, necasetten taharet, setri avret... gibi. Yine bunlarında alt başlığı olan; abdestinde ayrıca farzları vardır. Bunlardan herhangi bir farzın yerine gelmemesi Namazı bozan sebeplerdir. Bu kısa bilgilendirmeden sonra gelelim bu  yazıyı okuyan bazı insanların haklı olarak "hocam biz hasta kimseleriz, ibadet için camiye gidiyoruz ancak mecburen kürsüde namaz kılıyoruz." diye sorulabilir.

Din işleri Yüksek kurulu; "Namazı asli şekline uygun olarak kılmaya engel olmayacak hafif bedeni rahatsızlıklar, bu konuda meşru mazeret olarak görülmemelidir." ve davamında; "Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur"

Basur hastalığı olan bir sahabenin namazı nasıl kılacağını sorması üzerine Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Ayakta kıl, eğer buna gücün yetmezse oturarak, yine gücün yetmezse yaslanarak kıl. Eğer gücün yetmezse sırt üstü kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez." (Buharî, Tirmizî, Nesâî, Ebû Dâvûd ve Ibn Mâce)

Hz. Peygamber sallahu aleyhi ve sellem, bir hastayı ziyaret edip, onu yastık üzerine namaz kılarken görünce, yastığı atıp şöyle buyurdu: "Gücün yetiyorsa yerde kıl, yetmiyorsa îmâ ile kıl. Secdede rükû'undan daha fazla eğil." (Beyhakî) Başka bir rivayette: Oturarak kılmaya gücü yetmezse kıbleye yönelerek sağ tarafı üzerine kılar. Sağları üzere kılmaya gücü yetmezse, ayaklarını kıbleye çevirerek sırtüstü kılar." buyurmuştur. (Darekutnî)

Hastalıktan (dinen meşru sayılan bir mazeret olmalı) dolayı bazı kimseler ayakta namaz kılmamaktadır, bu da namazın rükünlerinden KIYAM'ı engellemektedir. O zaman bu durumdaki kişi namazını nasıl kılacaktır?  Tüm mezhepler o kişinin oturarak namaz kılabileceği konusunda ittifak etmişlerdir. Ayakta kılma rüknünü yerine getiremeyen kişiyi, devamında Ruku dediğimiz doksan derecelik(gücü nispetinde) yere paralel eğilme ve bir miktar bekleme vardır eğer gücü yettiği halde, Rukuya gitmezse namazı bozulur. Diyelim hastalığı buna da engel veya oturarak bunu yapma imkanı yoksa eğilerek olmazsa ima ile yerine getirebilir, mezhepler arasında farklılık yoktur.

Ruku dan sonra bizi secde beklemektedir, oturarak namaz kılar ve de secde yapma imkanı olan bir kimsenin sandalyede oturup ima ile secde yapamaz şayet yaparsa namazı geçersizdir. Tüm mezheplere göre o kişinin oturarak namaz kılması ve secde etmesi gerekir, namazı kürsüde kılar secdeye gitmezse namazı geçersizdir.

Secdenin en azı Hanefi mezhebinde alnın ile beraber iki ayağında secdede yere koymak farzdır. Şafii mezhebi ve Hanefi fukehası İmamı Züfer ile İmam Ahmed e göre ise secdede alınla beraber eller, dizler ve ayaklarını yere koymak farzdır. İbni abbas'tan rivayet edilen hadiste: "Yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum. Bunlar da: Alın, eli ile burnunu işaret etti iki el, iki diz iki ayak." (Buhari ile müslim. Neylü'l-Evtar, ll, 258)

Şayet secde de kendi mezhebine göre secdenin farzlarından birini oturarak namaz kıldığı zaman yerine getirme imkanı varsa oturmadan kürsüde namaz kılıp secdenin yapabileceği farzı yapmayanın da namazı tehlikeye girer.

Hanefi, Şafii, Maliki ve Hambeli ilmihal kitaplarında sandalyede namazın nasıl kılınacağını anlatılmaz ancak hastalıktan dolayı namazın nasıl kılınacağı detaylı biçimde anlatılır.

Şimdi gelelim günümüz kürsüde namazı kılanlar hakkındaki görüşlerim; Fetva kişilere verilir ve genel bir değerlendirme değil özel bir durumun tespitidir. Onun için mazeret sahibi kişi kendi mazeretine göre fetva alır ve ibadetini ona göre ifa eder, bu özel bir durum olup genel bir durum değildir. Mazeret sahibinin fetva ile kıldığı namazı başkası ona bakıp taklit edemez, ederse namazı geçersiz olur.

Şimdi gelelim yazının baş kısmına, hastalığının derecesini ve hangi farzı nasıl eda edeceğini bilmeden, Doktor bilgisi ve hoca fetvası olmadan azıcık bir ağrıyı bahane edip veya ayakta kılamadığı bir namazı oturarak kılma ve secdeye gitme imkanı olduğu halde secdeye gitmeyen kimsenin farz namazlarını kürsülerde kılanlara çay, kahve ve nargile ikramının camide yapılmadığını birileri onlara söylemesi gerekir.

İbadetler Allah'ın rızasına uygun ne fazla ne de eksik olmalıdır, keyfimize göre olmamalıdır. Bir mazeretimiz olduğu zaman fetvayı işi bilen ehil birisinde almalı ve ona göre davranmalıyız. Bana sorarsanız en son çare olarak fetvaya baş vurmalıyız.

Konuyu ilgili 01.12.2010 Din İşleri Yüksek Kurulu kararıyla bitiriyorum: Namaz kılmak için camilerde sıra halinde sabit oturakların yapılması cami doku ve kültürüyle bağdaşmamaktadır. Bu sebeple hastalık ve özürlülük gibi herhangi bir rahatsızlığı bulunan kimselerin, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları uygundur.