SEMERKAND VAKFI

Geçmişini bilmeyen, saygı duymayan, doğru ve güzelliklerini kendine rehber, yanlış ve hatalarından ders almayan milletler, huzur bulamaz, insanlara rehber ve önder olamaz, tarihe yön veremez.

   Bizlere buraların yurt olmasına, İslam'ın güzellikleri ile tanışmamıza, imparatorluklar kurup dünyaya yön veren, cihan devleti olmamıza vesile olan, doğruları bulmak, hatalarından ders çıkarmamız lazım.

      Özellikle Osmanlı Devletinin Mısır'daki Napolyon komutasındaki Haçlı ordusuna 1798-1801 mağlup olması ile başlayan, Ümmet olma bilincini yitirilmesi, neticesinde, birbirimizi suçlama ve eleştiri, bugünkü İçinde bulunduğumuz acınacak duruma düşmemize vesile olmuştur.

 Hele ülkemizin yüzyıldan fazladır "içerideki hain ve dış düşmanlarla" mücadele etme felsefesi, kör bir düğüm haline getirilmiş "Yumurta mı tavuktan çıktı tavuk mu yumurtadan" münakaşa ve müzakereleri ile Ülkemizin ve de İslam aleminin Maddi, manevi ve zaman kaybı yaşanmasına, bilim, teknoloji, gelişme ve ilerleme yerine, hain, bölücü, yıkıcı ile mücadelesi yapılmıştır.

      Peki 100 yıldan fazladır Yapılan bu mücadele başarılı olmuş mudur? cevabını size bırakıyorum.

      Geçmişimizi ve buraların bize yurt olmasında katkısı olanları bilmek lazım.

      İslam güneşinin Mekke'den doğması, Medine'de kemalle ermesi ile, etrafını aydınlatmaya başlamış, katılaşmış kalpleri yumuşatmaya, yitirilmiş Sevgi, muhabbet ve sadakat oluşmasına vesile olmuştur.

    Özellikle Mekke fethi (11 Ocak 630) esnasında ve sonrası, Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem ve ashab-ı kiramin, intikam alan değil, merhamet eden tavırları, şehirlerden önce gönülleri fethetmeye vesile olmuş, adaletin, dürüstlüğün inşası ile fetihler  peş peşe olmuştur.

    Muhabbet fedaileri olan öncüller, ordulardan önce, gönüllüleri fetih etmeyi başarmışlar, orduların önünü açmışlardır.

     Bu muhabbet Fedaileri daha sonra tarikat adlarını almışlardır.

    Peygamber Sallallahü Aleyhi ve Sellem den sonra bir kolu "sıtkıye" yani Hz. Ebu Bekir sıddik adıyla ki o da Peygamberden ilham alarak onun yolunu takip etmiştir.

       Hz. Beyazid ı Bestami ise aynı metodu ve ruhla "Tayfurye" Ondan sonra  Hace Abdulhalık gücdevani Hz. "Hacegan" iyi ve daha sonra Mevlana halidi Bağdadi nin "Nakşibendi halidiye" ismiyle anıldı.

      Anadolu'da yaygın olan halidiye tarikatı, günümüzde Şahı Nakşibendi Hazretlerine Nispet edilen, kalbe Allah zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işledikleri ve Ondan hiç kopmadıkları için gizli zikir sahibine Nakşibendi denildi.

      Maneviyat erleri Allah dostlarının güzergahı ve tasavvufun önemli merkezlerinden biri olan Semerkand, Ehli sünnet inancı ve Ehli Beyt sevgisinin Sarsılmaz bekçileri ve takipçileri, İslam tasavvufunun mimarları, burada bütün dünyaya yayıldı.                 

     Herkesin yüz çevirdiği insanlara, son ana kadar Ümit olan, tarihin derinliklerinde, engin yarınlara Sevgi, suçu nefsinde, görevi kendinde bilip istiğfar ve hizmet; sevgiliden mektup, haber ve Bir Seherdır Semerkand.

        Zamanımızda unutulmaya yüz tutulan tarikatlar veya Gönül muhabbetleri ve Fedailerinin bir kısmıda Nakşibendi tarikatının yolunu takip eden Semerkand Vakfı 2013 yılında Diyarbakır'da şubesini açarak gönüllerin fethi, kimsesizlerin ümidi, dışlananların arkadaşı, garibanların yoldaşı, katılaşmış kalplere Allah adının nakış yapma görevi üstlenmişlerdir,

   Uzaklardakilerle gönül bağı kurulabileceği gibi, komşusu ile barışık olmaya önem veren,  gönüller sultanı Nakşibendi tarikatının Gönül Dostları Semerkant Vakfı'na başarılar dilerim.

       DUA VE SELAMLARLA